YAZARLAR

SALİH TUNA / Ne güzel muhalifleriz

Biraz entelektüel poz, biraz “Batı normu”, biraz “Bu ülke yandı bitti kül oldu” muhabbeti, al sana business class hakikat yolcusu.
Bir tweet, bir makale, iki revnaklı konuşma, günün “muhalif” kotasını doldururuz.
Oh be, yaşasın erdemli öfkemiz!
Her türden yolsuzluğa, usulsüzlüğe acayip karşıyız ama neredeyse markette sıraya kaynak yapmayı bile marifet sanırız. Zira “doğuştan hak etmişler familyası”ndanız.
Hepimiz pirüpak, hepimiz tertemiziz; pislik hep iktidardadır çünkü.
İktidarın ahlaki çürümesinden sürgit bahsederken ağzımızın suyu akar ama kendi çürümüşlüğümüzün binde birini yüzümüze vuran bizden de olsa, yüzümüzü buruşturmakla yetinmez, anında linç ederiz.
Üniversitede torpille asistan olmayı içimize sindiririz, sonra da “Liyakat yok” diye kıyametleri kopartırız.
Solculuğu, devrimciliği kimseciklere vermeyiz ama müstevli fonlarıyla beslenmekten de zerre miskali yüksünmeyiz.

***

“Her şeyin sorumlusu iktidar” deyip hemen her konuda vicdanımızı rahatlatırız.
“Dinci” tesmiye ettiklerimizi de putperestlikle suçlar, ama kendi putlarımıza dokunanı dokuz köyden kovarız.
Put kırmak çok zordur; işin ucunda yalnız kalmak var, en kötüsü de kendi mahallemizden sürgün yemek var…
Güvenli, risksiz ve bol alkışlı şekilde başkasının putunu kırmak varken, ne diye kendi putlarımızı kırıp konforumuzu bozalım? Hele ki kendi putumuzun gölgesinde serinlemek varken.
Hem bu ülkede kim put kırıyor ki?
Yeni sınıfın yeni dallaması mesabesindeki muhafazakârı, seküleri, liberali fark etmez, herkes kendi menfaatinin etrafında tavaf etmiyor mu?

***

Ne güzel muhalifleriz; dilimizden değişim lakırdısı düşmez, lakin gerçekte istediğimiz değişim değil, sadece iktidarı devralmaktır.
Ahlakımız retorik malzemeden ibarettir. Cesaretimiz mi? Trend bitince silinen hikâye.
Hayır yani, başkasının günahını sorgulamak, başkasının putunu taşlamak gibisi var mı? Kendi putuna dokunmadan devrim istemekten kolayı var mı?
Bu yüzden, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek‘in hazır olduğunu belirttiği iddianamede, 142 eylemden dolayı cezalandırılması talep edilen İmamoğlu hakkında 828 yıldan 2352 yıla kadar hapis cezası istenilmesini umursamayız; ama bir şiir okuduğu için siyasi hayatı bitirilmek istenen Erdoğan hakkında “Muhtar bile olmaz” manşetleri atarız.
Ah, ne güzel muhalifleriz…
Yapay zekâ patolojisini organik ahmaklıkla birleştirerek elde ettiğimiz “dijital münafıklıkla” her şeyi halledeceğimize inanırız.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu