YAZARLAR

OKAN MÜDERRİSOĞLU / SDG’ye son çıkış yolu gösterildi!

Terörsüz Türkiye sürecinde en güncel mesele, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında ABD tarafından örgütlenen yapının ne olacağı! Terör örgütü PKK-YPG’nin Suriye kolu olan bu silahlı unsurların akıbeti, Türkiye açısından aynı zamanda “milli güvenlik” riski. Ankara, sınırlarının hemen bitişiğinde, Türkiye’ye yönelebilecek devlet dışı silahlı organizasyonu asla kabul etmeyeceğini, gerekirse “askeri seçeneği” göze alabileceğini muhataplarına iletmiş durumda. SDG’ye askeri müdahale Türkiye’yi, ABD ile karşı karşıya getirebilir. Böyle bir durum SDG’yi iyice İsrail‘in kucağına da itebilir! Tam da bu nedenle elimizdeki referans belgesinin hayata geçmesi, birinci tercih olmayı sürdürüyor. Suriye yönetimi ile SDG arasında imzalanan 10 Mart 2025 tarihli mutabakat zaptı kapsamında, “SDG’nin kontrolündeki silahlı güçlerin Suriye Milli Savunma Bakanlığı’na entegrasyonu ile gümrük sahaları ve sınır kapılarının merkezi hükümete devri” gerekiyor ve tanınan süre ay sonunda doluyor!
SDG, kendi perspektifinden “10 yıllık kazanım” diye baktığı silah destekli hakimiyetinden hemen vazgeçmeyeceğini, Şara yönetimine henüz güvenemediğini, Nusayriler ve Dürzilerle yaşanan lokal çatışmalardan kaygı duyduğunu ileri sürüyor. Bir bakıma bahanelerini sıralayarak zamana oynuyor!
Ancak, SDG söz konusu olduğunda ne Öcalan ne Kandil ne de Mazlum Abdi… Türkiye’nin konuştuğu tek merkez ABD! Hâlihazırda Washington‘un, SDG’ye telkin hatta baskıda bulunduğunu gösteren güçlü sinyaller alınıyor. Zira, Şam ile SDG’nin ciddiyet kazanan bir formül üzerinde uzlaşmaya varması ihtimal dahilinde. Bu nedenle entegrasyon için “Aralık sonu” denilmesine rağmen dinamik süreç farklı bir tarihe de evrilebilir!
Eldeki sıcak bilgiler de teyit ediyor ki… ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) uzun süre sonra ilk kez devrede ve artık onlar da üniter yapıyı önceliyor. SDG’nin hamisi konumundaki ABD askeri aklının geldiği aşama elbette Türkiye açısından mühim. Lâkin bir hususun altını çizmek durumundayız. Nedir o? “PKK ve türevlerinin, dükkânı Kandil’de kapatıp Rojova’da yeniden açması” gibi bir plâna kesinlikle müsamaha gösterilemez. Nitekim, SDG’nin, “Merkezi orduya katılayım ama komuta bende olsun” hesabı, yani paralel ordu kurma niyeti son 9 ayda yalnızca kriz çıkardı.
Peki, SDG için nasıl bir çıkış stratejisi söz konusu olabilir?
Türkiye’nin yakından takip ettiği, müzakeresi tamamlanmakta olan formül şöyle özetleniyor:
“SDG’nin kontrol ettiği silahlı unsurların yüzde 75’inin Suriye ordusuna, yüzde 25’inin de asayiş unsuru olarak Suriye polis gücüne entegre olması!”
Bu arada Türkiye’nin, milli güvenlik perspektifini pekiştirecek, aynı zamanda Suriye’nin kuzey doğusundaki nüfusun kaygılarını giderecek şekilde bir inisiyatif geliştirmesi de mümkün. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da DEM Parti’nin düzenlediği toplantıya SDG şemsiyesi altında İlham Ahmed‘in gönderdiği mesaja, ihtiyatlı tutumla pencere açılması da bir olasılık. “Türkiye’ye tehdit değiliz. Bizimle diyalog kurulsun. Türkiye, sahada yanımızda dursun!”
Yazımıza, Terörsüz Türkiye ile başladık. O bağlamda iki konuyla bitirelim.
1- Silahlı unsurlarını Türkiye dışına çıkaran, Zap ve Metina’yı boşaltan, silah depoları ve mağaraların yerini gösteren PKK’lıların, kademe kademe Kuzey Irak’taki tüm vadilerden çıkarak silahlarını teslim etme süreci iyice şekilleniyor.
2- Meclis Komisyonu’nun önümüzdeki birkaç hafta içinde raporunu tamamlaması bekleniyor. Rapordaki en önemli başlıkların Eve Dönüş Yasası ve İnfaz Düzenlemesi olacağını, cezaevlerindeki 4 bin 200 PKK-KCK’lının durumunun da ele alınacağını belirtelim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu