YAZARLAR

YAVUZ DONAT / Geçmiş olsun

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e kalleşçe saldırı… Alçaklığın ta kendisi… Bütün Türkiye’yi üzdü.
Lanetliyoruz.
Nefretle kınıyoruz.
Çirkin olayın yanında, önünde, arkasında kim/kimler varsa ortaya çıkarılmalı… Hain saldırı en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Sayın Özgür Özel… Geçmiş olsun.

***

Sırrı Süreyya Önder

Milyonların gönlüne girmeyi başarmıştı… Ve Türkiye onu çok sevmişti.
Partiler üstü bir kişilikti… Hastalığı… Ölümü… Siyasetin bütün renklerini bir araya getirdi.
Allah, rahmet eylesin… Başımız sağ olsun.

***

İsmet İnönü’ye 3 kurşun

Olay 61 yıl önce yaşandı… 21 Şubat 1964‘te.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü Başbakan’dı.
Makam aracı… Opel‘di.
İsmet Paşa Başbakanlık’tan çıktı… Makam aracına bindi… Ve silah sesleri… Üç kurşun.
Kurşunlar… Makam aracının kapısına isabet etmişti.
Başbakan yara almadı.
Ateş eden, Kayseri’den gelen bir elektrik işçisiydi… Mesut SunaSümerbank‘ta çalışıyordu.
“Olay gecesi” Kayseri‘ye gitmiştim.
Geceyi Orduevi‘nde geçirdim.
Garnizon Komutanı General Faruk Güventürk‘tü.
Emniyet Müdürü de Zülfü Ağar‘dı… Mehmet Ağar‘ın babası.
Sonra gözaltı… Çankaya Karakolu
Ardından Ankara Adliyesi… Yargılama… İzlemiştim.
Mahkemede… 25 tanık dinlenmişti.
Başbakan İsmet İnönü‘nün mahkemede dinlenmesine ise gerek görülmemişti.
Yargılama… Aylarca sürdü.
Ve karar:
“Sanık Mesut Suna’nın idamına… Ancak kurşunlar İsmet İnönü’ye isabet etmediği için… Öldürmek kastıyla ateş etmekten… 20 yıl 6 ay hapsine.”
Suçlu… Tunceli‘ye yollandı… Cezaevine.
Firar etti… Mayıs 1971‘de.
Yakalandı… 5 ay sonra… Kayseri’de.
Ve hapse atıldı.
Dün… Özgür Özel‘e yapılan alçakça saldırı bizi zaman tüneline götürdü… İnönü’ye ateş edilen döneme.

***

Özgür Bey… “Göreve devam”

İsmet İnönü suikast girişiminden sonra “evine kapanmadı.”
“Çalışmasına” ara vermedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ne gitti.
Başbakanlık görevini aksatmadı.
Sayın Özgür Özel!..
Göreve devam… Hemen…
Karşılaştığınız alçakça saldırı sizi muhalefet görevini yapmaktan alıkoymasın.

***

Başbakan Süleyman Demirel’e yumruk

Başbakanlık binası… İkinci kat… Bakanlar Kurulu toplantısı… 13 Mayıs 1975.
Toplantı sona erdi… Bakanlar salondan çıktılar.
Ve bizler… Gazeteciler… Bakanlar Kurulu toplantı salonuna davet edildik.
Başbakan Süleyman Demirel, “toplantı hakkında” bilgi verdi.
“Soruları” yanıtladı.
Ve sonra… Ayağa kalktı… Kapıda durdu… Teker teker ellerimizi sıkıp, bizleri uğurladı.
Bizler… Bakanlar Kurulu toplantı salonunun önündeki koridorda bekliyorduk… Başbakan Demirel’in makam odasına geçişini.
Ve… Başbakan yürüdü… Başıyla bizleri selamladı… Henüz birkaç adım atmıştı ki… “Olay!… Skandal!.. Saldırı!..”
Gazetecilerin… Başbakanlık koruma görevlilerinin gözleri önünde… Süleyman Demirel’e kafa atılmıştı.
Sonra da yumruklar.
Hiç unutmadım… Daha dün gibi aklımda;
Saldırgana ilk tepkiyi bir gazeteci göstermişti… Bir foto muhabiri… Saldırganı yumruklamıştı.

***

“Ağzı olan konuştu”

Spekülasyon… Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.
Kimi… Başbakan’ı yumruklayan Vural Önsel‘in “CHP’li olduğunu… Cebinden partiye üye kartının çıktığını” söyledi… Örneğin, Devlet Bakanı Seyfi Öztürk.
Kimiler… “Olayı” sol örgütlerle ilişkilendirdi.
Gözaltı… Yargılama… Ve karar:
“Sanığın 1.5 yıl mahkumiyetine.”
Karar… Kamuoyu vicdanını tatmin etmemişti.

***

Doktor… Öyle bir bağırdı ki…

Münif İslamoğlu … Doktor… Başbakan Süleyman Demirel’e yumruklu saldırı olduğu dönemde “Başhekimdi… Ankara Numune Hastanesi.”
Ağzı burnu kan içindeki Demirel, saldırı sonrası hemen Başbakanlıktaki makam odasına alınmıştı.
Koltuğa uzanmıştı.
“Acil müdahale ekibi” bekleniyordu.
Doktor Münif İslamoğlu… Hani ne derler… Hızır gibi yetişti… Ekibi ile birlikte.
Doktor “görevini” yapacak… Fakat… Makam odası kalabalık… Ana baba günü… Bakanlar… Milletvekilleri.
İslamoğlu… “Lütfen herkes dışarı çıksın… Hemen” dedi.
Kimse umursamadı… Öyle ya… Koca koca bakanlara, milletvekillerine “bir doktor mu emir verecek?”
Dr. İslamoğlu bu defa sesini yükseltti… Gök gürültüsü gibi:
– Hastanede, hademeye yaptığım muameleye muhatap olmak istemeyen derhal odadan çıksın!… Yoksa…..
Başbakan’ın makam odası “anında” boşaltıldı.
Doktor İslamoğlu… Ve ekibi… Demirel ile baş başa kaldılar.
Sonra… Ambulans… Siren sesleri… Ve hastane.

***

Turgut Özal Suikastı

Ankara… Atatürk Spor Salonu… Anavatan Partisi kongresi… Tarih 18 Haziran 1988.
Açılış… Başkanlık Divanı seçimi… Ardından ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal kürsüde.
Saat 12.18… Silah sesleri… İki kurşun.
Kurşun… Mikrofonun ayağına isabet etti… Sekti… Başbakan’ın sağ elinin başparmağını yaraladı.
Kader… Öldürmeyen Allah öldürmüyor.
Salon şaşkın… Herkes panikte… Başbakan Turgut Özal ise soğukkanlı… Söylediği sözleri unutmak imkânsız:
“Allah’ın verdiği ömrü, onun isteği dışında alacak yoktur… Ve biz de Allah’a teslim olmuşuzdur.”

***

Olay… “Karanlıkta” kaldı

Kartal Demirağ… Afyon’un Dazkırı ilçesinden… Eski bir öğretmen… Suikastçı.
Turgut Özal’a ateş ettikten sonra kaçmak istedi… Koruma polisinin açtığı ateş… Yaralandı… Yakalandı.
Yargılama… İdam… Sonra cezası 20 yıl hapse çevrildi… Ve 4 yıl sonra da cezaevinden çıktı.
Özal… “Bu olayı” derinlemesine araştırmak istedi… Bir süre üzerine gitti… Ama sonra “uzatmadı… Devlet işlerine yoğunlaştı.”

***

Noktayı koyarken

Aslında… Anlatılacak o kadar çok şey var ki… Sadece özetledik.
Yazımızı noktalarken… CHP lideri Özgür Özel’e bir kez daha “geçmiş olsun” diyoruz.
Ve… En kısa zamanda “bıraktığı yerden, çalışmaya başlamasını” diliyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu