KEREM ALKİN / 2030’a doğru madencilikte yeni hedefler


Dünyada ve ülkemizde madencilik endüstrisinin geleceğine yönelik, kimi zaman uçlara savrulan tartışmaların farkındayız. Bununla birlikte, tartışmalar hangi boyutta olursa olsun, son 100 yılda madencilik endüstrisinde gerçekleşen teknolojik gelişmeler ve üretimin ötesinde bir gelecek 25 yıl bizi bekliyor. Önce, dünyanın neden daha fazla maden üretmesi gerekiyor; bunun gerekçelerini irdeleyelim. İlk neden küresel ölçekte hızlanmış enerji dönüşümü ve temiz enerji teknolojisi atılımları. Dünya ekonomisinin yüzde 100 elektrikli bir uygarlığa geçiş adına ikiz dönüşüme, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüme odaklandığının farkındayız.
İnsanoğlu, uygarlık yaşamında 6 bin yıldır bakırı çıkarıyor, işliyor ve kullanıyor. Tüm uygarlık yaşamı boyunca insanoğlunun toprak altından çıkarıp, işleyip, kullandığı bakır madeni miktarı 782 milyar ton olarak öngörülmekte. Buna karşılık, 2025-2050 döneminde, önümüzdeki 25 yıl, ikiz dönüşüm için gereken teknolojik atılım ve üretilecek yeni nesil cihazlar ve araçlar için 3,5 trilyon ton bakır toprak altından çıkarılması, işlenmesi ve kullanılması gerekiyor. Madencilik endüstrisindeki yatırımları, atılımları engelleyen bir anlayış ile, ‘net-sıfır emisyon’ dünyasında, dijital ve yeşil dönüşüme ulaşmak mümkün mü? Elbette değil. Enerji devrimi, eskisinden çok daha fazla mineral ve metal yoğun bir dünyayı gerektiriyor.
Gelelim, dijital dönüşümün en vazgeçilmez sacayakları olan veri merkezleri ve yapay zekaya. Veri merkezleri ve yapay zeka sistemleri için gerekli olan çipler, yüksek teknolojili cihazlar ve akıllı araçlar doğal olarak nadir toprak elementleri ve mineraller başta olmak üzere, ciddi bir maden üretimi gerektiriyor. Bunun yanı sıra, veri merkezlerinin katlanarak artan enerji talebi, yeşil enerji odaklı elektrik üretimini, iklimlendirme sistemlerini de gerekli kılmakta. Bakır ve iletken metallere yönelik küresel talep adeta katlanıyor. Üçüncü bir neden küresel ve bölgesel jeopolitik gerginliklerin, çatışmaların sebep olduğu yeni nesil silahlanma ve savunma teknolojileri atılımı. Dünyanın önde gelen ekonomilerinin tümü içinde bulunduğumuz dönemde hızlı bir silahlanma süreci; buna bağlı olarak ‘stratejik otonomi’ odaklı bir maden tedariği sürecine yoğunlaşacaklar.
Önümüzdeki 5 yıl, 10 yıl ve 25 yıl yukarıdaki üç temel nedene bağlı olarak bir madencilik atılımı, maden, metal, nadir toprak elementleri ve mineraller talep sıçraması gözlemleyeceğiz. Bu durum, madencilik endüstrisinde küresel ölçekte ne tür teknolojik atılımlara, ne tür dönüşümlere şahitlik edeceğimizi öne çıkarmakta. İlk başlığımız akıllı ve dijital madencilik atılımları. Nitekim, akıllı madencilik Pazar büyüklüğünün 2025’de 34,2 milyar dolara ulaşması beklenmekte. Dijital madenciliğinin 2030’da ise 46,5 milyar dolara ulaşacağı öngörülmekte. İkinci başlığımız ise sürdürülebilir ve yeşil madencilik. Yeşil odaklı madencilik pazarının 2025’de 12 milyar dolara, 2030 sonrasında ise, 5 neredeyse ikiye katlanarak, 22 milyar dolara ulaşması beklenmekte. Üçüncü ve son dönemin en çarpıcı, en öne çıkan başlığı ise derin deniz madenciliği ve geri dönüşüm teknolojileri. Kuzey Kutup Denizi de bu tartışmalar dahil. Özellikle, kritik minerallerin karasal kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle, derin deniz yataklarının altı alternatif bir olarak değerlendirilmekte. Ayrıca, geri dönüşüm teknolojileri geliştirilerek, kullanılmış ürünlerden minerallerin geri kazanılması da hedeflenmekte. Önümüzdeki 5 yıl, küresel madencilik endüstrisi bir yandan üretim kapasitesini artırırken, bir yandan da çevresel ve sosyal sorumluluklarını daha fazla göz önünde bulunduran bir anlayışla yatırımlarını sürdürecek.