YAZARLAR

TUBA KALÇIK / Bu meslek ancak tazelenerek yapılabilir

Bazı oyuncular sinemamızda iz bırakır, unutulmaz. Yeşilçam sinemasından bugüne uzanan bir kariyeri olan Talat Bulut da bu isimlerden biri. Sinemaseverlerin karşısına Mavi Kuş projesiyle çıkan Bulut’la hem bu projeyi hem de sanat yaşamını konuştuk. Filmde doktor karakterini canlandıran Bulut’a ilk olarak, bu rolün kendisini etkileyen yönlerini sordum. Karakterin, karısı ve çocuğundan uzak, küçük bir kasabada çalışan bir doktor olduğunu belirten Bulut, sözlerine şöyle devam etti: ‘Yalnızlıkla baş etmeye çalışan, bastırdığı duygularla içsel bir mücadele veren bir adam. Onu benim için özel kılan detaylardan biri, zaman zaman alkol alarak bu yalnızlığı hafifletmeye çalışmasıydı. Bu küçük alışkanlık, karaktere çarpıcı ve derinlikli bir boyut kazandırdı. Oyuncu olarak beni en çok etkileyen yönü de bu içsel çatışmaları oldu’ 1950’lerde geçen bir hikayede oynamanın kendisini nasıl etkilediğini sorduğumda ise şöyle cevap verdi:

‘Doğru yansıtıldığında 1950’ler, bugünün hikâyelerinden çok daha çarpıcı olabiliyor. Mavi Kuş zaten edebi bir eserden uyarlanmıştı. Senaryosu çok iyi işlenmişti. Dönemin ruhunu, atmosferini hissettiren yapısıyla oyuncu olarak beni besleyen bir projeydi. O döneme ait sade ama yoğun duygular, oyunculuğu da sadeleştirip güçlendiriyor.’ Bulut, “Yıllar önce sizi sette izlemek isteyen ama gelemeyen küçük bir çocuk… Bugün o çocuk filminizin yönetmeni. Bu tesadüf sizde ne hissettirdi? sorusuna da şu yanıtı verdi:

‘Gerçekten çok ilginç ve duygusal bir karşılaşmaydı. Ahmet Sönmez, 1984 yılında Derman filmini Ağrı’da çekerken beni izlemek isteyen küçük bir çocukmuş. Babası onu sete götürmemiş ama o gün benimle tanışmak için büyük heyecan duymuş. Yıllar sonra Mavi Kuş filminde yönetmen koltuğunda onunla çalışmak benim için çok anlamlıydı. Beni en çok mutlu eden şey, aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ sette, bir oyuncu olarak var olabilmek. O küçük çocuğun yazdığı senaryoda birlikte yer almak, hayatın sürprizlerinden biri oldu. Erzincan’da, zorlu hava koşullarında ve zaman zaman tehlikeli yollarda çekim yaptık. Özellikle otobüs sahneleri teknik açıdan oldukça meşakkatliydi. Ancak ekip ruhu, disiplin ve güven sayesinde tüm bu zorlukların üstesinden geldik. Ahmet’in kaleme aldığı bu hikâyenin hem Türkiye‘de hem de uluslararası festivallerde ilgi göreceğine yürekten inanıyorum.’

USTALIĞIMI İÇİMDE YAŞARIM
Talat Bulut’a “Oyunculuk yolculuğunda bir ustanın varlığı nasıl bir fark yaratır?” diye sorduğumda ise şunları söyledi: ‘Usta, fark edilirse bir şeyleri değiştirir. Ama fark edilmiyorsa, varlığı da etkisiz kalır. Ben hiçbir zaman “Ben ustayım” demedim. Ustalığımı kendi içimde yaşarım. Ama gerçek bir usta, içinde her zaman bir çırak duygusunu taşır. Ben de hâlâ yeni bir role hazırlanırken o heyecanı hissederim. Asıl mesele, bugünün çıraklarının ustaya nasıl yaklaştığıdır. Samimi ve içten bir yaklaşım varsa, usta da elindeki çekiçle birlikte çalışmaya başlar’ Bulut’a, “Yeni bir role hazırlanırken içinizde hâlâ bir çırak kaldı mı?” diye sorduğumda ise şöyle cevap verdi: ‘Elbette kaldı. O çıraklık duygusu asla kaybolmuyor. Her yeni karakter, yepyeni bir yolculuk demek. Eğer bu heyecanı taşımazsanız, oyunculuk tekrara düşer. Ben her rolde yeniden yola çıkar, karakterle sıfırdan tanışırım.’ Talat Bulut “Usta olmak ne demek?” şeklindeki soruma da şu yanıtı verdi:
projede yeniden başlamak demek. Her seferinde sıfırdan inşa edebilmek, kendini tekrar etmemek. Ben ustalığımı içimde yaşarım. Bu meslek ancak tazelenerek yapılabilir.’

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu