YAZARLAR

YAVUZ DONAT / Yaylada sohbet

Uzungöl… KadırgaSultan Murat… Balıklı GölKiraz… MavuraSera Gölü… Sis DağıÇakırgöl… Trabzon‘da yayla çok.
Ve Parma… 1900 metre yükseklik.
Yağmur… Sonra sis basıyor… 3 metre ileriyi görmek imkânsız.
Veysel Terzi… Dernekpazarı, Yenice Mahallesi Muhtarı… Bölgeyi iyi biliyor.
Önümüzde muhtarın aracı… Onu izliyoruz.
Yaylaya tırmanış 30 kilometre. Ama… 1 saat 15 dakikada ulaşabiliyoruz.
Ve Parma… Sadık Albayrak… “Hoş geldiniz…” Hoş bulduk.

***

‘Herkes barış istiyor’

Hava soğuk… Yayla evinde kalorifer yanıyor.
Gün boyu sohbet… Konudan konuya… Ve terörsüz Türkiye.
Sadık Albayrak‘ı dinliyoruz:
100 yıllık sorun… 1937’ye kadar 19 isyan çıktı.
Akan kanın bir yerde durması lazım… Köyümüzden şehit var… Herkes barış istiyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın son mesajı çok önemli… Komşu ülkelere dönük mesajlar da içeriyor.
Çocuktuk… Camide imam şunu öğretti: “Hazreti İbrahim’in memleketinden, Hazreti Muhammed’in ümmetindeniz.”
Sayın Cumhurbaşkanı bunu güncelliyor: “Türk milletinden, Hazreti Muhammed’in ümmetindeniz.”

***

Sanki botanik bahçesi

Yayla evi, geniş bir bahçenin içinde.
Bahçe kapısındaki yazı: “Allah (C.C.) buyuruyor ki… Bitkiler ve ağaçlar Allah’a secde ederler… Rahman Suresi… Ayet 6.”
Bahçe… Ağaçlar… Çiçekler… Botanik bahçesi gibi.

Havuz var… Balık dolu.
– Bu kadar balığı kim yiyecek?
– Oğullarım…
Torunlarım… Sayın Cumhurbaşkanı’na da yollayacağım.

***

Güçlü devlet

Yağmur durunca…
Hava biraz açılınca… Dürbünleri alıyoruz.
Dağlar… Yaylalar… Cennet, böyle bir yer olsa gerek.

Bu defa bahçede sohbet… Sadık Bey, anlatıyor:
– Güçlü devlet… Bu coğrafyada güçlü olmaya mecburuz… Türk… Kürt… Arap… Çerkez… Laz… Rum… Tarihten gelen kardeşlik… Kucaklaşacağız.

***

Yerli ve milli

Yükselen değer… Savunma sanayii… Yerli tank… İHA… SİHA… Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol sondajları.
Bunları konuşurken… Sadık Albayrak, “Batı rahatsız oluyor” dedi:
Berat (Sadık Albayrak’ın oğlu), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı iken… Petrol ve doğalgaz arama gemilerini alırken… Tehdit edildi.
Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Yerli ve milli’ dedi… Bu kavramın ve siyasetin sonu, 15 Temmuz darbe girişimine kadar gitti.

***

Zaman tünelinde yolculuk

Kurtuluş Savaşı… “Hasta adamın” kahramanlık destanı… Ve Cumhuriyet.
Albayrak, o günlerden söz etti… Kitabında da yazdığını söyledi.
Yerli ve milli… O dönem de, milleti heyecanlandıran kavram.
Sonra… Duraklama… Yerli ve milliden uzaklaşma. Yeni dünya düzeni… Büyük balığın, küçük balığı yediği düzen… Karışan Ortadoğu… Savaşlar… Terör.

Böyle bir ortamda… Güçlü Türkiye çok önemli. Güçlü Türkiye için ise… Yerli ve milliye dönüş kaçınılmaz.
Sadık Albayrak, Türkiye’nin bu yoldaki eylemlerinin, savunma sanayii, petrol ve doğalgaz hamlelerinin Batı’da yarattığı rahatsızlıkları uzun uzun anlattı.
Bakan Berat Albayrak‘a yapılan tehditler… Batı‘nın FETÖ‘ye verdiği destek… 15 Temmuz’a uzanan yola döşenen taşlar.
15 Temmuz’u konuşurken de söz bir ara, Eymen‘e geldi.
Sadık Albayrak, “15 Temmuz gecesi, Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’ten havalanan uçağındaki en küçük yolcu, 8 aylık Eymen’di” dedi.
Eymen… Torun… Berat Albayrak’ın oğlu.

***

Türkü

Sadık Albayrak, bahçeden çilek kopartıp uzatıyor… Ve bir türkü tutturuyor:
“Parma’nın her tarafı koruluktur, koruluk, Ey kız senin peşine gide gide yorulduk.”
Yayla… Ayran… Türkü… Ve bir türkü daha:
“Sabahın ezanında buluşalım kiranda (tepede).
Alır kaçarım seni kukolar (baykuşlar) bağıranda.”
– Sadık Bey… Bu türküleri yengem için mi yaktınız? Yengeme okudunuz mu?
Kahkahayı basıyor:
– Karıştırma şimdi geçmişi… Türküyü dinle.

***

Yeniden hayat

Sohbet uzun… Darbeler… Muhtıralar… Ve arkasındaki yabancılar.
Sadık Albayrak, kitabın ortasından konuşuyor:
Batı var ya Batı… Türkiye’yi hasta adam olarak görmek istiyor.
Şimdi söyleyeceğim belki mübalağa sayılabilir ama… Sayın Cumhurbaşkanı’mızın izlediği yol, Batılıların deyimiyle, ‘yeniden hayat bulma’.

***

Teşekkür

Tereyağı… Hani ne derler, mis gibi.
Sadık Bey, bir topak tereyağı uzatıyor: “Bunu yengeme götür.” Sonra… Bir topak daha… Cemil Çiçek’e vermemizi istiyor.
– Teşekkürler… Hiç gerek yok… Size kalmayacak.
– Merak etme, gerisi var… Serhat’a, Berat’a, torunlara da gönderiyorum… Sayın Cumhurbaşkanı’na da.

***

Ters kelepçe

Bahçede gezerken dikkatimizi çekti… Sadık Albayrak, bir kolunu pek rahat kullanamıyor… Zorlanıyor.
“Hayırdır” diyoruz:
– Geçmiş olsun… Mevsimden mi?
Sadık Bey, “Boş ver” diyor… Uzaklara bakıyor… “Uzun hikâye” diyerek devam ediyor:

– Geçmişten kalma… Ters kelepçeden.
Geçmiş… Çileli günler… Gözaltı… Mahkeme… Cezaevi.
Boş veriyoruz… Uzatmıyoruz… Hazreti Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Dün, dünde kaldı cancağzım… Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

***

Kıtmir

Sadık Bey’in vefalı dostu… Koca bir köpek… 7 yaşında.
Her gelişimizde kucaklaşırdık… Severdik.
Bu defa sessiz… Yatıyor… Kulağını yerlere sürtüyor. Hasta… Kulağında iltihap var.
Trabzon’a… Hayvan barınağına gitmesi şart… Ama kim götürecek? 70 kilometre… Yayla yolu sisli… Yağmur da var.
Parma’ya veda… Yarın Trabzon merkezdeyiz… Kıtmir’in sorunuyla da ilgileneceğiz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu