YÜKSEL AYTUĞ / “Şişman değiliz, aşırı kültürlüyüz”

Spor salonunun girişinde dikkat çekici bir afiş vardı. Etkileyici fiziğe sahip bir kadının fotoğrafının üzerinde şu yazıyordu: “Bu yaz denizkızı mı olmak istersin, balina mı?”
Muhtemelen biraz kilolu olduğunu düşündüğüm bir kadın bu afişin altına şöyle yazmış:
“Sevgili baylar, balinalar her zaman dostlarla çevrilidir. (Yunuslar, foklar, meraklı insanlar) Yavrularını büyük bir şefkatle büyütürler. Yunuslarla çılgınlar gibi eğlenirler ve bol bol karides yerler. Tüm gün yüzerler ve Patagonya, Barents Denizi, ya da Polinezya mercan resifleri gibi harika yerlere seyahat ederler. Muhteşem şarkı söylerler, hatta bazen seslerinden albüm bile yapılır. Onlar hayranlık uyandıran, sevilen ve herkesin koruduğu hayvanlardır.
Deniz kızları ise… Yoktur. Ama olsalardı, büyük ihtimalle bir psikoloğun kapısında sıra bekliyor olurlardı: ‘Kadın mıyım, balık mıyım?’ sorusu yüzünden kişilik bölünmesi yaşadıkları için.
Evet, çok güzel olabilirlerdi ama yalnız ve üzgün kalırlardı. Üstelik… Kim yanında balık gibi kokan birini ister ki? Hiç şüphem yok: ben balina olmayı tercih ederim.
Medyanın sadece zayıfların güzel olduğunu kafamıza kazımaya çalıştığı bir çağda, ben çocuklarımla dondurma yemeyi, eşimle güzel bir akşam yemeği paylaşmayı, dostlarımla yiyip içmeyi ve eğlenmeyi tercih ediyorum.
Biz kadınlar kilo alıyoruz çünkü içimizde o kadar çok bilgi ve bilgelik birikiyor ki, artık sadece kafamıza sığmıyor ve tüm vücudumuza taşıyor.
Şişman değiliz, aşırı derecede kültürlüyüz. Her aynaya baktığımda kendime diyorum ki: Ne kadar zekiyim!” (Isabelle Boisvert’ten alıntı)
Generalden nokta atışı
Emekli Orgeneral Ergin Saygun, Savunma ve Güvenlik Alanında Uluslararası İşbirliği panelinde anlatıyordu:
“Yaşımız gereği dışarıdan gelen askeri malzemenin mahcubiyetiyle, can sıkıntısıyla büyüdük hep. Askerimizin üzerine U.S. yazan battaniyeler örttük. Üzerinde U.S. yazan tabak ve çatallarla yemek yedirdik. Kolunda Alman bayrağı olan eğitim üniformaları dağıttılar, ‘Bunları giyin’ dediler. Şimdi bakıyorum, dışarıya 5,5 – 6 milyar dolarlık askeri teçhizat satıyoruz. Kıbrıs Barış Harekatı‘nda roketlerinizi başka bir ülkeden almak zorunda kalmamışsanız, Roketsan‘ın şimdi yaptığı balistik füzelerin kıymetini takdir etmeyebilirsiniz. O temmuz sıcağında Kıbrıs’ta elinizde tek kanallı Amerikan telsiziyle kan ter içinde irtibat kurmaya uğraşmadıysanız, bugün ASELSAN’ın 40 kanallı kriptolu telsizlerinin de sizin için bir önemi olmayabilir.”
Helâl olsun paşam. Bu ülkenin geldiği noktayı görmezden gelen sabit fikirlilerin sığınağını nokta atışıyla imha ettiniz.
Falda “yolsuzluk” çıktı
Yazıyı iki hafta önce burada yazmıştım. “İşimiz fala kaldı” başlığıyla kaleme aldığım yazıda internet uygulamasıyla kahve falı bakan bir sitenin bayram boyunca tam 22 milyon fala baktığını kaydedip, yazıyı şöyle bağlamıştım: “Dile kolay, 22 milyon… Üç vakte kadar bu sektör de vergiye bağlanır, söyleyeyim.”
Bu yazının üzerinden iki hafta geçmeden MASAK takibine takılan para trafiğindeki yolsuzluk iddiasıyla iki fal sitesinin sahibi Sertaç Taşdelen gözaltına alındı.
Keşke bir ara da kendi falına bakıp, geleceği görebilseymiş… (!)
Bu arada ne fal bakmışım değil mi?
Gaf’let kürsüsü
Şu meşhur delikli plastik terliklerle güneşin altında gezerken iki kere düşünün.
Zap’tiye
Bir kadın bir ayakkabıyı sevmişse hiçbir acı onu yolundan döndüremez.
Ne demiş?
“Yarın teknede mangal partisi vereceğim. Gelmek isteyen varsa mangalı, etleri ve tekneyi ayarlasın. Denizi ben hallederim.” (Sosyal medyadan)