YAZARLAR

SALİH TUNA / Masal çöktü

Yıllarca “Demokrasi olmadan yabancı sermaye gelmez” dediler. Sanki dersin Çin‘in her yerinden demokrasi fışkırdığı için okyanus ötesinin dev şirketleri orada kamp kurmuşlar.
Aynı ezberi AB için de tekrarladılar. Bir tek “Sucuk yemeye devam ederseniz AB’yi unutun” demedikleri kaldı. (Gerçi sucuk ve kokoreci kafaya fena takmışlardı ya, bahsi diğer.)
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, Kopenhag Kriterleri derken işi “AB’ye girmenin yolu Kıbrıs’ı vermekten geçer” demeye kadar vardırdılar. Yetmedi, AB mevzuatına “eşcinsel evliliği” de dâhil ettiler… AB’ye girmek uğruna mı dinler arası diyalog belasına mı bilmem ama bir dönem hutbelerde “Allah katında din İslam‘dır” ayeti dahi okunamaz hâle geldi diyeyim de varın ötesini siz hesap edin.
Hülasa, kara tahtanın önüne kaldırılmış ilk mektep öğrencisi muamelesi yaparcasına “ev ödevlerini” hatırlattıkları Türkiye‘ye, “Ödevimizi yapmazsanız geçer not alamazsınız” deyip durdular.
Dönemin medyası da sekiz sütuna “AB karnemiz” manşetleri atıyorlardı. Böyle bir zillet görülmemiştir.

***

Devir değişti, muhalefet de değişti. Dün demokratik her açılıma karşı “rejim tehlikede” diye yangın çıkarmaya çalışan muhalefet bugün “demokrasi yok, özgürlük yok, hukuk yok” diye yaygara yapıyor.
Lakin “demokratik reformların” arzı endam ettiği dönemde Türkiye’ye her defasında yeni ev ödevleri veren AB şimdi “Gel yanımda dur” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Almanya Şansölyesi Merz‘in Ankara buluşmasında “Türkiye’yi Avrupa’nın yakın ortağı olarak görüyoruz” ifadesi bunun göstergesi.
Şu hâle baksanıza:
Muhalif güruh dönemin şansölyesi Merkel‘e “Türkiye’ye gelme, Erdoğan’a yarar…” diyordu, bugün İngiltere Başbakanı Starmer‘in hemen ardından Eurofighter satışına onay veren Almanya Şansölyesi Merz de Erdoğan’la görüşmek için Türkiye’ye koştu geldi.
Muhalif güruh kendine jilet atsa yeridir.

***

Dün “Biraz daha reform yap, sonra konuşuruz” diyorlardı. Biz reform yaptıkça da yeni bahaneler buluyorlardı. Şimdi “otoriter” dedikleri Türkiye’yle masaya oturuyorlar.
Demek ki mesele demokrasi değil, jeopolitik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kopenhag kriterleri varsa bizim de Ankara kriterlerimiz var” sözü artık tam yerine oturdu.
Göç dalgasını, enerji hattını, güvenlik sınırını tutan biziz. Bunu çok iyi bildikleri için de “ortaklık” ve “yakın işbirliği” diyorlar.
İlkeleri kriterleri yok; hakla hakkaniyetle işleri olmaz.
Sayın Erdoğan, Gazze soykırımı dolayımında ikiyüzlülüklerini Merz’in şahsında yüzlerine vurdu, gıkları çıkmadı. Eskiden olsa kıyametleri kopartırlardı.
Türkiye’nin her geçen gün artan jeopolitik ve jeostratejik önemine binaen kendi kendilerine ayar vermek zorunda kalmaya başladılar.
O kadar ki, dün “Erdoğan’la asla olmaz” diyorlardı, bugün “Erdoğan’sız olmaz” noktasına geldiler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu