YAZARLAR

YAVUZ DONAT / Gündem… Jet hızıyla

Çorabın eskime hızı ayakkabının eskime hızından daha yüksektir misali;
Türkiye‘de gündemin eskime/ değişme hızı neredeyse Usain Bolt‘u geçecek.
Öylesine ki… Haftada, birkaç kez gündemin değiştiği bile oluyor.
Hani… Daha geçen gün, polisin üzerine araç sürülmüştü… Manşetlere çıkmıştı… TV’lerde tartışılmıştı… Ne çabuk unutuverdik?

***

Ankara‘nın son kabadayıları

Eskiden… Ankara’nın kabadayıları denilince akla… Hacettepeli Mehmet, Arnavut Abidin, Jandarma Kemal, Kürt Yusuf, Deli Bekir, Boşnak Selim, Atıfbeyli Yaşar, Sarı Veli, Niğdeli Mustafa, Kızılcahamamlı Rıza gelirdi.
Eskiden… Kabadayılığın raconu vardı;
Kadını taciz edeni, mahallenin huzurunu bozanı cezalandırmak.
Şimdilerde ise… Ankara’nın kimi kabadayıları, milletin oyuyla Meclis’e girenler.
Yüce Meclis’te ana, avrat sövenler.
“Sen, benim kim olduğumu biliyor musun?” diyerek, polisin üzerine yürüyenler.
Bitmedi… “Dur” uyarısına rağmen, polisin üzerine araç süren milletvekili şoförü bile var.

***

Acı gerçek

Maalesef… Acı ama gerçek… Bu da oldu.
Milletvekilimiz… Hızını alamadı… Öfkesine hâkim olamadı… Ve polise bağırdı:
“Şerefsiz.”
Acaba… Mensup olduğu siyasi parti bu milletvekilimiz hakkında ne yaptı?
Hiçbir şey.

***

Tanık çok

Yassıada üzerine çok şey yazıldı… Fuat Oktay‘ın nasıl dövüldüğünü… Ağzının, burnunun nasıl dağıtıldığını… Yassıada’da, bizzat tanık olanlar yazdılar… Anlattılar.
Tek kişi çıkıp da… Özür dilemedi.
Yapılanlar… Yapanların yanına kar kaldı.

***

Ve… Oğul isyan etti

Zaman tüneli… Darbenin üzerinden 52 koca yıl geçmişti.
Emre Oktay… Yassıada şehidi İstanbul Emniyet Müdürü Fuat Oktay’ın oğlu… TBMM Dilekçe Komisyonu‘na başvurdu:
“Babam hücresinde eceliyle ölmedi… Dövülerek öldürüldü.”
Ama… Meclis Dilekçe Komisyonu‘nun işi başından aşkın!
Meclis deseniz… Yoğun gündem… Çekişmeler… Haftalar, aylar, yıllar geçti.
Emre Oktay‘ın dilekçesi… Şimdi tozlu raflardaki binlerce dosyanın birinin içinde… Unutuldu, gitti.

***

Onlar… İçimizden biri

Saffet Arıkan Bedük… Eski emniyet genel müdürü… Eski vali… Eski milletvekili.
Türk İdareciler Derneği Başkanı.
Hafta sonu birlikteydik… Sorduk: “Polislerin kökeni… Polis, hangi kesimlerin evladı? Hiç araştırdınız mı?”
Saffet Bey… “Onlar” diyerek, söze başladı:
Öğretmen çocuğu… Çoğunun babası esnaf… Memur… Çiftçi… Dar gelirli… Astsubayın oğlu.
Onlar… “Paşa çocuğu… Vali çocuğu… Bakan çocuğu” değil. Polis… Yurdun her köşesinde, hepimizin güvenliğini sağlamak için canla başla çalışıyor… Gün geliyor, şehit düşüyor.
Polisi hor gören… Kendi aslını inkâr ediyor.

***

Son not

Yassıada ile ilgili son bir not daha…
Yalancı tanık çok… Uydur uydur söyle… Yalandan kim ölmüş?
Tanık… Yargılanan polisleri işaret ederek… Suçlama üzerine suçlama yapmaya başlayınca…
Turgut Acuner… Yılların polisi… Dayanamıyor… Ayağa kalkıp haykırıyor:
“Bu adam yalan söylüyor.” Mahkeme başkanının tepkisi:
“Atın bu adamı dışarı.”

***

Günün sorusu

Yaralı polis hastanelik oldu, rapor aldı.
Olay… Yargıya intikal etti.
Savcı, şoförü sorguladı.
Ve… Mahkeme kararı:
“Birden fazla memura mukavemet suçundan yurt dışına çıkış yasağı… Konutu terk etmeme, adli kontrol uygulaması.”
Polisimizin yaralanmasına üzülüyoruz…
Geçmiş olsun.
Ve… Bir şeyi çok, ama çok merak ediyoruz:
Şoför, polisin üzerine araç sürme cesaretini nereden alabiliyor? Bu cesareti ona kim veriyor?

***

Cinayet

Darbe… 27 Mayıs 1960… Sadece Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, bakanlar, Demokrat Parti milletvekilleri değil… Pek çok polis de tutuklanıyor.
İçlerinde… Emniyet müdürleri de var.
Yassıada’da yargılanıyorlar.
İstanbul Emniyet Müdürü Fuat Oktay… Yassıada’da işkence görüyor… Dövülüyor.
Ve… Hücresinde ölüyor.
Sonra… “Hastanede öldü” diye rapor düzenleniyor.
Otopsi mi dediniz? Hayır…
Yapılmıyor.
Yassıada… Adnan Menderes’in tokatlandığı… Emniyet Amiri Zeki Şahin‘in… Polis Bumin Yamanoğlu‘nun işkence gördüğü bir utanç adası.
Emniyet… Kurum olarak… Çok kan kaybettiÇok yıpratıldı.

***

İtibar… Yerlerde sürünüyor

Ülkemizin iç ve dış sorunu çok.
Bu sorunları çözecek kurum ise… Siyaset kurumu… Cumhurbaşkanı… Türkiye Büyük Millet Meclisi… Hükümet.
Siyaset… Siyasetçi… Yıpranmamalı… İtibar kaybetmemeli… Kurumlara olan güven zedelenmemeli.
Ama… Ne yazık ki… Siyasetçi, kendisinin ve içinde bulunduğu kurumun itibarını zedeliyor.
Devletin polisine, “Sen, benim kim olduğumu biliyor musun?” diye bağırmak… Siyasetçi için kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey.

***

Teşekkürler

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya‘yı, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç‘u ve Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş‘ı kutluyoruz.
Üzerine araç sürülen polisimize sahip çıktıkları için.
Zira… Geçmişte buna benzer ve hatta daha beter pek çok olayda, polisimizin sahipsiz bırakıldığını çok iyi biliyoruz.

***

TBMM albümü… Ve polis

Polis… Bir aracı çeviriyor… Ve anında azarı işitiyor:
– Sen kim oluyor da beni durduruyorsun? Benim milletvekili olduğumu bilmiyor musun?
– Özür dilerim efendim… Bilmiyorum.
– Nasıl bilmezsin? TBMM albümünde benim fotoğrafım var.
Emniyet… 350 binden daha fazla mensubu bulunan büyük bir camia… Her polisin elinde Meclis albümü mü var?
Polis… Kimin milletvekili, kimin genel müdür olduğunu nereden bilsin?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu