YÜKSEL AYTUĞ / Şarkı sözlerindeki cinsel sömürü

Geçenlerde pop müzik şarkıcılarının dekolteyi çıplaklık sınırına taşıyan sahne kıyafetleri ve klipleriyle nasıl sadece “libidolara” oynadığını örnekleriyle anlatmış, bu planlı harekatın yeni nesilleri olumsuz etkilediğine değinmiştim.
Bugün bahsedeceğim konu ise giderek çığırından çıkıp ahlak sınırlarını ihlal eden şarkı sözleri. İşte gündemde kalabilmek için çareyi “belden aşağı vurmakta” bulan şarkıcılar ve eserleri: (!)
Melike Şahin, “Canın Beni Çekti” şarkısında şöyle diyor: “Gözler gizler niyetleri belki / Gördüm seni canın beni çekti / Yok öyle uzaktan çapkın inatçı gülüşler / Yerse benle kuytuya gel…”
Gülşen‘in “Lolipop” şarkısı da “Edep yahu” dedirtecek cinsten: “Oh mommy so yummy / Aslında gitsek ya biz daha ileri / Daha ileri, az daha ileri…”
Hande Yener “Max” şarkısında yine sınırları zorluyor: “Düşünsene, bütün gece senle yıldızlar altında, gizli balkonda / Doymamış dudaklar öpüşmeye…”
Simge ise “Önümüz Yaz” şarkısında “Çek beni de yatağına, senciyim çoktan” diyor.
Yahu “Seni görünce kafa uçtu benim, senin mazgallara aktım şarıl şarıl” diye şarkı sözü var. Ne anlatıyorum ben?
Şehre değil köylüye yakın
A Haber’in tiryakisi olduğum haber dosyalarından biri de Şehre Yakın. Kanalın yurt muhabirleri, görev bölgelerindeki köyleri ziyaret edip kırsaldaki günlük yaşamdan kesitleri ayağımıza getirirken hem gurbettekilerin sıla özlemini gideriyor hem de Anadolu insanının nasıl yüce gönüllü, yardımsever ve çalışkan olduğunu belgeliyorlar.
Programın ilgi görmesinin en büyük nedeni ise halkın içinden yetişen A Haber muhabirlerinin sıcak, candan ve samimi tavırları. Gün oluyor çiftçilerle birlikte saban sürüp, balya istifliyorlar, gün oluyor onlara günlük mutfak işlerinde yardım ediyorlar.
Genellikle Ortadoğu’daki çatışmaların odağında ve orman yangınlarının kucağında izlemeye alıştığımız acar muhabir Mehmet Geçgel ve kameraman ekürisi Mehmet Ali Bağ‘ın geçen hafta Adıyaman ilinin Besni ilçesindeki Suvarlı kasabası izlenimlerini büyük bir keyifle izledim. Köylü teyzeleriyle ocak başına geçerek büyük bir maharetle hamur yoğurup yufka açan Mehmet Geçgel kardeşime gönlümden “Köylünün kalbine en güzel dokunan muhabir ödülü” kopuverdi.
Bravo gençler, aynen devam… On yıllardır ihmal edilen köylünün, çiftçinin, besicinin gönlünü ne kadar almaya çalışsak azdır.
Tas kafalılara dikkat!
Kimseyi görüntüsüne göre yargılamak adetim değildir. Ancak bir konuda sizleri uyarmak da asli görevim. Tas kafalılar kim mi? Saçlarını tepesinde biriktirip, yanları ve enseyi 1 numaraya vurduranlar. (Berberler eskiden bu işlem için müşterinin kafasına bir tas kapatıp, altta kalan saçları makine ile keserlerdi) Kimilerinin “Keko” diye de adlandırdığı bu gençler arasında efendi, iyi niyetli, kurallara uyanları da vardır elbet ama büyük çoğunluğu suç vakaları ve kriminal olayların başrolünde. Nerede bir kavga, dövüş, gasp, hırsızlık ya da magandalık olayı vuku bulsa genellikle bu tipteki gençlerin başının altından çıkıyor. Bu saç stili neredeyse korkutucu, yıldırıcı bir “gizli kimlik” haline dönüştü. Hele bir de altlarında geniş çizgili eşofman takım ve düz beyaz spor ayakkabı varsa bela adeta “Geliyorum” diyor.
Ben bu tas kafalıları gördüğüm yerden uzaklaşıyorum. Size de tavsiye ederim.
Şeref kürsüsü
Şehit polis Fethi Sekin’in oğlu Burak milli futbolcu oldu. Allah ayağına taş değdirmesin.
Zap’tiye
Yapay zekaya zor soru sormak, doğaya karbon salımını arttırıyormuş. İyi de kalitesiz kömürle mi çalışıyor bu meret?
Ne demiş?
“Sizi bilgimle döver, sesimle gömerim.” (Bülent Ersoy’dan hakkında konuşan meslektaşlarına gözdağı)