YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Gazze’de şanslı (!) bir baba

Nasıl şanslı (!) sayılmasın ki? Her şeyden önce evlatları sağ. Üstelik çocuklarını ölüm, vahşet ve bombardımandan kaçıracağı bir aracı (!) bile var. Her ne kadar göç yolunda perişan olan çocuklar bisiklet selesinde uyumak zorunda kalmışlarsa da “şimdilik” nefes alıp veriyorlar ya, gerisi Allah Kerim… Zira o aşağılık işgal ordusu artık göç yollarındaki insanların bile üzerine ateş etmekten geri durmuyor. Eminim o baba da kendini şanslı hissediyordur, çocuklarının cesetlerini taşımadığı için…

İnsan empati yapmaya bile korkuyor… Bana göre dünyanın en kötü duygusu, evlatlarının maruz kaldığı ölüm tehlikesi karşısında bir ebeveynin çaresiz kalması.
Allah hiçbir anne babaya bu anları yaşatmasın…

Demiştik ama ne çare?
Yazıyı 6 Ağustos günü bu sütunlarda “Eylül’de mega yangınlar olabilir” başlığıyla yazıp herkesi uyarmıştım. Demiştim ki: “Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş korkutucu bir uyarıda bulundu. Türkeş ‘Önümüzdeki ay beklenen yağışlar gelmezse bu yıl orman yangını riski Eylül ayında da devam edebilir’ diyerek tehlikeye dikkat çekti: ‘Özellikle Çanakkale, Balıkesir, Manisa, İzmir ve Muğla‘ya kadar olan bölümde yangına elverişli hava durumu tipleri önümüzdeki günlerde de etkili gözüküyor. Eylül ve ekim aylarında da normallerden daha sıcak ve yağışsız hava tahmin ediliyor. Bu da bölgede mega yangınların çıkma ihtimalini güçlendiriyor.’ Aman diyeyim…”
Ne kadar “Aman” desem de olan oldu. Ne yazık ki tahmin doğru çıktı. Antalya ve Muğla günlerce alevler içinde kaldı…

Fener’in derdi psikolojik
Belli oldu ki Fenerbahçe’ye başkan ya da teknik direktörden önce iyi bir psikiyatr ya da psikolog lazım. Zira bu takım bu ortak ruh hali ile şampiyon filan olamaz.

10 yıllık şampiyonluk özleminin verdiği büyük sabırsızlık önce tribünlere, oradan da teknik ve idari yönetime bulaşıyor. Yönetim sürekli kendini taraftara borçlu hissediyor. Futbolcular da öyle tabii. İki pas üst üste rakibe gidip, bir de gol kaçtı mı gerginlik ve huzursuzluğun fitili tribünde ateşleniyor. Ondan sonrası orman yangını. Golcü penaltı kaçırıyor, kaleci elindeki topu filelere bırakıyor, 10 kişilik rakiple berabere kalınıyor. Bu büyük baskı ve gerginliğin altında hiçbir takım başarılı olamaz.
Fenerbahçe’nin en büyük yanlışı, bu büyük psikolojik hastalığa karşı hiçbir önlem almamasıydı. Teknik direktör ve oyuncu değişikliklerinin bu halde hiçbir fark yaratamayacağını kimse göremedi. Başlarında takıma mentörlük yapacak, onları rehabilite edip özgüvenlerini kazandıracak bir “ağabey” de olmayınca kulüp, gizli bir tımarhane olup çıkıverdi işte…
Yeni başkan Sadettin Saran ve ekibi işe psikolojik rehabilitasyon ile başlamazsa “saadet” zor.

Şeref kürsüsü
Bir ilkokul öğretmeni yılın ilk dersinde öğrencilerine, üzerinde şu not bulunan mama paketlerini dağıttı: “Sınıfına hoş geldin. Benim için 1 kediyi besler misin?”

Zap’tiye
Hepimizin rüyası… Gerçek olur inşallah…

Ne demiş?
“Allah hiçbir erkeği ‘Aşkım açıklayabilirim’ durumuna düşürmesin. Biz daha açıklayabileni görmedik.” (Sosyal medyadan)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu