YAZARLAR

PINAR YILDIZ YÜKSEL / Gençlerin değeri puanla ölçülmez

LGS ve YKS’nin ardından milyonlarca öğrenci için tercih dönemi başladı. Ancak bu süreç, sadece okul seçmekle değil; kaygı, belirsizlik ve duygusal yüklerle de baş etmekle geçiyor. Çocuğunuzun değerini puanı ya da kazandığı okul değil, onun emeği ve karakteri belirler. Gerçek destek, sonucu değil süreci önemseyen bir bakışla mümkün olur

LGS ve YKS‘nin ardından milyonlarca öğrenci için tercih dönemi başladı. Ancak bu süreç, sadece okul seçmekle değil; kaygı, belirsizlik ve duygusal yüklerle de baş etmekle geçiyor.
Çocuğunuzun değerini puanı ya da kazandığı okul değil, onun emeği ve karakteri belirler.
Gerçek destek, sonucu değil süreci önemseyen bir bakışla mümkün olur.
Sınav maratonu sona erdi ama gençlerin zihninde yarış hâlâ devam ediyor. LGS ve YKS‘nin ardından milyonlarca öğrenci, şimdi de tercih döneminin belirsizliğiyle baş başa. Sadece puanlar değil, beklentiler, kıyaslamalar ve gelecek kaygısı da çocukların omzuna ağır bir yük bırakıyor.
Bu süreçte hem öğrencilerin hem de ailelerin duygusal dayanıklılığı sınanıyor. Peki, gençleri tercih stresinden korumak, sağlıklı kararlar almalarını sağlamak mümkün mü? Bu süreci uzman psikolog Tuğba Yağan‘la konuştuk.

– Bu dönemde öğrencilerin en sık yaşadığı duygusal durumlar neler oluyor?
– Sınavlar bitti ama hissettirdiği duygular bitmedi.
LGS, YKS gibi sınavlardan sonra öğrenciler yalnızca akademik değil; psikolojik olarak da zorlu bir süreçten geçebilirler.
Sınavdan sonraki en yoğun duygulardan biri de gelecek kaygısıdır. Beklentiler, toplumsal baskılar ve belirsizlik duygusu; genç zihinleri oldukça etkiliyor. Sınav sonrasında “Acaba kaç alacağım?”, “Yerleşebilecek miyim?” Hangi okula gideceğim?”, “İstediğim meslek mümkün mü?”, “Hayatım ne olacak?” gibi sorular öğrencinin zihnini meşgul eder, öğrencilerde yoğun bir belirsizlik duygusu yaratır. Bu duygu, onların gelecekle ilgili kontrolünün olmadığına inanmasına neden olur ve aslında ciddiye alınması gereken bir stres faktörüdür. Yapılan araştırmalarda da, belirsizliğe tolerans düzeyi düşük bireylerin sınav sonrası anksiyete düzeylerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır.

– Aileler çocuklarına nasıl yaklaşmalı? “Sen bilirsin” demek mi, yoksa yön göstermek mi daha sağlıklı?
– Ailenin çocuğuna yol gösterici bir rehber rolünde olmasından yanayım. Özellikle buna ihtiyaç duyan, kim olmak istediğini, hangi okulun onun için iyi olabileceği ile ilgili fikir yürütemeyen, bilgi sahibi olmayan, nasıl bir mesleğin onu mutlu edeceğine, neyi becerebileceğine dair kararsız olan, hatta kendi geleceğiyle ilgili hayal kurmayı unutan çocuklar ve gençler var. Aileleri çocuklarına kendi geleceklerine dair zihinlerinde kendisini nerede hayal ettiğini canlandırmasına, hangi okulun kapısından girmenin onu heyecanlandıracağını, bu hayatta ‘sen neye layıksın?’ sorusunu kendisine sordurup cevabını bulmasına yardım etmesi, neyle uğraşırsa mutlu olacağıyla ilgili hayal kurmasına destek olması kıymetli.
Çocukları sınava giren anne-babaların başarıyı yalnızca puanla değil, emekle ve niyetle ölçen bir bakış açısı olması da önemli. Sonuç ne olursa olsun, değerlerini sınavla değil, anne babanın gözlerindeki şefkat ve gösterdiği destekleyici tutumla anlasınlar.

ANNE-BABALAR SONUÇTAN ÇOK SÜRECE ODAKLANMALI
– Ailelerin farkında olmadan yaptığı psikolojik
hatalar neler? Aile içindeki beklentiler ile öğrencinin hayalleri çakıştığında ne yapılmalı?
– Kendi hayallerini çocuklarının üzerinden gerçekleştirme isteği, anne-babanın farkında olmadan yaptığı hatalardan biri olabiliyor. Çünkü bazen anne babaların hayalindeki çocuk ile gerçekteki çocuğu aynı kişi olmayabiliyor. Bu da çocuklarına, kendi hayallerini hedef olarak koymalarını söylerken, bu gerçek dışı ya da ulaşması zor, stres ve kaygı verici hedefler o çocuğu cesaretlendirmek yerine, çocukta başarısızlık korkusu, ailesini hayal kırıklığına uğratma kaygısı, yetersizlik hissine maruz kalmasına ve başarı motivasyonunun düşmesine neden olabiliyor. Diğer hatalardan biri de, ders çalışmasıyla ilgili, puanlarını yükseltmesiyle ilgili motive edeceğim derken bunu psikolojik baskıya dönüştürmek. Motive olsun silkelensin diye, çocuklarını, arkadaşlarıyla, yakınlarıyla, başkalarının çocuklarının başarılarıyla kıyaslamak ta bir hata.

“Arkadaşlarım daha iyi yaptı mı?”, “Annem ne düşünecek?” gibi kıyaslamalar sınav sonrası dönemde yoğunlaşır. Sosyal karşılaştırma, öğrencinin özgüvenini ciddi biçimde sarsabilir. Bu yüzden çocuklarını iyi tanıyan, onun hayallerini ve ne olmak istediğiyle ilgili onu dinleyen, çocuğun okul ve meslekle ilgili istekleri konusunda bunların eksi ve artılarıyla ilgili bilgi veren, farklı puanlarda okul ve bölüm seçenekleri de sunarak düşünmesini sağlayarak çocuğuna yol gösteren, daha iyi hissettiren, başarı motivasyonunu yükselten, çocuğun anne babasına ihtiyacı olduğunda yanında olduğunu hissettiren, çocuklarının gerçek kapasitesini görebilen, gerçekçi hedeflerle ilgili çocuğuna yol gösterici ve destekleyici olan, sonuçtan öte sürece odaklanan bir anne-baba profili görmek hem biz terapistlerin hem de çocuk ve gençlerin görmek istediği bir anne-baba profili.

DİJİTAL DETOKS İYİ GELİR
– Sosyal medyada herkesin yüksek puanlar paylaştığı bu dönemde, başarısız hissetmekten kurtulmanın yolları neler?

– Sosyal karşılaştırma teorisine göre, bireyler kendilerini değerlendirmek için başkalarıyla kıyaslama eğilimindedir. Bu durum özellikle gençlerde duygusal kırılganlığa neden olabilir. Sosyal medyadan öğrencinin kendini içine soktuğu karşılaştırma, öğrencinin özgüvenini ciddi biçimde sarsabilir. Dijital detoks yapmak bu dönemde onlara iyi gelecektir. Bu sosyal kıyasla başa çıkmak için kendi süreçlerine odaklanmak, sosyal medyada başarı temalı içeriklerden uzak durmak, farklı insanları farklı koşullarda olduğunu kabul etmek, “kendinle kıyasla” prensibini benimsemek, öğrencilere iyi gelir. Her öğrencinin sınav sonrası bu duygularla başa çıkma şekli farklıdır. Bazıları bu süreci daha kolay atlatırken, bazıları için bu duygular uzun süreli stres, depresyon ya da özgüven problemlerine dönüşebilir. Bu noktada psikolojik destek almak, sadece ruh sağlığını korumakla kalmaz, geleceğe daha sağlam adımlarla yürümeyi de sağlar.

Başarıyı sadece “yüksek puan” üzerinden tanımlamak çocuklara nasıl zarar veriyor?
– Tabi ki iyi bir sonucun gelebileceği, emeğin karşılık bulacağı düşüncesi onları motive eder. Ancak bu beklenti yönetilemediğinde, hayal kırıklığına da dönüşebilir. ‘Herkes yapıyor, ben yapamıyorum’ düşüncesi sizi yıpratır. Her bireyin süreci farklıdır, bunu kabul etmek çok önemlidir. Başarıya, yüksek puan anlamı yüklerlerse, yüksek puan alamayan öğrenci; başarısızım, beceremedim, hatalıyım inancını da kendi üzerine yükler ve bu da öğrencide ruhsal bir travma etkisi yaratabilir; yetersizlik, düşük özgüven, utanç, içe kapanma ve depresyona neden olabilir.
Gerçekçi hedefler koyarlarsa kendilerine, yüksek puan yerine, hedefine ulaşmış olmak, istediği okullardan birine girebilmiş olmak ya da kendine başka seçenekler oluşturabilmek de bir başarıdır. Önemli olan kaç puan aldığınız değil, başarı sadece yüksek puanla ölçülebilecek bir şey değil. Sadece sonuca odaklanmasınlar. Sınav sürecinde, verdikleri çaba, gösterdikleri özen ve emek bir başarıdır. Geleceğinden vazgeçmemek de bir başarıdır. Beklenti ile gerçeği ayırt ederek, kendi kapasitesinin en iyi versiyonu onun başarısıdır. Çok iyi bir meslek lisesinde okuyup, okuduğu alanda çok başarılı olabilir. Şehrinden çok uzak bir yerde sevdiği bir bölümde okuyup, mutlu olduğu için hayatında da başarılı olabilir. Kendinize karşı nazik ve şefkatli olun.

HAYATIM MAHVOLUR DİYE DÜŞÜNMEK YANLIŞ
– “Tercih yanlış olursa hayatım mahvolur” gibi düşüncelerle başa çıkmak mümkün mü?

– Beklenti ile gerçeği ayırt etmek önemli. Olumlu senaryolarla kendini desteklemesi, öğrencilerin bu tip düşüncelerle başa çıkmasını kolaylaştırır. Bir insan kendini öyle bir yetiştirip geliştirebilir ki, ne tercih ettiği okul ne de tercih ettiği meslek onun hayatını mahvedebilir. Kendini geliştiren ve iyi olduğuna inandığı bir alanda başarılı olan insana, hangi okulda hangi bölümde okuyup mezun olunduğunun hiçbir önemi olmaz. Birçok kişi, kendi okuduğu bölümün işini yapmıyor. Geleceği kontrol etmeye çalışmak yerine, bugünkü adımlarına odaklansınlar. Kararsızlıklarını da uzman rehberlerle paylaşsınlar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu