YAZARLAR

SALİH TUNA / Kendi ayağına sıkan tür

Rivayet olunur ki, Çin‘de iki şehri birbirine bağlayan hızlı tren tanıtılırken yetkililer gururla, “Eskiden 24 saat süren yolculuk artık 1 saat!” der. Kalabalığın içinden bir köylü el kaldırır:
“İyi güzel de, geri kalan 23 saatte ne yapacağız?”
Elon Musk geçen gün “Yapay zekâ çağında insanlar çalışma zorunluluğundan kurtulacak” deyince aklıma Çinli köylünün bu sorusu düştü.
Sahi, yapay zekâ ve robotlar üretimi devralıp bolluk artınca, yani işimiz elimizden alınınca biz ne yapacağız?
Bir ömür boş boş oturacak mıyız?
Musk, “Hayatın anlamını arayın…” diyor.
Peki hayatın anlamını iş yapmayla eşitleyenler ne yapacak? İntihar mı edecekler?
Robotlar (en azından) toplu intiharlarda cenaze törenleri ve defin gibi hizmetler sunacaklar mı bilmem.
Benim bildiğim şudur: “Bolluk çağını” savunanlar, üretimin sıfıra yakın maliyetle yapıldığı bir dünyayı anlatırken “Bu bolluğun sahibi kim olacak?” sorusunu es geçiyor.
Malumunuz, günümüzde gücü elinde tutanlar klasik kapitalistler değil, Varoufakis‘in tabiriyle “tekno-derebeyler”.
Sizin anlayacağınız, kaynak artık toprak değil, veri.
Biz tıklıyoruz, onlar topluyor; biz davranış üretiyoruz, onlar haraç kesiyor.
Eskiden derebeyi kapıya atla gelirdi, şimdi Chrome bildirim sesiyle geliyor: “Çerezleri kabul ediyor musunuz?” Alt metin mi? “Bu yılın mahsulünü yine bize bırakıyor musun?” demekten başka ne olabilir ki?
Bu arada…
Avrupa‘nın çağdaş sosyal devletleri ne yapacak?
Mesela bugün sosyal güvenlik sistemleri, çalışan insanın vergisiyle dönüyor. Yarın çalışan insan kalmayınca ne olacak?
Hayır yani, robottan mı vergi kesecekler? “Bu ay üretimin azdı robot, primin yanıyor” bildirimi mi gelecek?
Takdir edersiniz ki vergi tabanı çökerse sosyal devlet de çöker.
Bütün bu ekonomik tartışmanın ötesinde asıl mesele, insanın yerini kaybetmesi, kendi hayatının figüranına dönüşmesidir.
Uzun lafın kısası…
Makineler düşünüyor, robotlar üretiyor, algoritmalar karar veriyor.
Ya biz?
Tarihe “Homo Sapiens – İnsanlığın Eski Modeli” şeklinde mi geçeceğiz?
Bir gün müzede bir vitrinin içinde duran insanoğlunu ziyaret eden robotlara “görevli robot” şöyle bir sunum mu yapacak:
“İşte burada eski insanların bir örneğini görüyorsunuz. Duygusal, kırılgan, alıngan ve kendi ayağına sıkan bir türdü…”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu