YÜKSEL AYTUĞ / İslami “Yerinde Dur”

Yazın şarkısı tartışmasız Demet Akalın – Sefo düeti “Yerinde Dur” oldu. Öyle ki, Japon’undan Danimarkalısına kadar pek çok yabancı bu şarkıyı seslendirip dünya çapında bir akım başlattı.
Bugünlerde ise şarkının “İslami versiyonu” viral oldu. Oğuzhan Çağlayan tarafından karaoke programıyla söylenip, özel klibi de çekilerek sanal medyada yayınlanan şarkının sözleri şöyle: “Camide kul, Rabbini bulur ya, veren O’dur, ellerim duada / Kur’an oku, Peygamber yolunda, İslam huzur, öğrendim hocamla…”

Klipte ise 9-10 yaşında çocuklar camide büyük bir neşe içinde İslam dinini öğrenirken resmediliyor.
Klip, kamuoyunu adeta ikiye bölmüş durumda. Kimileri bunu “çocukların suistimal edilmesi” olarak görüp şiddetle eleştirirken, kimileri de faydalı buluyor.
Ben de ikinci gruptanım. Bu konudaki görüşüm net: Bence şarkının yeni versiyonu çok başarılı ve faydalı. Maksat, çocuklara ve gençlere ulaşmak ise kullanılan müzik türünün bir önemi yok. Varsın çocukların aklı çelinecekse (!) onları Allah yoluna döndürmek, dinlerini öğretmek için çelinsin. Ayrıca, şarkının İslami versiyonundaki sözlerin hangisi yanlış ve tehlikeli ki?
Ben daima şuna inanırım: Cami avlusunda tebliğde bulunmak kolaydır. Zor, zahmetli ama en faydalı olanı ise içkili gece kulübünde yapılandır.
65 yaş üstüne kontrol!
Yeni trafik yasa tasarısında 65 yaş üstü sürücülerin her yıl tıbbi kontrolden geçirilme zorunluluğunun da yer alacağı konuşuluyor.
Merak ettiğim ise her yıl trafik kazalarına karışanlar arasında 65 yaş üstü sürücülerin oranı. Eminim yüzde 1’i geçmiyordur. Zira ben aralarında hiç babasının otomobilini kaçırıp da kazaya neden olan ya da makas atıp, drift yapan bir 65 yaş üstü sürücü görmedim.

Trafik güvenliği bir yana, yaşlılarımızın her yıl zorunlu olarak tıbbi muayeneden geçirilecek olması sevindirici tabii. Ancak bunu gerçekleştirebilecek alt yapıya sahip olmadan bu kuralı koyarsak, kabak yine halihazırda kafalarını kaşıyacak vakitleri olmayan aile hekimlerinin başında patlayacak. Dahası; Göz, KBB, nöroloji, ortopedi, dahiliye ve psikiyatri uzmanlığı gerektiren bu raporların hazırlanması ve zamanında ilgili birime ulaştırılması da bugünün şartlarında tatlı bir hayal olmaktan ileri gidemez.
Pasaportlardaki “Turkey”
Çocukluk arkadaşım sevgili Nejat Özkaleli geçenlerde yenilettiği pasaportunun fotoğrafını gönderip, altına da çok değerli bir not eklemiş:
“Kardeşim merhaba. Bu pasaport bugün teslim edildi, yani yeni pasaport. Ülkenin adını resmi olarak uluslararası platformlarda ‘Türkiye’ olarak değiştirdiler.

Geçenlerde bir televizyon kanalında izledim, bazı insanlar hâlâ ‘Turkey’ ismini kullanıyorlar diye kınama yapıyorlardı. Ama uluslararasına en açık alan olan pasaportları yeniden basma gereği duymamışlar. Bence bu Dışişleri Bakanlığı’nın ihmali ya da hatası. Artık nasıl yorumlarsan… Belki yazıların için ilgini çeker diye fotoğrafını yolladım. Kendine iyi bak kardeşim.”
Gelin de Nejat’a hak vermeyin. Hem “Hindilikten” kurtulmak için kendimizi yırtıyoruz hem de adamlara “resmi belge” sunuyoruz…
Şeref kürsüsü
Filistinli çocuklara gönderilmesi için sahaya binlerce oyuncak atan Gençlerbirliği taraftarını yürekten kutluyorum.
Zap’tiye
Gucci’nin “Tüm kredi kartlarını, kirayı, faturaları ödedim, yıkılmadım, ayaktayım” temalı kreasyonundan.

Ne demiş?
“Bir şey satın aldığınızda ödemeyi parayla yapmazsınız. O parayı kazanmak için harcadığınız zamanla yaparsınız.” (Uruguay’ın eski Devlet Başkanı Jose Mujica)
 
				


