YAZARLAR

YENAL GÖKSUN / İstihbaratın Fikri Boyutunda Yeni Bir Yaklaşım

İstihbarat olgusu kamuoyunda her zaman çok gizli ve gizemli bir alan olarak konumlanmıştır. Ancak son yirmi yılda dünyada ve Türkiye’de istihbarat ekosistemi içerisinde yaşanan değişimlerle birlikte istihbarat olgusu hem kamuoyunda daha fazla konuşulur hale gelmiş, hem de akademik olarak çalışılan bir araştırma alanı olarak konumlandırılmaya başlanmıştır. Bu da istihbarat hakkında istihbaratçıların yanı sıra güvenlik uzmanları ve akademisyenler başta olmak üzere daha fazla kişinin dâhil olduğu bir kavramsal inşa sürecini beraberinde getirmiştir.

Günümüzde akademik literatürde ve uygulamada istihbarat kavramının ne anlam ifade ettiğine ilişkin farklı yaklaşımlar vardır: Kimisi istihbaratı “casusluk faaliyetleri” olarak tanımlar, kimisi “bilgi analizi ve raporlama süreçleri”, kimisi de “karar vericilere avantaj sağlayan iletişim biçimi” olarak görür. Ancak bu tanımlar da istihbarat kavramının kapsadığı anlam dünyasını tam olarak yansıtmaz. İstihbarat aynı zamanda bilgi toplamaktır, bilgiyi anlamlandırmaktır, akıl yürütmedir, analizdir, “bilinmeyen bilinmeyenler” hakkında tahmin geliştirmektir, tehditlere karşı uyarmaktır, geleceğe ilişkin öngörüde bulunmaktır.

İstihbaratı Tanımlamak Neden Önemli?

İstihbarat servislerinin misyonu doğru, tarafsız ve zamanında bilgi sunmaktır. Ancak “istihbarat nedir?” sorusu netleşmeden bu misyonun sınırları da belirsiz kalır. İstihbaratın tanımı üzerinde literatürde uzlaşı olmasa da her ülkenin istihbarat servisi, kendi deneyimleri ve kültürü üzerine bina ettiği çeşitli yaklaşımlar sergiler. Örneğin Milli İstihbarat Teşkilatı sözlüğü, istihbarat kavramını, “…ilgili olduğu konuda karar vericiler için yeni bir anlayış geliştiren nihai ürün ve bu ürünü ortaya çıkaran faaliyet” olarak tanımlar. Ancak bu tanıma göre her bilgi, istihbarat değildir. “Politika yapıcıların ve ilgili devlet kuruluşlarının millî güvenlik ve menfaatlere ilişkin konularda doğru kararları verebilmek için ihtiyaç duydukları bilgi,” istihbarat için kıymetlidir.

Resmi belgelerde yazılı tanımlar, yasal mevzuatlarda çizilen sınırlar, istihbaratın görev alanını ve kapsamını netleştirmesi açısından önemlidir. Ancak istihbaratın tanımı sadece kurumsal değil, kuramsal yaklaşımları da içerir. “İstihbarat, bilgiye anlam kazandırma sürecidir.” ya da Sherman Kent’in “İstihbarat, karar vericilere rehberlik eden, analiz edilmiş bilgidir.” tanımlamaları, bilginin kıymetlendirilme sürecine vurgu yapar. Dolayısıyla bilginin ne olduğu, nasıl toplandığı, nasıl analiz edildiği, bilginin kıymetlendirilmesi ya da anlamlandırılmasının ne ifade ettiği tartışmaları da buna dâhildir.

Uluslararası İstihbarat Çalışmaları Kongresi

İstihbarat olgusunun tanımı üzerinde yaşanan bu tartışmalar, uygulayıcılar ile akademisyenler arasında ortaya çıkan yeni etkileşimler ile zenginlik kazanmaktadır. Bazı fikirler sahada edinilen güçlü tecrübelerden ortaya çıkarken; bazıları da bir ülkenin entelektüel atmosferinde büyütülen düşüncelerden doğmaktadır. Uluslararası İstihbarat Çalışmaları Kongresi de bu iki yaklaşımın meczedildiği bir yaklaşımın ürünüdür. Milli İstihbarat Akademisi tarafından bu yıl ilki düzenlenen kongre, Türkiye’de istihbaratın yalnızca kurumlar arası bir faaliyet değil, aynı zamanda akademik ve düşünsel bir alan olarak yeniden tanımlandığı bir tarihsel eşiği temsil etmektedir. 10-12 Ekim 2025 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen kongre, sadece bir bilimsel toplantı değil, aynı zamanda Türkiye’nin istihbarat ve güvenlik düşüncesinin “bilgiye dayalı bir stratejik vizyona” evrilmesinin dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.

Üç gün süren kongrenin açılışı dünyanın farklı ülkelerinden gelen servis başkanlarının da katıldığı bir kapalı oturumla başladı. İstihbarat servis başkanları ile istihbarat ve güvenlik çalışan akademisyenlerin bir araya gelerek etkileşimde bulunması kongrenin özgün boyutunu oluşturdu. Daha sonra kongrede toplam 40 oturumda ve 6 yuvarlak masada 250 bildiri sunuldu. Her biri istihbaratın farklı boyutlarını ele alan bu oturumlar, Türkiye’de istihbaratın nasıl çok katmanlı bir düşünme alanına dönüştüğünü ortaya koydu.

İstihbaratta teorileştirme girişimlerinden yapay zekâ tabanlı analizlere, siber tehdit istihbaratından, medikal istihbarata, kültür-istihbarat ve sanat-istihbarat ilişkisine kadar uzanan bu çeşitlilik, aslında istihbaratın yalnızca güvenlik kurumlarının değil; aynı zamanda insan, toplum, teknoloji ve güvenliğin ortak kesişim noktası olduğunu gösterdi. Bu anlamda kongre, yalnızca disiplinler arası değil, paradigma kurucu bir karakter kazandı. Çünkü bu kongrede “istihbarat” kavramı, ilk kez Türkiye bağlamında bilimsel bir özne olarak tartışıldı.

MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın İstihbarat Tanımı

Kongrenin açılışında bir konuşma gerçekleştiren Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Prof. Dr. Sn. İbrahim Kalın üç gün süren tartışmalara felsefi bir zemin hazırladı. Kalın, istihbaratı yalnızca operasyonel bir alan değil, hakikati aramanın bir biçimi olarak tanımladı. Kalın, “Kendimize ait bir kavramsal çerçevenin, terminolojinin oluşturulması, sadece akademik anlamda ilmî bir birikimin oluşmasına katkı sağlamayacak; aynı zamanda bizlerin, sahada çalışma yapanların, karar vericilerin de hadiseleri daha doğru, daha kapsamlı bir perspektifle anlamasına imkân sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Sn. Kalın konuşmasının ardından, kongre hatıra panosuna şu cümleyi yazdı:

“İstihbarat, doğru ve kıymetli bilgidir.”

Bu cümle, ilk bakışta sade görünse de istihbaratın epistemolojik ve ontolojik doğasına dair güçlü bir tez içermesiyle dikkat çekti. “Doğruluk” vurgusu, bilginin gerçeklikle kurduğu ilişkiye; yani epistemolojiye gönderme yapıyor. “Kıymet” ise bilginin yalnızca var olması değil, anlam kazanması gerektiğini anlatıyor.

Dolayısıyla bu tanım, istihbaratı enformasyondan ayırıyor; onu bir “bilinç biçimi”ne dönüştürüyor. Kalın’ın ifadesi, bilginin yalnızca niceliksel değil, niteliksel ve etik boyutuna da vurgu yapıyor: Çünkü bir bilginin kıymetinin, onun doğruluğundan çok, insana, topluma ve devlete sağladığı hikmetle ölçüldüğüne vurgu yapıyor. Bu yönüyle, onun cümlesi aslında istihbaratın tanımına “bilgi felsefesi” penceresinden bir bakışı ifade ediyor — istihbaratı salt teknik bir süreç olmaktan çıkarıp, ontolojik bir sorumluluk alanına dönüştürüyor.

Bu derinlikli yaklaşım, kongrenin bütününe nüfuz eden entelektüel tonu da belirlemiştir. Katılımcı bildiriler, istihbaratı sadece veri, belge veya rapor olarak değil; anlam üretme faaliyeti olarak tartıştı. Böylece kongre, felsefeyle bilimin, teoriyle pratiğin, sahayla akademinin buluştuğu bir entelektüel platform hâline geldi.

Uluslararası İstihbarat Çalışmaları Kongresi, Türkiye açısından yalnızca bir bilimsel etkinlik değil, bir kurumsal ve zihinsel dönüşüm göstergesi olmuştur. İstihbarat bilimsel şeffaflıkla ve akademik disiplin içinde ele alınarak Türkiye’nin, kendi istihbarat tarihini ve uygulamalarını, evrensel literatürle konuşabilecek düzeyde akademik bir dile kavuşmasına katkı sağlamıştır. Artık Türkiye, yalnızca güvenliği koruyan değil; bilgiyi işleyen, anlamı inşa eden, geleceği öngören bir zihin inşası sürecine girmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu