YAZARLAR

OKAN MÜDERRİSOĞLU / Şu, “meşruiyet” tartışması

Hatırlanacağı üzere TBMM’nin yeni yasama yılı açılış konuşmalarına “meşruiyet” konusu damgasını vurdu. Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerekse Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş özel olarak bu noktaya odaklı net mesajlar verdi.
Esasen tartışmaya yol açan isim, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack oldu.
Barrack, ABD Başkanı Donald Trump‘ın Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeni dönemi tanımlarken “Türkiye’ye ‘meşruiyet’ vermemiz gerekir” dediğini aktardı.
Bu sözler, gerek muhalefette gerekse medyada, cumhurbaşkanı ve iktidarın meşruiyeti bağlamında yorumlandı, hatta speküle edildi.
Doğrusu, büyükelçinin o sözlerini başlangıçta ben de yadırgadım. Ve Washington’dan İstanbul’a dönüş yolunda arka plan araştırması yaptım. Beyaz Saray’daki görüşmeye giren, bir dönem ABD’de bulunmuş, Amerikalıların mantığını ve düşüncelerini ifade ediş biçimini bilen yetkin isimlerle konuştum. Onları, tahmin ettiğimden de sakin buldum. Zira, Barrack’ın kullandığı meşruiyet kavramının, Türkiye‘deki iç siyasi tartışma zemininden çok farklı şekilde ele alındığını dinledim. Ki büyükelçinin kendisi de meşruiyet ifadesiyle “siyasi bir bağlamı değil saygıyı kastettiğini” belirterek sözlerini açıklığa kavuşturma yoluna gitti. Bizim tarafa gelince…
Tom Barrack‘ın meşruiyet vurgusunu, resmi siyasi yetki ya da iç hukuki güç anlamında değil, dış politika düzeyinde saygı ve kabul görme anlamında kullandığını ilk ağızdan dinledim. Buna göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski Başkan Biden döneminde, Washington DC’de hak ettiği karşılığı bulması engellenmekle kalmamış Erdoğan, iktidardan edilmesi (!) gereken açık hedef olarak bile tanımlanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti ve onun doğrudan halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın, Başkan Trump döneminde Beyaz Saray’da ağırlanmasıyla hem dün, dünde kalmış hem de Erdoğan’ın meşruiyetini sorgulamaya soyunanlar Washington’da tarih olmuştu.
Buradan, 1 Ekim’de Meclis’i boykot eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in üretmeye çalıştığı meşruiyet tartışmasına dönersek… Sn Özel, ABD’de değişen şartları, Erdoğan ve heyetine uygulanan özellikli protokolü ve güncel manasını bilmediği veya işine gelmediği için meseleyi özünden saptırmaya tevessül etmiş duruma düştü…
“Meclis’e gelmek meşruiyet gerektirir. Meşruiyet milletten alınır, Trump’tan alınmaz.
… Meşruiyeti Amerika’da aramış. Trump’ın kendisini övmesiyle güya meşruiyet kazanmış” türü ifadelerle sadece siyasi polemiğe bel bağladı!
Ama biz yine de…
İster büyükelçiye ister meşruiyet tartışması açanlara isterse Sn Özel’e olsun… Sn Cumhurbaşkanının 1 Ekim hitabındaki adrese teslim şu cümlelerini tarih huzurunda bir kez daha not ettirelim:
“Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir.
… Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir; millet de bu iradesini yürütmede seçilmiş Cumhurbaşkanı, Yasamada milletvekilleri aracılığıyla kullanır.
… Bazı muhalefet aktörlerinin belli periyotlarla, özellikle ortaya dökülen kimi skandalları perdelemek için gündeme getirdiği suni tartışmalar, milletimizin 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır.
… Milletimiz, Cumhurbaşkanlığında şahsımıza, Meclis’te sizlere (milletvekillerine) 5 yıllık yetki vermiştir. Aziz milletimizden sandıkta aldığımız bu yetkiyi, inşallah sonuna kadar en güzel, en verimli şekilde kullanacağız!”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu