MANŞETLERYAŞAM

Türkiye’de yaşlı tsunamisi kapıda! Bebek değil yaşlı bezi çağı başlıyor! Demografik çöküş uyarısı

BAKIM YÜKÜ OLUŞACAK

Eğitimin artmasıyla birlikte, kadınların iş hayatına katılımı mümkün hale gelmiştir. Bu durum aile içi bakım hizmetlerinin azalmasına ve profesyonel bakım hizmetlerine olan talebin artmasına neden olmuştur. Eğitimli bireylerin yaşlı bakım hizmetlerine yönelik talepleri, bu hizmetlerin kalitesinin artırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durum profesyonel bakım hizmetlerinin kalitesinin artırılmasını ve bu hizmetlere yönelik eğitim ve sertifikasyon programlarının yaygınlaştırılmasını gerektirmektedir. Kadınların iş hayatına katılımının artması nedeniyle, yaşlı bakım hizmetlerine yönelik destekleyici politikalar geliştirilmeli, çalışan kadınların bakım yükünü azaltacak esnek çalışma saatleri ve destek hizmetleri sağlanmalıdır.

DENEYİMLERİNDEN FAYDALANILABİLİR

Yaşlı nüfusun artması, ülkemiz için yeni ihtiyaçları ve zorlukları beraberinde getirmektedir. Emeklilik sisteminin zorlanması, sağlık harcamalarının artması ve iş gücüne katılımda dengesizlik uzun dönemli bakım hizmetlerini, kamusal politikaların öncelikli alanları hâline getirmiştir. Yaşlı bireylerin ekonomik yük olarak değil, üretime ve topluma katkı sunabilecek bireyler olarak görülmesi için yeni politika yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Aksi halde mevcut sistem, artan yaşlı nüfus karşısında uzun vadede sürdürülebilirliğini kaybedebilir. Emeklilik sonrası dönemde yaşlı bireylerin deneyimlerinden faydalanılacak gönüllü danışmanlık ve mentorluk programları oluşturulmalıdır.

İNSAN ODAKLI ÇÖZÜMLER ŞART

Yaşlanan nüfusla birlikte sağlık sistemine olan talep artmaktadır. Bu durum, mevcut sağlık altyapısının güçlendirilmesini ve yaşlı bireyler için özel sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Yaşlıların sağlık hizmetlerine kolay erişimini sağlamak, evde bakım hizmetlerini desteklemek ve kronik hastalıkların yönetimine yönelik kapsamlı politikalar geliştirmek, sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini güvence altına alacaktır. Yaşlılık, artık toplumun ve devletin ortak sorumluluk alanlarından biri hâline gelmiştir. Bu nedenle, yaşlıların ihtiyaçlarını gözeten uzun vadeli, kapsayıcı ve insan odaklı sosyal politikaların hayata geçirilmesi her zamankinden daha önemlidir.

GÖKHAN ERGÜR / PsikoterapistGÖKHAN ERGÜR / Psikoterapist

GÖKHAN ERGÜR / Psikoterapist

TOPLUMSAL PSİKOLOJİK DENGEYİ ETKİLEYECEK

Dünya genelinde yaşlı nüfusunun giderek artması, toplumun tüm dinamiklerinde olduğu gibi bireylerin psikolojik yapısında da önemli dönüşümlere neden olur. Bu demografik değişim, yalnızca yaşlı bireyleri değil, tüm yaş gruplarını etkileyen sosyal, duygusal ve bilişsel süreçlerdeki değişimleri beraberinde getirir. Toplumun yaş ortalamasının yükselmesiyle birlikte, bireylerin yaşlılıkla ilgili algıları, yaşlı bireylerin sosyal rollerindeki değişim ve kuşaklar arası ilişkiler yeniden şekillenmeye başlar. Bu durum, bireylerin benlik algılarından sosyal ilişkilerine, yaşam doyumlarından geleceğe dair beklentilerine kadar pek çok psikolojik yapıyı etkiler.

Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte, bireylerin yaşam süresine dair farkındalığı artmakta, ancak bu durum beraberinde ölüm, hastalık, bağımlılık ve yalnızlık gibi yaşlılığa dair kaygıların da yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Özellikle ileri yaşlardaki bireylerde, fiziksel sağlığın bozulması, emeklilikle birlikte üretkenliğin azalması ve sosyal çevrenin daralması gibi faktörler, psikolojik olarak içe çekilmeye, umutsuzluk duygularına ve yaşamın anlamına dair sorgulamalara neden olabilir. Bu süreç, bireyin geçmiş yaşamına dönük değerlendirmeler yapmasına, pişmanlıklarını ya da başarılarını daha yoğun biçimde düşünmesine sebep olur. Böyle bir zihinsel süreç, eğer yeterince desteklenmezse, depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkların zeminini hazırlayabilir.

GENÇLERE ÇİFT TARAFLI SORUMLULUK
Ayrıca yaşlı bireylerin toplumda giderek daha görünür hale gelmesi, kuşaklar arası ilişkileri de psikolojik bir baskı alanına dönüştürebilir. Genç kuşaklar, hem yaşlı ebeveynlerine bakım verme sorumluluğu hem de kendi yaşamlarını sürdürme çabası içinde çift taraflı bir yük hissedebilirler. Bu da özellikle orta yaş grubunda tükenmişlik, stres ve kaygı düzeylerinde artışa neden olabilir. Aynı zamanda, yaşlı bireylerin sosyal yaşama yeterince katılamamaları, toplumsal dışlanmışlık hissini besleyerek bireysel düzeyde yalnızlık duygularını pekiştirir. Sosyal izolasyon, yaşlı bireylerde hem duygusal hem de bilişsel gerilemeyi hızlandırabilir; özellikle demans gibi nörokognitif bozuklukların gelişiminde bu faktörün etkisi büyüktür.

PASİF GRUP OLARAK GÖRÜLEBİLİRLER
Yaşlı bireylerin, üretkenlikten çekilmeleri nedeniyle toplumda “pasif” bir grup olarak görülmeleri, psikolojik olarak da değer kaybı yaşadıkları hissine yol açabilir. Kendini işe yaramaz hissetmek, bir topluluğa ait olamamak ya da artık dinlenmeyen biri haline gelmek; bireyin özsaygısını zedeler ve depresif belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bazı bireylerde ise bu durum, somatik belirtilerle kendini gösterebilir. Duygusal sıkıntılar, bedensel şikâyetlerle ifade edilmeye başlanabilir; bu da psikososyal desteğin yetersiz olduğu ortamlarda tanı koymayı ve müdahaleyi zorlaştırır.

BAKIM GEREKTİREN BİR DÖNEM
Nihai olarak, yaşlı nüfusun artışı sadece bir yaş grubunun değil, bütün toplumun psikolojik dengesini etkileyen bir dönüşümdür. Bu süreçte en çok karşılaşılan ruhsal rahatsızlıklar arasında depresyon, anksiyete bozuklukları, demans, yalnızlık kaynaklı duygudurum bozuklukları ve bakım veren bireylerde tükenmişlik yer alır.
Bu dönüşüme uyum sağlanabilmesi için toplumsal düzeyde yaşlılığı yalnızca “bakım gerektiren bir dönem” olarak değil, aynı zamanda deneyim ve bilgelik içeren bir evre olarak yeniden tanımlamak, yaşlı bireylerin sosyal hayata aktif katılımını desteklemek büyük önem taşımaktadır. Psikolojik dayanıklılığın korunabilmesi, ancak bu tür çok boyutlu yaklaşımlarla mümkün olabilir.

65 YAŞ ÜSTÜNÜN YÜZDE 55’İ KADIN YÜZDE 45’İ ERKEK

Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi iken son beş yılda yüzde 20,7 artarak 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu.

194 ÜLKE ARASINDA 75. SIRADAYIZ

Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre 2024 yılı için dünya nüfusunun 8 milyar 161 milyon 972 bin 573 kişi, yaşlı nüfusun ise 833 milyon 480 bin 764 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 10,2’sini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 36,2 ile Monako, yüzde 29,8 ile Japonya ve yüzde 24,6 ile İtalya oldu. Türkiye, 194 ülke arasında 75. sırada yer aldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu