DÜNYA

Rusya-Ukrayna barışa ne kadar yakın?

Yedi yıl aradan sonra Trump, Putin’le yüz yüze görüştü. Trump’ın seçim vaatlerinden biri, göreve geldikten sonraki 24 saat içinde Rusya– Ukrayna savaşını durdurmaktı. Göreve başlayalı 200 günden fazla olmasına rağmen Trump, hâlâ savaşı bitirip Nobel Barış Ödülü‘nü alacağını düşünüyor.
Önceki başkanlığı döneminde Putin’le altı kez yüz yüze ve çok defa telefonla görüştüğü dönemlerde Trump, kendi partisi ve kabine üyelerinden yöneltilenler de dahil, çok kez ağır eleştirilere hedef olmuştu.
ABD Başkanı Trump, göreve gelmesinin ardından Putin’e yakınlık gösteren açıklamalar yapmış ve Zelenski’ye baskı uygulamıştı. Hatta, Ukrayna’ya askeri yardımı sınırlayarak devam eden savaş konusunda Avrupa’yı endişelendirecek politikalar izlemişti.
Ancak, savaşı durdurma konusunda Putin’i ikna edemeyince son dönemde Ukrayna’ya silah satışlarını tekrar başlatmış ve Putin’e karşı yaptırımları artıracağı tehdidinde bulunarak sertleşmişti. Bu konuda da ilk adımı atarak, Rusya’dan petrol alımını sürdüren Hindistan‘a ABD’ye ihracatta tarifeleri artırarak yüzde 50’ye çıkarmıştı.
Ukrayna-Rusya savaşında üç buçuk yıl geride bırakıldı. İki ülke İstanbul‘da üç tur görüşme yaptı. Putin yönetimi, Doğu Ukrayna‘nın Rusya’ya katılması, Ukrayna’nın NATO dışında tutulması dahil, NATO’nun eski Sovyet coğrafyasına genişlemesinin durdurulması sözü verilmesi ve Ukrayna ordusunun küçültülmesini istiyor.
Ateşkes mi barış anlaşması mı yoksa savaşa devam mı?
Tarihi olarak nitelendirilen iki liderin buluşmasından bir ateşkes ya da barış anlaşması şimdilik çıkmadı. Trump, “henüz bir yere varamadıklarını” söylese de sonuca ulaşma konusunda “şansımız çok yüksek” diyerek iyimser bir açıklama yaptı.
ABD medyasında, Trump’ın görüşmeden sonra Zelenski ile telefon görüşmesinde, Ukrayna liderinden halihazırda Rusya kontrolündeki bölgelere ek olarak Donbas’ın tamamını Rusya’ya bırakmasını istediği ve karşılığında savaşı sona erdirme sözü verdiği iddia ediliyor.
Avrupalıların telaşına bakılırsa, Trump’ın söz vermese bile bu çerçeve üzerinden müzakereye açık olduğunu göstermiş olması ihtimal dahilinde. Avrupa medyasının, Putin’in bu görüşmeden “kazançlı çıktığı” ve “üzerindeki tecridi kaldırdığı” yorumlarına ağırlık vermesi de bu ihtimali güçlendiriyor.
Buna ek olarak, bugün gerçekleşecek olan Trump-Zelenski görüşmesinde Avrupa ve NATO liderlerinin Zelenski’yi yalnız bırakmak istememelerini de buraya eklemek gerekir.
Avrupalı liderler, Ukrayna ve Avrupa’nın iradesi dışında toprakla ilgili bir müzakerenin yapılmasını yanlış buluyorlar. Kendilerinin yer almadığı bir görüşmede, Trump’ın Ukrayna’yı baskı altında zorla yönlendirebileceği endişesini taşıyorlar.
Endişeli Avrupalıların aksine Trump, geçici ateşkese değil, kalıcı bir barış anlaşmasının yapılmasına odaklanmış durumda. “İranİsrail savaşını bitirdim”, “Güney Kafkasya’ya barışı ben getirdim” ve şimdi Ukrayna-Rusya savaşını, barış anlaşması ile sonlandırarak “Barış Başkanı” olarak “Nobel Barış Ödülü’nü hak ettim” demeyi aşırı derecede önemsiyor. Dolayısıyla, Avrupa’nın fazla endişeye kapılarak, “barışa” engel olmasını istemiyor. Bir anlamda büyük güç rekabetinde, Çin’i sınırlandırmaya odaklanmak için bir an önce ve kendince “daha önemsiz engellerin” ortadan kaldırılmasını istiyor.
Bugünkü görüşmede, Avrupalı liderlere ve Ukrayna devlet başkanına; Alaska’da müzakere ettiği “kendi çerçevesinin kabul edilmesini ve barış anlaşmasına yanaşmaları” gerektiğini söyleyecektir. Bu çerçeve; Putin’in maksimalist taleplerinin tamamı olmasa da ikinci bir görüşmede ilerleme sağlanabilecek konulardır.
Hepsi olmasa bile Rusya’nın taleplerine yakın kendi pozisyonunu Avrupalılara kabul ettirip, Putin’in de bunu zamana yaymadan anlaşmayı imzalamasını bekleyecektir. Ancak, Putin müzakereyi yeniden zamana yaymak isterse Trump tekrar sert açıklamalarla yeni yaptırımlara yönelecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu