YAZARLAR

SALİH TUNA / Çok zeki ama ahlaksız

Pop feylesofumuz Dücane Cündioğlu bir defasında “Aristo’nun iki tane sözünü yanlış anladım, 30 yılıma mal oldu…” demişti. Ben de Aristo’nun bilmediğim bir sözü yüzünden ne çok kelime yaktığımı fark ettim. Felaket hayıflandım. Atasoy Müftüoğlu‘nun son yazsısında muttali olduğum o söz şöyleydi: “Hedef iyiyse, zeki olmak takdire şayan bir şeydir, fakat, hedef süfliyse, zeki olmak demek, ahlaksız olmak demektir…”
Maksadınız kötüyü/kötülüğü aklamaksa “zeki” veya “bilge” olmanız hiçbir işinize yaramaz. Tam aksine, ahlaksızlığınızı açığa çıkarır. Mesela… Heidegger‘in “yeni ruhun öncü savaşçısı” tesmiye ettiği Hitler‘i, “Ah, Führerim siz bizim insanlarımızın ihtiyaç duyduğu kurtarıcısınız…” diye yere göğe sığdıramaması ahlaksızlığın en trajik örneklerindendir. Nasıl ki zeki veya bilge olmak Hitler’i aklamaya yetmiyorsa, hırsızlığı (tüm mesai arkadaşlarının itiraflarıyla) ortaya çıkmış birini de aklamaya yetmez. Hep yazdım, yineleyeyim: “Ama onlar da yolsuzluk yaptı” yollu çıkışlar yolsuzluk itirafından öte anlam taşımaz.

***

“Çelik Kubbe milleti mi, yandaşı mı koruyacak?” demenin ahmaklık dışında tevili olmaz. Şayet aklı başında bunu söylüyorsan, “birinci sınıf siyasi ahlaksız” olduğunu dermeyan ediyorsun demektir. Siyasi ahlaksızlığı, “Atatürkçülük” maskesiyle örtmeye çalışmak da çok demode bir ahlaksızlıktır. Bu bakımdan Özgür Özel‘i çok yaratıcı buluyorum. Hiç değilse Roketsan‘ın füze denemelerine Atatürkçülüğe aykırı bulduğu için değil, balıklara ve balıkçılığa zarar verir düşüncesiyle karşı çıkmıştır. “Füze seslerinden balıklar ürküyor, yuvalarını terk ediyorlar, yuva yapmıyorlar, o bölgede balıkçılığın randımanı düşüyor…” demişti ya onu diyorum.
“Kana kuvvet, göze fer, batna cilâdır” kıvamında Atatürkçülük yapanlar ile “Her derdin, her belanın başı Atatürk” diyenler arasında yıllarca bitmeyen münakaşa 30 Ağustos Zafer Bayramı vesileyle iyice depreşti. Pop Atatürkçülere soracak olursanız, Mustafa Kemal yedi düveli kovmakla kalmamış, pandemi döneminde Çin’in gönderdiği 2 milyon virüs kiti ücretini yıllar önce peşinen ödemiş. Atatürk karşıtlarına soracak olursanız, Atatürk’ü Samsun’a Vahdettin de göndermemiş, Samsun zaten İngiliz işgali altındaymış, İngilizlerle görüşmeye gitmiş. Hülasa, İngilizlerle “al takke ver külah” işi kotarmış.

***

Kimsenin tartışmasına bir şey demem. Allah herkesin çarşısına Pazar versin. Lakin kimsecikler de Nihat Genç‘in, Oktay Sinanoğlu’nun, Attila İlhan‘ın “tam bağımsızlıkçı/antiemperyalist” Atatürkçülüğü ile “yeni mandacıların” Atatürkçülüğünü bir tutmasın. Unutulmasın: 15 Temmuz direnişi antiemperyalist cephenin zaferidir. İsrail ile “soğuk savaş” yaşadığımız şu günlerde iç cepheyi tahkim etmek yerine bozguna uğratmaya neden olacak tartışmalardan uzak durmak gerekmez mi?
Ahlaksızlara lafım yok, zira onlar akletmezler. Ahlak sahiplerine hatırlatayım: Soykırımcı İsrail’in Başbakanı Netanyahu “Fighting Terrorism” (Terörizmle Mücadele, 1995) adlı kitabında, Ortadoğu’daki Batı karşıtı duyarlılığın “iki düşünce akımı” ortaya çıkardığını, bunlardan birinin Mısır’ın Nasır’ının ve Suriye ile Irak’taki Baas Partisi’nin Pan- Arap milliyetçiliği olduğunu, diğerinin ise Müslüman Kardeşler ve diğer İslamcı örgütlerden meydana geldiğini belirtmiş, çözüm önerisi olarak da şunu önermişti: “Bu iki akım arasında derin bir ayrılık yaratmak…” Dediği gibi de olmadı mı? Daha sonra da mezhepçilik üzerinden aynı “bozgunculuk” sahneye koyulmadı mı?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu