YAZARLAR

PELİN KAYA / Skandalı örtbas etme turu

Ünlü şarkıcı Beyoncé sahnelere kısa bir aranın ardından tekrar döndü. Üstelik yalnızca şarkılarıyla değil, çocukları, kostümleri ve mesajlarıyla adeta bir kültürel manifestoya dönüşen bir şov eşliğinde.

35 Grammy ödüllü şarkıcı, sekizinci stüdyo albümü ‘Cowboy Carter’ için çıktığı ve 26 Temmuz tarihine kadar devam edecek turnesine Los Angeles’taki SoFi Stadyumu’nda start verdi.
İlk konserinde yaklaşık üç saat boyunca tam 39 şarkı seslendiren şarkıcıya sahnede 13 yaşındaki Blue Ivy ve ilk kez sahneye çıkan 7 yaşındaki Rumi de eşlik etti.

Blue Ivy’nin iki yıl önce ‘Renaissance’ turnesinde sahneye çıkışı büyük yankı uyandırmıştı. Rumi’nin de katılımıyla anne-kızlar sahnede bir nevi hanedanlık devri yaşattı.
Turne yalnızca Kuzey Amerika ve Avrupa’nın belirli ülkelerini kapsayacak. Ne tam anlamıyla bir dünya turu ne de pop yıldızlarından alıştığımız beş yılda bir yapılan dev turlardan biri. Ancak bu defa mesele sadece müzik de değil.

Son dönemde adı Diddy istismar davası skandallarıyla birlikte anılan şarkıcının medya ve kamuoyu nezdinde bir itibar sarsıntısı yaşadığı ortada. Belki de de bu turne, yalnızca bir albüm tanıtmak değil, aynı zamanda bu olayların üzerini örtmek, gündemi değiştirmek için bilinçli yapılan bir hamle de olabilir.
Ünlü şarkıcının kostümleri de konuşulmayı hak ediyor. Bir konserde tam 10 farklı haute couture kostüm giydi.

Beyaz özel dikim Mugler elbisesinden altın tonlarında parlayan Lapointe’e, kırmızı Moschino’dan kot görünümlü Roberto Cavalli’ye, gazete desenli Diesel tasarımından akılda kalan haki yeşil Burberry tulumuna kadar sahnede dikkat çekici bir moda şöleni sundu. Havada uçuştuğu sahnede giydiği özel dikim Loewe parça, ABD bayrağı desenli Anrealage tasarımı ve dijital LED kumaştan bir başka Anrealage kostüm de görsel şovun seviyesini zirveye taşıdı.
Görüldüğü üzere kısa bir süreliğine de olsa adının karıştığı skandalları unutmuş olduk. Turnenin sonunda kaybettiği itibarını bu stratejiyle geri kazanacak mı göreceğiz.

GERÇEKÇİLİĞİ KULLANAN KAZANIYOR
Cilt bakım ürünlerinde hangi bileşenin etkili olduğu kadar, hangi bileşenin fiyatı artırdığı da tüketici için önemli bir unsur. Gözle görülmeyen, şık kutulara yazılmayan ama ürün etiketine doğrudan yansıyan bir “içerik” var: Markanın ünlü yüzleri.
Kozmetik markası The Ordinary, geçtiğimiz günlerde New York’ta gerçekleştirdiği The Secret Ingredient adlı pop-up mağazasıyla bu görünmeyen maliyeti etkileyici bir şekilde gözler önüne serdi.
New York’daki mağazanın vitrinine yerleştirilen yığınla sahte dolar, markanın tek bir cümlesini görselleştiriyor: “Eğer bir ünlü ile anlaşıp ödeme yapsaydık, ürün fiyatlarımız bu kadar artacaktı.”
Ürünlerin sergilendiği alanda, her etiketin altında iki ayrı fiyat koyulmuş: Biri gerçek, diğeri ise hayali bir ünlü kampanyası sonrası oluşabilecek.

Yüzde 30 ile yüzde 100 arasında artış gösteren fiyat. Bu hamleyle marka sektörün pazarlama reflekslerini sorgulatmakla kalmıyor, tüketiciye de dönüp kendi harcama alışkanlıklarını yeniden düşünme çağrısı yapıyor.
“Bilimden yanayız, şöhretten değil” diyen marka, süslü kampanyalara değil, formüllerin gücüne yatırım yapıyor. Ne ambalajda bir yüz, ne de reklamlarda kırmızı halı var.
Birçok marka, milyon dolarlık ünlü iş birliklerini “değer” olarak sunarken, faturayı sessizce tüketiciye kesiyordu.
Markanın bu net duruşu sadece fiyat politikası değil ayrıca bir güven politikası da oluşturmuş oluyor. Tüketici sadece ne kullandığını değil, neye ne kadar ödediğini de bilmek istiyor. Şeffaflık, lüksün yeni tanımı olmaya aday diyebilirim. Ve tüketici sahici olanı alkışlamak istiyor.

MODA DÜNYASININ KARANLIK YÜZÜNDE YENİ BİR SKANDAL
Moda dünyası bir kez daha karanlık bir iddiayla sarsılıyor. Givenchy ve Burberry gibi dev markaların eski kreatif direktörü olan İtalyan tasarımcı Riccardo Tisci, New York Yüksek Mahkemesi’ne sunulan bir davada cinsel istismarla suçlandı.
Davacının ifadesine göre bir sene önce, bir restoranda Tisci’nin içeceğine ilaç karıştırdığı, sonrasında da evine götürdüğü yer alıyor. Yapılan şikayete göre davacı burada zorla alıkonuluyor ve Tisci tarafından istismara uğruyor. Tisci cephesinden gelen açıklama ise suçlamaların “tamamen asılsız” olduğu yönünde. Avukatlar, bu iddiaların mahkeme sürecinde çürütüleceğini savunuyor. Bu dava, moda dünyasında ilk kez duyduğumuz istismar vakası değil.
Hatırlanacağı üzere, yıllar önce Alexander Wang de benzer iddialarla gündeme gelmiş, ardından sektör içindeki itibarını büyük ölçüde kaybetmişti ve hala toparladığı söylenemez. Ne yazık ki moda dünyasında istismar iddiaları sıkça duyuluyor. Pek çoğu model olan bu isimler; kariyerlerini kaybetme, isimlerinin karalanması ya da sektör dışına itilmeleri korkusuyla sessiz kalmayı tercih ediyor.
Belki şu anda bile, bilmediğimiz başka suçlar sessizce işlenmeye devam ediyor. Göz önünde olanlar, yalnızca kamuoyuna yansıyanlar.
Moda endüstrisinin parlak podyum ışıkları arkasında, halen çözülmeyi bekleyen sayısız karanlık köşeler var. Riccardo Tisci’nin davası da, bu gerçeklerin yalnızca görünen kısmı olabilir. Tabii tüm bunların asılsız bir iddia olma olasılığı da mevcut. Gerçekler en kısa zamanda ortaya çıkar umarız.

YILIN İLK ÇEYREĞİNİN EN İYİLERİ AÇIKLANDI
Lyst şirketinin en iyi ve en sevilen moda markalarını belirlediği raporunda 2025’in ilk çeyreğine dair sonuçlar yayınlandı. Bu araştırmalar, milyonlarca müşterinin çevrimiçi alışveriş alışkanlıkları, binlerce mağaza davranışları ve satın alma işlemleri göz önünde bulundurularak hesaplanıyor.
2025 yılına moda dünyası yalnızca tek bir kelimeyle giriş yaptı: Türbülans.
Lüks moda evlerinin yaratıcı yönetimlerinde yaşanan büyük değişimler, sektörde sarsıcı dalgalar yaratırken, tüketici tercihlerine de doğrudan yansıdı.
Bu çeyrekte tam sekiz büyük moda evi kreatif direktör değişikliğine giderken, bu markalardan dördü başarılı markalar listesine girebildi.

En dikkat çekici gelişmelerden biri, tasarımcı Jonathan Anderson’ın yıllardır kimliğini yeniden tanımladığı Loewe’den ayrılacağı haberiydi. Yerine Jack McCollough ve Lazaro Hernandez’in getirileceği açıklamasıyla birlikte, Loewe arama hacminde yüzde 38’lik bir sıçrama yaşadı ve çeyreğin zirvesine yerleşti.
Kering grubunun tek kadın kreatif direktörü Louise Trotter, Bottega Veneta’nın başına geçti.
Chanel, Balenciaga, Gucci, Maison Margiela ve Jil Sander gibi önemli markalarda da yer değişiklikleri yaşanırken, bu değişimlerin etkisi başarılı markalar listesine karışık biçimde yansıdı.

Versace ve Balenciaga hafifçe yükselirken, Gucci, Valentino ve Bottega Veneta sıralamada geriledi.
Ancak bu çalkantılı dönemin en beklenmedik yıldızı, bir lüks markadan değil, perakende modasından çıktı: COS.
En dikkat çeken çıkışı yapan marka ise ‘On’ oldu. Sneaker kökenli bu markanın Loewe ve Post Archive Faction gibi isimlerle yaptığı işbirlikleri, markanın aktif giyimden öteye geçişini sağladı. Kültürel ikonlardan gelen destekle birlikte, marka bu çeyrekte listeye ilk kez giriş yapmış oldu.

Yılın en unutulmaz moda anı, şubat ayında Kendrick Lamar’ın Super Bowl’da giydiği Celine geniş paçalı jean ile yaşandı. Bu görünüm sonrası ‘flared jeans’ aramaları yüzde 412 arttı.
Lamar, sadece müzik değil moda sahnesinde de bir fenomen olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yeni dönemde hangi marka ayakta kalacak, hangileri yaratıcı krizlere yenik düşecek? Cevaplar için gözümüz bir sonraki çeyrekte.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu