Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir: Hedefimiz Katılım bankacılığı sektörünü yüzde 25-30’lara taşıyabilmek


Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir, Afrika’daki ilk Türk bankası olma ünvanını elde ettiklerini belirterek, “Sudan ve Somali’deki şubelerimizle hakikaten o bölgedeki Türk müşterilerimizin ve yerli müşterilerin dünyaya açılmasında, para transferlerinin kolaylaşmasında çok büyük bir rol almaya başladık.” dedi.
Özdemir, İstanbul Finans Merkezinin (İFM) katkısıyla hazırlanan Anadolu Ajansı Finans Masası’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Sürdürülebilirlik kavramı içindeki iklim anlaşmaları, çevre ve insan sağlığı konularının katılım finansa uzak bir terim olmadığını dile getiren Özdemir, katılım finans prensiplerinin insan sağlığına zarar verecek işlere girilmesini engellediğini ifade etti.
Özdemir, danışma kurullarının bu tür işlere yatırım yapılmasını engellediğini, çevre sağlığına zarar verecek yatırımlara finansman sağlanmasının danışma kurulları tarafından önlendiğini söyledi.
Dünyada buna dönük birtakım çalışmalar yapıldığını belirten Özdemir, “Bu alana odaklanmamız isteniyor. Oysa biz katılım finans değerlerine inanan Müslüman camia diyelim, bu anlamda belki dünyada iklim krizi oluşturabilecek faaliyetlere en az katkıda bulunan ülkeler, toplumlarız.” dedi.
Özdemir, gelişmiş ülkelerin çevre ve insan sağlığı açısından oluşturduğu tahribatın çok daha büyük olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Onların kendi aralarında böyle bir düzenleme yapmış olmaları aslında sevindirici bir şey. Biz de zaten uymakta olduğumuz düzenlemelere uyuyoruz. Çünkü dünya ticaretine, dış ticarete entegre olabilmemiz için bu düzenlenmelerin getirmiş olduğu kuralları, regülasyona tabi tutarak tüm standartlar doğrultusunda firmaların, müşterilerimizin uymasını temin etmemiz gerekiyor. Çünkü buna birtakım, yani bunu biz gönüllü olarak, yapıyorduk ama artık bunlara birtakım cezalar da getirilmeye başlandı. Dolayısıyla müşterilerimizin zarar görmemeleri için bu düzenlemelere uymalarını temin etmemiz, onları bu anlamda yönlendirmemiz gerekiyor. Bunları teşvik etmek amacıyla da uluslararası finans piyasalarında sürdürülebilirlik çalışmalarına, sektörlerine yatırım yapıldığı takdirde daha uygun finansman temin etme imkanına da sahip oluyoruz.”
Özdemir, katılım bankalarının yeşil sukuk ihraç etmeye başladığını dile getirerek, elde edilen finansmanı bu anlamda iklim kanunlarına uygun yatırımlarda kullandırmaya, daha uygun oranlarda, daha uygun maliyetlerde kullandırmaya başladıklarını ifade etti.
Sürdürülebilirlik konusuna, konuşulmaya başlandığı ilk andan itibaren ilgi duyduklarını söyleyen Özdemir, bir mecburiyet gelmeden sürdürülebilirlik çalışmalarına başladıklarını dile getirdi.
Bu doğrultuda ilk strateji belgesini 2021’de ilan ettiklerini belirten Özdemir, “Daha sonra da Çevre Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda çeşitli kurum ve kuruluşlarımızın katkılarıyla oluşturulmuş düzenlemeler somut hale gelince, biz o strateji belgemizi bu yeni düzenlemelere uygun hale getirdik 2023 yılında.” diye konuştu.
Özdemir, bu strateji doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini, firmalara ve müşterilere sürdürülebilirlikle ilgili yön vermeye gayret ettiklerini söyledi. Özdemir, gerek elektrikli araç kullanımı noktasında gerekse elektrik sarfiyatının tasarruflu hale getirilmesi noktasında bazı tedbirler almaya başladıklarını ifade etti.
“ATIKLARIMIZI SINIFLANDIRARAK GERİ DÖNÜŞÜME DÖNME FIRSATI TANIYORUZ”
Metin Özdemir, Sıfır Atık Projesi’ne geçen ilk katılım bankası olduklarını belirterek, “Bu projeye ilk çıktığı günden itibaren destek veriyoruz ve tüm şube ve genel müdürlük birimlerimizde Sıfır Atık Projesi muvacehesinde atıklarımızı sınıflandırarak geri dönüşüme dönmesine imkan, fırsat tanıyoruz.” dedi.
Katılım finansın dünyada da geliştiğini ve ülkelerin kendi standartlarını oluşturmaya çalıştığını ifade eden Özdemir, bu çalışmaların ana odak noktalarından birinin İslam Kalkınma Bankasının etrafında oluşan kuruluşlar olduğunu belirtti. Bu kuruluşlarla da ilişkileri mümkün olduğunca geliştirmeye çalıştıklarını söyleyen Özdemir, sürekli etkileşim içinde olduklarını dile getirdi.
Bu etkileşimi çok kıymetli bulduğunu belirten Özdemir, şunları ifade etti:
“Tabii biz İstanbul Finans Merkezi’nde de böyle bir odağın oluşmasını arzu ediyoruz ama Türkiye olarak bizim katılım finans standartlarına ve kendi işleyişimize dönük uygulamalar geliştirirken örnek aldığımız daha önce uygulamalar var. İşte uzak Asya’da Malezya bu konuda hakikaten ciddi güzel çalışmaları var. Körfez bölgesinde güzel çalışmalar var. Geçmişten beri yapılan birtakım düzenlemeler var. Buralardan esinleniyoruz muhakkak ama kendimize özgü bir katılım finans iklimi oluşturmaya da gayret sarf ediyoruz.”
“YURT İÇİ VE DIŞINDA SEKTÖRÜN BÜYÜMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”
Ziraat Katılım Genel Müdürü Özdemir, Türkiye’de uygulanan katılım finans modelinin İFM’ye ve Türkiye’ye özgü bir model olmasını önemsediklerini belirtti.
Bu anlamda dış dünyaya gözlerini kapatmayacaklarını dile getiren Özdemir, buralardan da istifade edeceklerini söyledi.
Özdemir, katılım finans prensipleri doğrultusunda çalışan bölgesel banka ve kuruluşlarla sık sık bir araya geldiklerini ifade ederek, “Onlarla toplantılar yapıyoruz. Özellikle, eğer uluslararası piyasaya çıkartacağımız bir sukuk ihraç sürecimiz varsa, bu anlamda o bizim için de önemli bir iş oluyor, bahane oluyor. Bu firmalarla, bu bankalarla, finans kuruluşlarıyla, yatırımcılarla irtibatta bulunuyoruz.” diye konuştu.
Özdemir, “Ziraat” markasının verdiği güç ve Bankanın 10 yılda hızlı bir şekilde geldiği konumun, yurt dışındaki kuruluşlarca takip ve takdir edildiğini, Ziraat Katılım ailesi için önemli bir intiba bulunduğunu söyledi.
Ziraat Katılım’ın marka değerinin tüm dünyaya yayıldığını belirten Özdemir, özellikle Orta Doğu ve Afrika bölgesinde katılım finansa ilgi duyan ülkelerde ve katılım finansının gelişmesini arzu eden diğer ülkelerde bu misyonu sürdürmek istediklerini vurguladı.
Afrika’daki ilk Türk bankası olma ünvanını elde ettiklerini dile getiren Özdemir, “Sudan ve Somali’deki şubelerimizle hakikaten o bölgedeki Türk müşterilerimizin ve yerli müşterilerin dünyaya açılmasında, para transferlerinin kolaylaşmasında çok büyük bir rol almaya başladık.” dedi.
Oradaki faaliyetlere yönelik ciddi anlamda bir memnuniyet oluştuğunu söyleyen Özdemir, gelecekte Ziraat Katılım ailesi olarak hem yurt içinde hem yurt dışında sektörün büyümesi için ellerinden gelen gayreti sarf edeceklerini belirtti.
“KAR-ZARAR ORTAKLIKLARININ TARIMA TAŞINMASINA ÖNCÜLÜK YAPMAK İSTİYORUZ”
Metin Özdemir, sağladıkları tarımsal desteklere değinirken de tarım denilince akla ilk olarak “Ziraat”in geldiğini ifade etti. Özdemir, “Biz de katılım finans prensipleri doğrultusunda 2023 Şubat’tan itibaren Cumhurbaşkanı’mızın kararnameyi imzalamasından sonra devletimizin bu teşviklerini, bu imkanlarını katılım hassasiyeti olan özellikle vatandaşlarımıza sunmaya başladık.” dedi.
Yıllardır bu imkanların vatandaşlara ve çiftçilere sunulduğunu ama katılım hassasiyeti olup bu imkanlardan faydalanamayan müşterilerin de bulunduğunu dile getiren Özdemir, bu anlamda önemli bir açığı kapattıklarını ifade etti.
Bu noktada malzeme ve birtakım ihtiyaçların teminiyle alakalı olarak “murabaha” ürününün sık sık kullanıldığını söyleyen Özdemir, “Ama bunun dışında makine teçhizat alımlarında finansal kiralama, leasing ürünümüzü de kullandırıyoruz. Bunların haricinde bizden özellikle kooperatifçiliğin geliştirilmesi, mudaraba ve müşaraka dediğimiz kar zarar ortaklıklarının geliştirilmesi noktasında talepler var. Dünyada ve Türkiye’de kar zarar ortaklıklarının geliştirilmesi bekleniyor.” diye konuştu.
Bu anlamda kendileri tarafından projelere imza atılmasının beklendiğini belirten Özdemir, değişik alanlarda bu açıdan kar-zarar ortaklıkları yaptıklarını ve bir kısmını sonlandırdıklarını söyledi.
Özdemir, devam eden kar-zarar ortaklıklarının bulunduğunu, bu konuda tecrübeli olduklarını ifade etti.
Tarımsal üretim ve hayvancılık gibi konularda da kar-zarar ortaklıkları yapmayı istediklerini dile getiren Özdemir, şu ana kadar böyle proje ortaklığı yapabilecekleri bir durumun gelişmediğini belirtti.
Örtü altı üretimin bu işe uygun olduğunu söyleyen Özdemir, şunları kaydetti:
“Seracılık, özellikle seralardaki domates üretimi ülkemizde çok yaygın ve ihracatı olan bir ürün. Bu anlamda ülkemiz ihracatına, ekonomisine ciddi bir katkı sağlıyor. Biz de böyle bir projeyle kar-zarar ortaklıklarının tarıma taşınmasına öncülük yapmak istiyoruz. Bu bizim için bir ideal olacak. En kısa sürede bunu gerçekleştirmek arzusundayız. Tarımsal üretime de böyle bir destek vermiş olacağız. Sadece sübvansiyonlu bir kredi kullandırmak değil, değişik ürünlerle de bu alanı desteklemiş olacağız.”



