BEŞİKTAŞFENERBAHÇEGALATASARAYGÜNDEMSPORTRABZONSPOR

O yaz…

13 Ağustos 1939, Cumartesi…
Roma‘da XV. yüzyıldan kalma bir saray olan Palazzo Venezia‘nın görkemli salonunda Cortellazo Kontu ve İtalya Dışişleri Bakanı Galeazzo Ciano, Almanlarla yaptığı görüşmelerin notunu Mussolini‘ye veriyor…
Şöyle…
“Hitler çok açık ve kararlı.
Savaş çıkartacak ve bizi de beraberinde sürükleyecek.”
Mussolini dahil orada bulunan herkes konta hak veriyor ama gerçek çarçabuk geçiştiriliyor…

***

Aynı yıl, güneşli bir Ağustos günü…
Almanya’nın her bir yanında halk göletler, nehirler ve havuzlarda serinlemeye çalışıyor.
Çok uzun zamandır ülkelerinin bir savaşa hazırlandığını biliyorlar.
Fakat yine de kondurmuyorlar…
On binlerce Alman zaten İtalya’da turistik seyahatte ve hayatlarından o kadar memnunlar ki, hatıra defterlerine “hiç dönmek istemiyoruz, çocuklara kalsa burada yaşamak istiyorlar” notunu düşüyorlar…
Oysa çok kısa süre sonra büyük savaşın gongları çalmaya başlayacak…

***

24 Ağustos 1939…
Yazar Thomas Mann ve karısı İsviçre‘den Londraya geldiler.
Güzel havanın tadını çıkartmak için hemen parklarda yürüyüşe çıktılar.
Piknik yapan aileler, etrafta koşuşturan çocuklar…
Mann’ın aklı “Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı”nda…
“Yine de savaş çıkacak” diye düşünüyor.
Eşi Katia umutlu, ona katılmıyor.
Kimse bilmiyor ki…
Sadece iki hafta sonra parklar boşalacak, Londra sokaklarında boyunlarında gaz maskeleriyle dolaşanlar olacak…

***

Şimdi gel de yazma!..
Savaş sahnesi yavaş yavaş düzenlenir…
Hileli anlaşmalar, gövde gösterileri, ileri diplomatik hamleler, bolca barış söylevleri…
Derken bir bakmışsınız ki…
Zalim “oyun” başlayıvermiş.

***

Sabah kalktım, kütüphanemdeki “1913 Fırtınadan Önce” ve “1939 Yazı” kitaplarını çıkartıp karıştırdım…
Pazar Pazar yazdığına bak diyorsunuz, farkındayım.
Ama bana sorarsanız, o günlere dönüp yeniden bakmanın zamanıdır…

***

Şunu da hatırlatayım…
1939 Yazında turizmciler Fransa’da toplanıp gelecek yılların planını yapmışlardı. Bir sonraki yıl çok büyük bir turizm kongresi toplayacak ve sonra da sektörü ateşleyeceklerdi.
Buldukları slogan da çok hoşlarına gidiyordu: ““La joie de vivre.” (Yaşam sevinci.)

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu