ÖZLEM DOĞANER / Enflasyon tahmini revize olur mu?


Bugün gözler yine Merkez Bankası‘nda olacak. MB Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Finans Merkezi‘nde 3. Enflasyon Raporu’nu tanıtacak. Önceki raporda mayıs ayında, 2025 yıl sonu enflasyon tahmini %24 (tahmin aralığı %19-29), 2026 için %12 seviyesinde korunmuştu. Ayrıca enflasyonun 2027’de %8’e ve orta vadede %5‘e gerileyerek istikrara ulaşacağı öngörülüyordu.
Şu anda kamuoyunun beklentisi yılsonunda enflasyonun %30’un altına, %29’lara gerileyeceği yönünde. Yani tahmin aralığında kalacağı yönünde. Bu nedenle bir revizyon beklentisi hâkim değil. Ancak herkesin gündeminde faiz oranları var. Genel beklenti faiz oranlarının da önümüzdeki 3 toplantıyla %35 seviyelerinin altına çekilmesi yönünde.
İş dünyasının sesi de net: “Faiz oranlarının %25’in altına inmesi ancak rahatlatır.” Kredilerin gevşeyip finansmana erişimin kolaylaşması, özellikle iç talebin yumuşamasına ve üretime ivme katılmasına yol açabilir. Bu nedenle, MB’nin bu dengeyi enflasyon görünümüne duyarlı, ama sıkı duruşu koruyan bir yolla yeniden kurması bekleniyor.
Bugünkü toplantıda MB’nin üç temel mesajı öne çıkacak:
– Enflasyon görünümü: Rapor, tahminlerde revizyona yer veriyor mu?
– Faiz politikası: Önümüzdeki toplantılarda gevşeme sinyali ne oranda verilecek? 11 Eylül, 23 Ekim ve 11 Aralık tarihlerindeki faiz toplantılarına yönelik mesaj ne olacak?
– İletişim stratejisi: Piyasa ve iş dünyasına “gevşeme kapısı açık ama kontrollü adımlar” mesajı net bir şekilde iletilecek mi?
Kamuoyu, iş dünyası ve piyasalar açısından en ilgi çekici soru şu: MB, enflasyon raporundaki iyileşme sinyalini faiz politikasına ne oranda dönüştürecek?
***
ALASKA’DA SICAK ZİRVE
15 Ağustos’ta Alaska’da ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir araya geliyor. Bu zirve, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik bir çözüm arayışındaki ilk önemli yüz yüze görüşmeyi temsil ediyor. Bu zirvede işareti verilebilecek olası bir barış ihtimali hem bölge hem Avrupa hem de Türkiye ekonomisi açısından oldukça önemli. Bu zirve, global dengelerde bir kırılma noktası olabilir. Eğer somut bir ateşkes ya da barış zemini oluşursa, savunma sektöründen enerji fiyatlarına, sermaye akışlarından gelişen piyasalara kadar birçok alanda olumlu sinyaller artabilir. Türkiye açısından öngörülebilirlik ve riskten kaçış talepleri, varlık fiyatlarında istikrar getirebilir.
Zirve, jeopolitik risk algısını zayıflatabilir. Bu da enerji piyasalarında, özellikle petrol ve LNG alanlarında yatırımcı ilgisini artırabilir. Öte yandan, ABD’nin Rusya’ya yönelik olası yaptırımları ya da yeni tarifeleri enerji fiyatları üzerinde dönüşümlere yol açabilir. Belirsizlik ortamı, yatırımcıları BRICS gibi gelişen piyasalarda yeniden pozisyon almaya yönlendirebilir. Gelişmekte olan ülkelere sermaye girişçıkışları, volatiliteye karşı kırılganlık yaratabilir.
Türkiye’ye yansımalarına bakacak olursak, barış umutlarının güçlenmesiyle birlikte, küresel piyasalara güven artabilir ve bu durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik sermaye ilgisini artırabilir. Rusya ve ABD arasında yumuşama, enerji ve emtia fiyatlarının istikrar kazanmasına yardımcı olabilir. Türkiye, enerji ithalatçısı olarak bu durumdan fayda sağlayabilir. Türkiye’nin jeopolitik ve finansal riske hassasiyeti göz önünde bulundurulduğunda, barış sinyali TL’yi güçlendirebilir. Başta Ukrayna’nın yeniden inşası olmak üzere çimento ve gayrimenkul sektöründe hareketlilik yaşanabilir. Tahıl ve gıdaya erişim engelinin kalkması bölgeyi rahatlatabilir. Ayrıca turizm açısından bu önemli iki ülke, hem uçuş hem de konaklama kısmında doping etkisi oluşturabilir.
Barış her zaman en büyük umudumuz…