YÜKSEL AYTUĞ / Seyircinin gönül tahtına “Kuruluş”

Televizyon için büyük gün geldi çattı: Atv‘nin dizi okyanuslarındaki amiral gemisi Kuruluş: Osman bu akşam sancağı Kuruluş: Orhan’a devrediyor. Dizi; bambaşka bir hikaye, yönetmen ve oyuncu kadrosuyla bu akşam 20.00’de görücüye çıkıyor.
Önceki gün çekimlerin yapıldığı Riva’daki Bozdağ Film Platosu’nda düzenlenen basın lansmanına katıldım. Bizimkiler bir yana, Araplar başta olmak üzere yabancı medyanın en fazla rağbet ettiği basın toplantısına şahitlik ettim. (Yabancıların ilgisi, dizi daha yayınlanmadan 35 ülkeye satılmasından da belliydi zaten.)
Bu arada film platosu Hollywood ve Cinecitta ile yarışacak muazzam bir gelişim göstermiş. Son ziyaretimden bu yana platoya yeni yapılar kazandırılıp, kaleler, çarşılar, saraylar ile adeta kocaman bir şehre dönüşmüş. Sadece bu yatırım bile Türk dizi sektörünün yarınları adına başlı başına bir başarı hikayesi.

Kadro tam bir yıldızlar geçidine dönmüş. 40 yıldır tiyatro, sinema ve televizyonda padişahları oynayan ve herkesin beni ona benzettiği (!) Cihan Ünal‘a takılmadan edemedim: “Tehlikeli sahnelerde dublörlüğünüzü yapmaya geldim üstadım…” Oyunculuğuna hayran olduğum ve her daim doğru işlerin içinde gördüğüm Barış Falay‘ın kulağına ise “Sen varsan bu iş tamamdır” diye fısıldadım. Orhan Bey’i canlandıran genç oyuncu Mert Yazıcıoğlu ile ayak üstü sohbet ettikten sonra alçak gönüllülüğüne, sıcakkanlılığına ve beyefendiliğine bayıldım. Öyle umuyorum ki, bu karakter özellikleri kısa zamanda seyircinin gönlünü de çalacaktır.
Son olarak 12 yıldır ekranda her projesi tutan yapımcı Mehmet Bozdağ’a “Tek cümle ile ifade etmen gerekirse, Kuruluş sence neden bu kadar tuttu?” diye sordum. Hiç tereddüt etmeden cevapladı: “Halkımıza kendi hikayesini anlattığımız için…” Ve ekledi: “İlk kuruluş yıllarında millet olmanın heyecanı, tutkusu bir başkadır. Biz işte aşkın bu en güzel ilk yıllarının heyecanlı hikayesini anlatıyoruz aslında…”
Toplantıda ekipten kiminle konuştuysam, “Özellikle ilk bölüm başlı başına bir eser oldu. Çarşamba akşamı Türk televizyon tarihinde yeni bir dönemin başlangıcına tanıklık edeceksiniz” dedi. Eminim bunda köşemizin övgü şampiyonu yönetmenlerinden Bülent İşbilen’in büyük katkısı vardır.
Haydi bakalım, kılıcın keskin olsun Orhan Bey…
Bravo Polat Yağcı!
Sonunda dişe dokunur, sanatı ve felsefeyi önde tutan, “sürüden ayrı” bir film izledim. Bir süredir biyografiler ile “komikimsi” aşk hikayeleri arasında sıkışıp kaldığı için kendini tekrarlamaya yüz tutan sinemamız adına Uykusuz’u çölde vaha görüp, galada iki saat keyfini çıkardım.
Film, aksiyon paketine sarılmış Mevlana öğretisi gibi. İzlemesi, ortalama seyirci için azıcık zor olabilir ama birkaç sarkan sahne dışında sıkmıyor.

Avantür, psikoloji, tasavvuf ve aşkı aynı tabakta servis etmek de zaten Polat Yağcı gibi çılgın bir şefin cesaret edebileceği bir işti.
Ancak projenin temeline bir itirazım var. Polat ve ekibi, altın yumurtlayan tavuğu kesmiş. Bu iş tek atımlık barut olmak yerine harikulade bir dizi olabilirmiş. Özellikle kimyaları son derece tutan Elçin Sangu – Çağatay Ulusoy tandemi, en az iki sezon boyunca izleyiciyi ekran başında tutabilirdi diye düşünüyorum.
Ne demiş?
“Hayatım film olursa beni Olgun Şimşek oynasın. Çünkü Kıvanç Tatlıtuğ’un boyu uzun.” (Mustafa Keser)

Zap’tiye
Deşifre mi oldu yoksa?..

Gaf’let kürsüsü
TFF Başkanı’nın bahis oynadıklarını açıkladığı 152 hakem için soruşturma başlatıldı. Tuz ne zamandır kokuyordu acaba?


