Tedesco gönül bağını kurdu

 MURAT ÖZBOSTAN: Fenerbahçe’de değişim devam ediyor. Tedesco kısa sürede neler başardı sizce? 
 BÜLENT TİMURLENK: Tedesco, Mourinho’nun antitezi gibi bir teknik adam. Mikrofon uzatıldığında rakipleri hedef alan, küçülten demeçler vermiyor. Takımla iletişimi üst düzeyde, rakip analiz için önemli bir vaktini ayırıyor ve her şeyden ötesi futbolcuların oyun kimliklerini keşfedip doğru pozisyon almalarını sağlıyor. Alvarez, İsmail, Asensio ile doğru orta sahayı bulduğu ortada. Mourinho geçmişteki büyük başarıların verdiği öz güvenin üstünü kibirle örttüğünde ‘özel biri’ olmaktan daha çok çekilmez bir adam portresi çiziyordu. Tedesco daha sempatik, daha mütevazi, rakipler açısından da daha adil bir teknik direktör. Elbette onun da çözmesi gereken, geliştirmesi gereken şeyler var. F.Bahçe’nin Kerem ve Nene’li kanatları hâlâ yüksek verim vermekten uzakta ve en önemlisi, Duran’ın bu derbi galibiyetinin ardından en azından ocak ayına kadar F.Bahçe’ye neler vereceği. Bu da Tedesco’nun tercihleriyle netleşecek.
 LEVENT TÜZEMEN: F.Bahçe, Beşiktaş’ı yenerek zirve yarışında dev bir engeli aştı. Ancak Tedesco’nun galibiyet sonrası Mourinho kimliğine büründüğünü gördüm. Rakiplerin maçlarını izlemiyormuş, sadece F.Bahçe’ye odaklanıyormuş. Almanya’da yetişmiş bir teknik adamın bu söylemi, aldığı akademik eğitime ters düşüyor. Eğer böyle davranıyorsa ben ona kaderci derim. Üstelik Beşiktaş maçında Orkun atıldığı için kazanma silahını eline geçirdi. Üstelik Yalçın’ın atılması ne kadar doğruysa sahanın içine girip rakip kulübeyi tahrik eden Tedesco’nun atılmaması da bir hakemlik skandalıydı.

 GÜRCAN BİLGİÇ: Yeni nesil hocaların kalıpların dışına çıktığını çok ender görüyoruz. Tedesco da ilk geldiğinde buradan hareket etti ve çok yanıldı. Doğru 11’ler çıkartamadığı gibi doğru görevlendirmeler de yapamadı. Sistem oturtmak için zamanı da yoktu. Çok sıkışık bir maç trafiğine girmişti. Milli takım arasından sonra ise taşları yerine oturttu, 11’ini buldu, düzenli oynamadan gelişmesini sağladı, oyuncularının görevlerini netleştirdi ve performansları da yukarıya taşıdı. Her şeyden önemlisi rakibe önem verip teknik analizde tedbirini alan bir hoca. Antep maçında bunu çok net gördük. Yönetim onu ‘steril’ tutuyor. Futbol dışında konuşmuyor, tartışma odağı olmuyor. Sahadaki fotoğraflara baktığımız zaman oyuncu grubuyla da ilişkisinin iyi olduğunu görüyorsunuz.
 AHMET ÇAKAR: Tedesco, takıma sevinç, coşku ve arkadaşlık getirdi. Taraftarla gönül bağını kurdu. Diğer takım taraftarlarına antipatik gelecek hiçbir şey yapmadı. Bazı oyuncuları adeta sabitledi. Bunların başında İsmail Yüksek geliyor ki haftalardır çok iyi oynuyor, diğeri de Asensio. Şansı da var. Mesela Beşiktaş derbisinde Orkun atılmasaydı, F.Bahçe bence maçı asla kazanamazdı ve biz bugün farklı şeyleri konuşuyor olurduk. Üstelik sayısal olarak da Tedesco çok başarılı. Çünkü iki derbiyi de kazandı. Hem Trabzonspor’u hem Beşiktaş’ı yendiler. Dolayısıyla Tedesco’ya şu anda çok başarılı diyebiliriz. Tabii bu başarısını taçlandırması lazım. Bu taçlanma da 1 Aralık’ta oynanacak G.Saray derbisi olur.
BARIŞ ALPER DÜŞTÜĞÜ ÇUKURDAN ÇIKAMIYOR
ÖZBOSTAN: Galatasaray’da bir formsuzluk görüyor musunuz yoksa Şampiyonlar Ligi’ndeki maçı mı düşündüler Trabzon karşılaşmasında?
TİMURLENK: Ligin lideri, ligin ikincisi ile berabere kalınca ‘Form grafiği düşük’ denmez. Bir takımın form grafiği de bir maçın sonucuyla ölçülmez. G.Saray’da İlkay, Singo ve Trabzon maçında Davinson önemli eksiklerdi. Takımın enerjisinde bir problem yok. Tek sorun, Barış Alper’in kendi kendine düştüğü çukurdan bir türlü geri çıkamaması. Buruk’un takımı, Amsterdam’daki maç için hazır. G.Saray’da Barış kadar yeşeren bir diğer sorun ise, son dönemde bazı muhabirler üzerinden İcardi’ye karşı başlatılan itibarsızlaştırma kampanyası. Özel uçak şu kadar, kira bu kadar… Bel altı işler başladı. İcardi bunu unutmaz ama şunun altını çizeyim, ona yapılanı kaptanı olduğu takımın başta diğer yabancı futbolcuları olmak üzere tüm fertleri unutmaz.

TÜZEMEN: G.Saray’ın istikrarlı bir kadrosu var ancak geniş bir kulübesi yok. Sanchez’in yerini Lemina doldurdu ama orta alan Lemina’nın eksikliğini yaşadı. Sallai’nin ideal bir sağ bek olmadığını gördük, Singo oynasaydı G.Saray hücumda çok daha farklı görünürdü. Yine de kötü oynadı diye düşünülen G.Saray’ın sayılmayan iki ofsayt golü var, final vuruşlarında beceriksizliği var. G.Saray lig ve Avrupa yarışını başarıyla yönettiği gibi milli maç döneminde çok sayıda oyuncusunu gönderiyor. Baktığımızda ideal kadro sadece ligi ve Avrupa’yı götürmüyor, milli maçlarda da sahne alıyor.
BİLGİÇ: G.Saray’ı zirvede tutan iki şey var. Birincisi önde baskısı, ikincisi ise oyuncu performansı. Rakibi hataya zorlayıp kalitesiyle işi bitiren bir takım. Fatih Tekke de bunun farkındaydı. İki silahı da susturdu. Bu sene öne çıktıkları iki maç var; Liverpool ve Bodo… İkisinde de topu rakibe vermişlerdi ve enerjik oynamışlardı. Ama aynısını yapan rakibe karşı aradıkları hatayı bulamayınca sıkıntı başladı. Ciddi ritim kaybı var ve yine ön taraftaki coşkuyu yaratacak Barış Alper performansına muhtaçlar. Yoksa Osimhen de yok.
ÇAKAR: Ben oyuncular maç seçiyor kavramına kesinlikle inanmıyorum. Maç başladığında adrenalin ve efor bir sonraki karşılaşmayı unutturur. Fakat bazı düşüşler var. Örneğin Barış ve Yunus… Bunlar kötü oynadığında takımın ofansif organizasyonu zayıflıyor. Osimhen de sahada istediği topları alamıyor.
HEVESİ YOKSA SERGEN HOCA TRİBÜNDEN İZLESİN
ÖZBOSTAN: Beşiktaş’ta Sergen Yalçın da aranan kan olamadı. Bundan sonra ne olacak? Beşiktaş gülebilecek mi?
TİMURLENK: Şampiyon yaptıktan sonra ertesi sezon Sergen Yalçın için ‘Çok çabuk vazgeçti’ demiştim. Görünen o ki futbol yorumculuğu, onun konfor alanı. Bunu bozup kulübeye geldiğinde o eski soğukkanlı, öz güveni her zaman tavan yapmış futbol aklını sahaya koyan Sergen Yalçın yok artık. Derbide Orkun ne kadar hatalıysa o takımı yalnız bırakan Sergen Yalçın da bir o kadar hatalı. Kasımpaşa’da futbolun patronu olmak, yedek kulübesinde maç izleyip oyuna müdahil olmak yanlıştı ama kabul edilebilirdi. Fakat burası Beşiktaş. Serkan Reçber’in Beşiktaş yedek kulübesinde ne işi var. Tribünde olması gereken adam kulübede, kulübede olması gereken Sergen Yalçın 60 dakika tribünde.

TÜZEMEN: Beşiktaş, G.Saray’a karşı 11’e 10 oynadı. Önde olmalarına rağmen skoru koruyamadılar. F.Bahçe maçında da Orkun atıldığında 2-0 öndeydiler, savunma kültürü gelişmediği için oyunu tutamadılar, 2 gol yediler ve bol pozisyon verdiler. Sergen hocaya önerim, gönlü yoksa bahane üretmesin, Beşiktaş’ı tribünden izlesin.
BİLGİÇ: Sergen hoca ile takımın önemli oyuncuları arasında problem olduğunu düşünüyorum. Takımı taşıyan Rafa ortada yok, Cerny ilk çıkan oyuncu oluyor, Abraham kulübeye geçti ve takımın kaptanı skor lehlerineyken kendini attırıyor. Normalde Orkun, Ndidi, Rafa orta sahasının maçlara hükmetmesi lazım ama Sergen hoca, bu kurguda performans oluşturamıyor. Yönetimin yaşadığı ibra krizinin takıma yansımaması da mümkün değil.
ÇAKAR: Beşiktaş için lig bitti. Büyük kaos kapıda. Derbi maçında Sergen Yalçın’ın hatası affedilemez. Tecrübesiz bir antrenör olsa tamam diyeceğim. O anda Beşiktaş 2-0 mağlup olsa tamam, sinirlerine hakim olamadı diyeceğim. Hakemin kararı yanlış olsa isyan etti diyeceğim. Ama bunların hiçbiri yok. 2-0 öndesin, kırmızı kart mutlak doğru. Göstere göstere su şişesine tekme atarak kendini attırıyorsun. Beşiktaş, 2-0 öndeyken 10 kişiyle F.Bahçe’yi yenemez mi? Ama sen kenarda olmazsan oyuncularına hakim olamazsın. Olası paniği kontrol edemezsin. Orkun çok hatalı ama belki de Sergen Yalçın ondan da hatalı.
ZİRVEDE ARTIK ÜÇLÜ YARIŞ VAR!
 ÖZBOSTAN: Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı yenmesiyle zirvede puan farkı 4’e düştü. Şampiyonluk yarışında yeni bir perde açıldı mı? 
 TİMURLENK: Lig 34 hafta. Yarışta çok perde açılır, çok perde kapanır. İki takım da son 3 sezonda minimum kayıpla oynayınca ve F.Bahçe de lig başında üç beraberlik aldığında kimilerine göre sezon finali yapılmıştı. Futbol böyle bir oyun değil. Fatih Tekke’nin yeşerttiği bir Trabzonspor var. Elbette işi kolay değil. Kadıköy’deki derbi 3 puandan çok daha ötesi ama Avrupa’daki maç trafiğiyle birlikte G.Saray ve F.Bahçe’de teknik direktörler ellerindeki pahalı kadroların hakkını vermek için mesai harcıyorlar. 
 BİLGİÇ: Tam bir kırılma haftasıydı. G.Saray ile Trabzonspor’un puan kaybetmesi üstüne gelen bu galibiyet, F.Bahçe’yi sadece yarışın içine yeniden sokmakla kalmadı, camianın üstündeki ölü toprağını da attı. 2-0 geriden gelerek kazanmak da önemliydi. Bu hem oyuncuların güvenini tazeledi hem de yeniden büyük takım olduklarını hatırladılar. Değişimin temelinde ‘dokunmak’ var. Saran başkanlığında takıma bir huzur geldi. Oyuncularla iletişimi, sohbeti ve hareketleri insanın olduğu yerde her şeyin para olmadığını da gösterdi. 
 TÜZEMEN: Köprünün altından çok sular akar. G.Saray’ı sezon başı şampiyon ilan edenler, işini gücünü algıyla kazanan kişilerdir. Milli maç, lig ve kupa üçgeninde geniş kadrosu olan takım ayakta durur. F.Bahçe ve G.Saray çok kulvarda yarışıyor, Milli Takım’a da çok oyuncu gönderiyor. Trabzonspor haftada bir tek maç oynamanın keyfini sürüyor. Zirve yarışı 3 takım arasında geçecektir. Az hata yapan, az sakatlık yaşayan, az cezalısı olan takım, başarıya daha yakındır. 
 ÇAKAR: Yarışta yeni bir perde açıldı. Sadece F.Bahçe için değil Trabzonspor için de böyle. Zirveye ortak olmak ligin heyecanı için çok önemli. Ters sonuçlar olsaydı belki de biz bugün bu Serbest Kürsü’yü yapmıyor olacaktık.
				


