YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Siz olsaydınız ne yapardınız?

Atv’nin cumartesi akşamı gala yapan dizisi “Aynadaki Yabancı” dizisi, izleyen hemen herkesin ruhuna ayna tutup empati girdabına yuvarlayıverdi.
Çocuğunuz için neyinizden vazgeçerdiniz? Paranızdan mı, kariyerinizden mi, eşinizden mi yoksa hayatınızdan mı? Sizi gelininiz hakkında ölüm fermanı vermeye ne sevk ederdi? Eşinizi bilinmezliğe hatta ölüme yollamaya sebep olacak “en büyük sırrınız” ne olabilirdi? Hipokrat yemini etmiş bir estetik cerrahı olsaydınız, hiç tanımadığınız bir kadını ölümden döndürmek için onu yeni bir çehreye ve sese kavuşturur muydunuz? Ameliyat esnasında tüm hafızasını yitiren o kadını himayenize almanızın sebebi hangisi olabilirdi? Vicdani sorumluluk mu yoksa aşk mı?
Ne yalan söyleyeyim, son dönemde insanı bunca soruyla baş başa bırakan bir başka dizi daha izlememiştim.

Belli ki bu ekran yolculuğu çok keyifli olacak. İzlerken her hafta bu sorulardan birinin cevabını bulmak, bir sonraki haftayı iple çekmemizi sağlayacak.
Romantik dizilerin salon erkeği olarak izlemeye alıştığımız Onur Tuna’nın henüz iyi mi kötü mü olduğunu anlayamadığımız “gri ve gizemli bir karakteri” oynaması, onun oyunculuk repertuvarına yeni bir kulvar ekleyecek gibi görünüyor. Dizide estetik cerrahı Barış’ı oynayan Caner Topçu ise daha ilk bölümden hayran kitlesini katlayacağa benziyor.
Abileri, ablaları, teyzeleri alınmasın ama bana göre ilk bölümün yıldızı 5 yaşındaki Sara Yılmaz’dı. “Leyla” karakterine hayat verirken ortaya koyduğu Allah vergisi oyunculuk yeteneği, bir yıldızın doğumunu müjdeliyordu. Bu nedenle isminin yanına altın bir tik iliştirmeden yapamadım. Allah nazarlardan saklasın.

MEŞALE YANDI ARTIK
Dün ülkemizin dört bir yanında Gazze’ye Destek ve İsrail’i Tel’in yürüyüşleri yapıldı.
Aynı gün içinde İtalya, Almanya ve Hollanda’da insanlar Gazze için yolları, meydanları doldurmuştu ama o protestoların bizimkilerden önemli bir farkı vardı. Onlar Gazze’ye sessiz ve duyarsız kalan hükümetlerini protesto etmek için oradaydılar. Türk milleti ise en başından beri meseleye sahip çıkan hükümetiyle birlikte omuz omuza dayanışma içinde yürüyordu. Devlet ve millet, tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi el ele, yürek yüreğeydi.
İsrail’i mahkum edecek, Filistin’e özgürlük getirecek ve Gazze’yi zulümden kurtaracak olan da işte bu “bir”lik olacak inşallah.
Meşale bir kez yakıldı artık.
Bu yoldan dönüş yok…

İşte bizim farkımız
SUMUD filosundaki aktivistlerin Türkiye’ye getirilmesi sırasında her türlü detay düşünülmüştü. Tüm rehinelere uçakta iç çamaşırından ayakkabısına kadar yeni kıyafetler verildi. Onlara “Dilerseniz sizleri bugün Türkiye’de misafir edelim. Ayrıca ülkelerinize dönüşünüzü de ücretsiz sağlayalım” denildi.

Bu önemli jest için tüm ülkelerden gelen aktivistler müteşekkir oldu. İsviçreliler ise hem Türkiye’ye övgüler yağdırdı, hem de kendi ülkelerinin yöneticilerine sitem etti: “Bizi sadece havaalanında birkaç dakika gören elçilik görevlilerimiz ‘geri ödenmek üzere’ 150’şer Frank dağıtıp, gittiler…”
İşte asil bir millet ile diğerlerinin farkı…

Gaf kürsüsü
Dilan Polat’ın sosyal medya profilindeki mesleğinin “Sanatçı” olduğunu görünce herkes gibi ben de hangi sanatı icra ettiğini merak ettim doğrusu.

Zap’tiye
Gazze sahilinde bir yudum su bulabilmek için gün boyu dolaşıp yorgun düşerek uyuyakalan çocuk. Yanınıza kalacak mı sanıyorsunuz?

Ne demiş?
“Umut paranızla değil, unut paranızla yatırım yapın.” (Yatırım Uzmanı İslam Memiş’in tavsiyesi)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu