Terörün sonlandırılması için raporlar ne söylüyor?


Süreç Komisyonu’nda bulunan partiler, raporlarını tek tek sundular. Komisyonun bu raporlardan tek bir rapor çıkarıp, bunu genel kurula sunması kolay olmayacak. Nedeni belli. Muhalefet partileri terörü sonlandırmaya dönük, geçiş süreci ve sonrasına ilişkin somut bir çerçevede önerilerini maalesef ortaya koymadılar.
CHP’nin raporunun “terörsüz Türkiye” ile pek alakası yok. Raporu okuyanlar, CHP’nin terörü sonlandırmaya dönük bir politikasının gerçekten olmadığını kolayca görürler. Üzerinde çalışılmış bir politikası olmadığı için raporun odağını, CHP’li belediyeler üzerinden yürüyen yolsuzluk ve rüşvet iddialı suçlamalardan nasıl kurtulunacağına indirgemiş. Demokrasi, hukuk devleti ve yargı süreçleri ile ilgili taleplerinin özü, CHP’nin kendi sorunlarına çözüm bulmaya yönelik bir mahiyette kurgulanmış.
CHP bugüne kadar, terörü sonlandırmaya dönük atılan adımlarda hep TBMM‘yi adres göstermişti. Meclis‘te bu konuda söyleyeceklerinin olduğunu belirtmişti. Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için, CHP’nin de talebini karşılayan bir mahiyette, Meclis sorumluluk üstlendi. Ancak raporundan anladığımıza göre, CHP’nin bu konuda aslında bir hazırlığı yokmuş. En genel anlamda CHP’nin kurumsal yaklaşımı, iktidarın önerilerine verilecek tepki üzerine şekilleniyor.
DEM Parti‘nin raporunu okuyunca, süreci zora sokacak bir minvalde yazıldığı hissine kapılmamak mümkün değil. DEM Parti, Türkiye’nin bütün meseleleri ile ilgili söylediklerini örgüt jargonunu kullanarak bir kez daha ifade etmiş. DEM, “uzayda hayat var mı” diye bir konuda rapor hazırlasa, yine benzer şeyleri söyleyeceğini kestirmek zor değil. Nerdeyse her konu İmralı‘ya indirgenmiş ve her sayfada birkaç kez Öcalan’a atıf yapılmış. Yazdığı raporda DEM, kendini bir aktör olarak konumlandıramadığı gibi, konu ile ilgili olsun olmasın ne kadar maksimalist talep varsa sıralamış.
Cumhur İttifakı Parti’lerinin raporlarının önerileri bir birine yakın. Özellikle silah bırakma, geçiş süreci ve sonrasına dair her iki rapor, yol haritasını somutlaştırmış ve neyin ne zaman yapılacağını söyleyen ilkesel ve kurumsal eşikleri şümullü bir şekilde izah etmiş. Her iki parti de, sürecin bütüncül bir devlet politikası olarak yürütüldüğünü vurgulamış, süreçteki bugüne kadar sözlü olarak ifade edilen kırmızı çizgilerin altı yazılı olarak bir kez daha çizilmiş.
Terörsüz Türkiye hedefinin yeniden ortaya konulmasından itibaren, iktidara yönelik eleştirilerin başında, planlamanın, yol haritasının, kırmızı çizgilerin tam olarak topluma açıklanmadığı üzerineydi. Bu bağlamda AK Parti’nin raporunda üç kritik mesele somutlaştırılmış.
İlki, siyasi ve hukuki konularda atılacak adımlarda, tespit ve teyit mekanizması ilkesel bir ön şart olarak belirtilmiş. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini feshetmesi; objektif, ölçülebilir, somut delillere dayalı ve yargısal denetime açık biçimde devlet tarafından tespit edilmesi olmazsa olmaz şart olarak ifade edilmiş.
İkinci olarak, “terörsüz Türkiye”nin tamamlayıcı cüzü olan “terörsüz bölge” hedefinin ne olduğu açıkça izah edilmiş. Türkiye’nin güvenliğinin yalnızca sınır içi dinamiklerle sağlanamayacağı ortaya konmuş ve Suriye ve Irak’ın da PKK teröründen arındırılmasına yönelik kararlık ayrıca vurgulanmış.
Son olarak, sürecin hukuki zemininin, “müstakil ve geçici bir kanun” ile kurulacağı önerilmiş. Bu yaklaşımın önemi, olağan hukuk düzenini zorlamadan, tasfiye sürecine özgü olmasıdır. Kanunun süreli ve sınırlı olması, sürecin istisnai niteliğinin kalıcı olmaması açısından önem arz etmektedir.
Cumhur İttifakı’nın raporlarında, Türkiye ve dünya tecrübelerine atıf yapılması ve geçmişte yapılan hatalara düşülmemesine yönelik ihtiyatlı yaklaşım, sürecin selameti açısından kayda değerdir. Bu bağlamda, eğer “terörsüz Türkiye” hedefine ulaşılırsa bu özgün bir model ile başarılmış olacaktır.
Bu hafta içinde Komisyon genel raporunu yazacak. Başta da belirttiğim gibi, tek bir rapor üzerinde Komisyon’un ittifak etmesi kolay olmayacak. Ancak, zorlukları ve yaklaşım farklılıklarını aşabilmek için genel raporun kısa, ilkelere odaklanan ve doğrudan terörün sonlandırılmasına yönelik geçiş sürecine odaklanması faydalı olacaktır.



