YAZARLAR

OKAN MÜDERRİSOĞLU / CENTCOM’un Ankara’ya teklifi…

Konu, Ortadoğu oldu mu, stratejik açıdan ABD‘yi doğru okumak için odaklanılması gereken ilk adres CENTCOM, Türkçesi ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’dır. Nitekim, Suriye ve Gazze Dosyası’nda da sahada aktif olan aktör CENTCOM’dur. Türkiye ile ilişkileri yakın zamana kadar hayli mesafeli olan CENTCOM, son dönemde Türkiye’yi dışlamayan hatta süreçlere daha aktif biçimde katılmasını sağlamak üzere yeni bir inisiyatif geliştirmekte. Elbette, çoklu ajanda peşinde koşan CENTCOM’a karşı her zaman müteyakkız olmakta fayda var. Lâkin CENTCOM’la çalışmadan SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyonunda ve Gazze’de Uluslararası İstikrar Gücü kurulmasında mesafe alınmasını beklemek de gerçekçi değil.
Belki şaşırtıcı gelecek ama İsrail’in açıktan karşı çıkmasına rağmen Türk askerinin Gazze İstikrar Gücü’nde yer almasını CENTCOM bizzat istemekte. Bu yöndeki talebin Ankara‘ya da iletildiği ve nabız yoklandığı da gelen bilgiler arasında.
Hatırlanacağı gibi Gazze’de barış ve güvenliğin sağlanması için oluşturulacak uluslararası askeri güce Türkiye’nin destek vermeye hazır olduğunu bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan açıklamıştı. Unutmadan! Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin açık ve resmi bir çağrı olmadan, görev gücündeki ülkeler ve rol dağılımı netleşmeden, “Mutlaka Gazze’de bulunalım diye ısrarı söz konusu değil.” Ankara, “Teklifimiz var ama ısrarımız yok”modunda. Tabii bu duruş, Gazze sınırında güvenliğin sağlanması, bölgenin istikrara kavuşması, yönetsel ve fiziki yapının yeniden inşası, silahların devre dışı bırakılması, sivillerin korunması, insani yardım operasyonlarının kesintisiz sürmesi başlıklarında Türkiye’nin yakın ilgisine mani değil. Aksine Ankara, bölge ülkeleri ile koordinasyon içinde, İsrail’in ateşkes ihlallerine rağmen yeni aşamaya geçilmesi için büyük çaba içinde…

***

CENTCOM bahsinde Türkiye için önemli ve öncelikli mesele SDG.
Suriye Demokratik Güçleri adı altında ABD’nin -güya- DEAŞ’la mücadele gerekçesiyle organize ettiği bu silahlı bileşim, ağırlıklı olarak Arap aşiretlerinden oluşsa da beyin takımını PKK-YPG unsurları temsil ediyor. Bu nedenle, Kandil’den bağımsız düşünemeyeceğimiz SDG’nin ne olacağı Türkiye’nin milli güvenliğini doğrudan ilgilendiriyor.
10 Mart’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet el Şara ile SDG’li (terörist) Mazlum Abdi arasında imzalanan protokolün uygulanması kritik bir aşamaya girdi. Üzerinde çalışılan ve ABD’nin de prensipte “sıcak baktığı” model, SDG silahlı unsurlarının en fazla tabur ölçeğinde örgütlü kalması ama ülkenin her yerinde görevlendirilmesi. Emir komutanın, Suriye Ordusu’nda kalacağı bu formülde, Suriye Genelkurmay Başkan Yardımcılığı pozisyonuna, sicili düzgün Kürt kökenli bir ismin atanmasına da kapı aralanmakta. Yaklaşık 5 bin kişilik bir grubun ise hafif silahlı asayiş gücü olarak Suriye Emniyet Müdürlüğü çatısı altında Haseke-Kamışlı hattında sorumluluk alması da müzakere masasında.
Özetle…
Ankara, son bir yıl içinde Suriye yönetiminin uluslararası kabul edilirliğe odaklandığını ancak artık içeride birlik ve beraberliği tesis edecek kapsayıcı adımlara da yönelmesi gerektiği kanaatinde!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu