YAZARLAR

SALİH TUNA / Martaval bitti

Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın, “Netanyahu varsa ben yokum…” diyerek uçağını hava sahasında pas geçirip Netanyahu’nun Mısır’daki zirveye katılmasını engellediğini duyduğumda, zavallı muhayyilemde şu soru yankılandı:
Sayın Erdoğan’ın yerinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel olsaydı ne yapardı?
Galiba Netanyahu‘yu hiç sorun yapmayıp önce havalimanına iner, sonra da “Ben aslında inmedim…” derdi.
Çünkü onda bu yetenek ziyadesiyle var.
Nihayetinde “Hamas bir terör örgütüdür. Tayyip Erdoğan tarafından Hamas’ın bir terör örgütü kabul edilmemesini tamamen reddediyoruz…” dedikten 11 ay sonra, “Hamas’a ben terör örgütü demedim. Terör eylemleri yapıyor dedim…” şeklinde tornistan eden bir siyasetçiden bahsediyoruz.
Ama artık (amiyane tabirle) kıvırmanın da bir haddi hududu var.
Baksanıza, İsrail bile müstevlilerin olanca desteğine rağmen Gazze halkını soykırımından geçirmeyi “kendini savunma hakkı” masalıyla kıvıramadı.
“Holokost endüstrisi” veya her eleştiriyi antisemitizm parantezine alma yetenekleri işe yaramadı.
Gazze, artık sadece bir coğrafya değil; herkesin kendi vicdanını görmek zorunda kaldığı bir ayna hâline geldi.

***

İsrail’in “yenilmez ordu” efsanesi de artık CNN altyazılarında değil, Gazze’nin enkazında tükendi. Zira 365 kilometrekarelik küçücük bir toprak parçası, dünya halklarının vicdanını yansıtan dev bir aynaya dönüştü.
Bu vicdan patlamasının önünde Netanyahu daha fazla dayanamayıp “ateşkesin ilk aşamasına” razı oldu.
Gerçi Netanyahu katil sürüsü ordusuyla, kendi sokaklarıyla, hatta bizzat gölgesiyle kavgalı.
Washington ise hâlâ oksijen tüpünü tutan eldir; fakat, nereye kadar!..
New York Times’a konuşan Maryland Üniversitesi’nden Prof. Shibley Telhami’nin dediği gibi “İsrail’i kötü adam olarak gören yeni bir kuşak var artık…”
Bu kuşağın bilinci de öyle kolayından sıfırlanamaz. Çünkü CNN’i değil, acının doğrudan yayınını izlediler: Hastanelerin, ambulansların, doktorların, gazetecilerin ve çocukların sığındıkları çadırlarda İsrail tarafından nasıl bombalandığını gördüler.

***

Washington’daki stratejistlerin “Biz dünya için vazgeçilmeziz, her şeyi bize bağlı…” demeye getirmeleri, Woody Allen‘ın “Tanrı sessizdi, ama mikrofonu ben kapatmadım” cümlesi kadar trajikomik.
Her imparatorluk yıkılmadan önce kendini vazgeçilmez sanır. Roma da öyleydi; kapıya dayananlar şimdi barbar değil, gençler. Ellerinde de taş yok, telefon var…
Gerçi cep telefonlardaki içeriği oluşturan mecralara da Netanyahu göz dikti.
Ama dedim ya nereye kadar! Vicdanın wifi’si çekmiyor efendiler.
Artık bundan kelli hiçbir katliam aklı başında hiç kimseye “İsrail’in kendini savunma hakkı” martavalıyla yutturulamaz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu