Trump’ın ‘suikastçı Netanyahu’ korkusu


İsrail’deki soykırımcı siyonist müesses nizamın en müşahhas hali olan Benyamin Netanyahu ve arkasındaki Yahudi lobisinin neler yapacağını en iyi bilenlerden biri de ABD Başkanı Donald Trump. 2020 seçimlerinde yargı darbesiyle ikinci kez başkan seçilmesi engellenen, ardından dört yıl boyunca hukuki yollarla linç edilmek istenen ve son olarak 2024 seçim kampanyasında suikasta maruz kalan Trump, ‘Önce İsrail’ yerine bazen ‘Önce Amerika’ dediği için hâlâ boy hedefi konumunda.
İlk döneminde Yahudi lobisinin her istediğini yapan Trump yine de siyonistlere yaranamadı. 2016’da göreve gelir gelmez ilk iş olarak 6 Aralık 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti. İran ile 2015’te imzalanan nükleer anlaşmayı 2018’de iptal etti. 2018’de Washington‘daki Filistin temsilciliğini (FKÖ) kapattı. 2019’da ise Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı saydı. Bunlarla yetinmeyen Trump, 3 Ocak 2020’de Kasım Süleymani‘ye suikast emrini verdi. Bu suikasttan hemen sonra 29 Ocak 2020’de Netanyahu ile birlikte adı “Trump’ın Barış Planı” olan projesini ilan etti. Projenin amacı 15 Eylül 2020’de BAE ve Bahreyn’in imza attığı İbrahim Anlaşmaları ile bölge ülkelerinin İsrail’i tanıma sürecini başlatmaktı.
***
Rakibi Joe Biden‘a görevini bırakmadan iki hafta önce de 3 Ocak 2021’de İsrail’i EUCOM’dan alarak Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya’dan sorumlu Amerikan Komutanlığı olan CENTCOM’un sorumluluk alanına (AOR) dâhil etti. Bu yolla İsrail’in Ortadoğu’daki operasyonel gücünü artırdı.
Yani ikinci döneminde olduğu gibi Trump, ilk döneminde de İsrail için Yahudi lobisinin hayal edemeyeceği şeyler yaptı. Fakat buna rağmen suikast ve cinsel içerikli birçok şantaj dosyasıyla hâlâ tehdit ediliyor. Ona destek veren Charlie Kirk gibiler gözdağı niyetiyle öldürülüyor. İsrail’in her dediğini yapan Trump’ın siyonist lobiden tek isteği, küresel güç rekabetinde ABD’nin Ortadoğu’daki hegemonik imajına zarar verilmemesi. Fakat İsrail, Doha’ya saldırarak ve Türkiye’yi hedefe koyarak Trump’ın kırmızı çizgilerini çiğniyor. Sayın Erdoğan liderliğindeki İslam dünyasını ve Avrupalı müttefiklerini yanına alan Trump, Gazze’deki soykırımıyla ABD’nin bölgesel çıkarlarını tehlikeye atan İsrail’e üstü örtülü bir ihtar verdi.
Son tahlilde Trump’ın 20 maddelik Gazze planı her açıdan yine İsrail’i önceliyor. Fakat yine de Netanyahu ve çevresindeki soykırımcı çetenin direnişiyle karşılaşıyor bu plan. Dolayısıyla, 1986 yılında “Terör: Batı Nasıl Kazanır” kitabını yazan ve bu kitaptaki tezleri sonraki yıllarda ABD dış politikasının temel stratejisi haline gelen Netanyahu ve zihniyetini saf dışı etmek öyle kolay değil.
***
Zira 13 Eylül 1993’teki Oslo Anlaşması’nı imzalayan ve İsrail doğumlu ilk başbakan olan İzak Rabin’in öldürülmesindeki baş sorumlunun Netanyahu olduğunu çok az kişi hatırlıyor. Oysa Rabin, 1967 savaşında İsrail ordusunu yöneten kişiydi. Sırf iki devletli çözümü seslendirdi diye harcandı. Dönemin Likud lideri Netanyahu, Oslo’dan sonra Rabin’i Yahudi değerlerini çiğnemekle suçladı. Sabah akşam protestolar organize etti. ‘Yahudi toprağını (Batı Şeria) Filistinlilere terk etmekle suçladığı Rabin’i ülkeye ihanetle suçladı. Ve Netanyahu’nun boy hedefi haline getirdiği Rabin, 4 Kasım 1995’te faşist bir Yahudi tarafından öldürüldü.
‘Öldürttüğü’ Rabin’in koltuğuna 1996’da oturan Netanyahu ilk iş olarak iki devletli çözümü rafa kaldırdı. Sonra da Batı Şeria ve Gazze’nin ilhak süreçlerini hızlandırdı.
Hâsılı kelam Trump ne yapsa da Netanyahu’yu teolojik saplantılarından vazgeçiremeyecek. Netanyahu ve çetesi önüne çıkan herkesi suikastlarla yok ediyor. Rabin’de başardı. Trump’ta ise yarım kaldı. Fakat öyle görünüyor ki yine deneyecekler. Bu nedenle Netanyahu ve çetesi yakalanıp hesaba çekilmeden bölgemizde de ABD’de de kimse güvende değil. Trump, bu nedenle temkinli davranıyor.