NURULLAH GÜR / Terörsüz Türkiye kalkınma hikayemizi hızlandırır

Başımızdaki belaların en büyüğü olan terörden kurtulmamız içinö nümüze hayati bir fırsat penceresi açıldı. PKK’nın tasfiyesi Türkiye ve bölge için çok önemli bir dönüm noktası olmaya aday bir gelişme. Şimdi ekonomik kırılganlıklarımızı azaltmalı ve savunma sanayimizin caydırıcı gücünü geliştirmeye devam etmeliyiz
Ekonomik açıdan ciddi bir potansiyele sahip olmasına rağmen, iç meselelerden kaynaklı olarak kendi potansiyelini tam olarak sahaya yansıtamayan ülkelerden biri de ne yazık ki Türkiye‘dir. Darbeler, bürokratik vesayet, koalisyon kavgaları, popülizm ve terör… Bu meselelerin bazılarında tabii ki dış müdahalelerin payı da vardı. Ancak nihayetinde kendi kırılganlıklarımız, başka ülkelerin müdahalelerine zemin hazırladı. Yaşanan tüm bu gelişmeler, ülkenin beşerî sermayesinin, maddi kaynaklarının, altyapısının ve zamanının önemli bir bölümünün yitirilmesine yol açtı.
Şimdi bu belaların en büyüğü olan terörden kurtulmak için hayati bir fırsat penceresi açıldı. PKK’nın tasfiyesi Türkiye ve bölge için çok önemli bir dönüm noktası olmaya aday bir gelişme.
Türkiye, terörle mücadele yolunda binlerce insanını şehit verdi. Eğitim, sağlık ve kalkınmaya ayrılabilecek kamu kaynakları mecburen savunma harcamalarına yönlendirildi. Savunma sanayisindeki millileşme hamlelerinden önceki 30 yıl boyunca, kamu kaynakları büyük ölçüde askeri araç, silah ve mühimmat ithalatına harcandı. Bu paralar Amerikan, İngiliz, İsrail, Alman şirketlerini zengin etti.
Terör, büyükşehirlere doğru yoğun göç hareketlerini tetikleyerek kayıt dışı ekonomi ve çarpık kentleşme gibi problemlerin derinleşmesine neden oldu. Terör yüzünden boşaltılan alanlar sadece tarım ve hayvancılığı vurmadı; bölge sanayileşme ve turizm fırsatlarından da mahrum kaldı.
Türkiye bu denli uzun bir terör süreci yaşamamış olsaydı, 15 bin dolar olan mevcut kişi başına GSYH seviyesi, çok rahatlıkla 20 bin doları görebilirdi. Bu, sadece modellerin dikkate alabildiği değişkenlerle yapılabilen bir tahminleme. Türkiye bu rakamlardan çok daha büyük bedeller ödedi. Terörün neden olduğu acıları ve gözyaşlarını hesaba katarak tahminleme yapabilecek bir model yok.
Şunu unutmayalım ki bu sıkıntılar bir amaç uğruna çekildi. Şehit ve gazilerimizin özverisi, sahada görev yapan askerlerimizin ve istihbaratçılarımızın gayreti, savunma sanayindeki mühendislerimizin ve teknisyenlerimizin emekleri olmasa PKK terör örgütü kendini tasfiye etme kararı vermezdi. Jeopolitik olarak oldukça sıkıntılı olan bu coğrafyada toprak bütünlüğümüzü koruduk. Tüm aksaklıklarına rağmen bölgenin en istikrarlı demokrasisi olmayı sürdürdük.
Şimdi başka bir mücadele başlıyor. Tasfiye sürecinin şeffaf, planlı ve koordineli biçimde yürütülmesini sağlanmalıyız. Terör örgütünün yurtdışındaki uzantılarının da etkinsizleştirilmesi için tetikte olmaya devam etmeliyiz. Terörün hortlamaması için demokrasimizi güçlendirmeli, ekonomik kırılganlıklarımızı azaltmalı ve savunma sanayimizin caydırıcı gücünü geliştirmeye devam etmeliyiz. İnşallah bu süreç ülkemiz adına hayırlara vesile olur.
GENÇ NÜFUS AVANTAJINI KAYBEDİYORUZ
ORTA gelirli ülkeler için genç nüfus en önemli rekabet avantajlarından biridir. Bu avantaj kaybedildiğinde orta gelirli ülkelerin gelişmiş ülkelere yaklaşması zorlaşır. Küreselleşme kendini göstermeden önce orta (yüksek-orta) gelirli ülkeler, yüksek gelirli ülkelerin üzerinde bir doğurganlık hızına sahipti. Türkiye her iki grubun da üzerindeydi. Küreselleşme yaygınlık kazandıkça aradaki makas kapandı. Verilerin de gösterdiği üzere, doğurganlık hızındaki düşüş yüksek-orta gelirli ülkeler için de tehlikeli seviyelerde. Türkiye’deki düşüş trendi son yıllarda çok daha belirginleşti.
Türkiye şu an hem akran ülkeler hem de yüksek gelirli ülkeler ile kafa kafaya gelmiş durumda. Türkiye’de doğurganlık hızının son yıllarda gerilemesi sadece kültürel ve sosyal değişimlerle açıklanamaz. Evet, izlenen diziler ve programlar, sosyal medyada özenilen filtreli hayatlar ve yitirilen kültürel değerler bu hızlı düşüşü tetikliyor. Fakat ekonomik sebepleri de göz ardı edemeyiz. Dar gelirli ve orta direk ailelerin satın alma gücünün düşmesi, gelir dağılımının bozulması, konut sahibi olmanın zorlaşması ve özel eğitim ve sağlık hizmeti fiyatlarının yükselmesi de trende etki ediyor. Dolayısıyla insana, topluma, konut, eğitim ve sağlık sektörlerine ve makro ekonomiye aynı anda dokunan bütüncül politikalara ihtiyacımız var.
DEMOGRAFİDE KIRMIZI ALARM
Doğurganlık hızındaki hızlı gerileyiş, Türkiye için bir başka ulusal güvenlik meselesidir. Bu trendi çok sık bu köşeye taşıdığımın farkındayım. Çünkü konu hayati. Nedenleri ve sonuçları itibariıyla da ekonomiyle ilintili. Bu konuyu en az faiz, enflasyon, kur ve büyüme gibi ekonomik değişkenler kadar dikkate almalıyız. Dolayısıyla ülkenin demografik durumuna ilişkin veri açıklandıkça, konuyu gündeme getirmeye devam edeceğim. TÜİK’in bu hafta açıkladığı verilere göre, Türkiye’de doğurganlık hızı 1.5’in de altına düştü. Nüfusun kendini yenileyebilmesi için doğurganlık hızındaki eşik değerin 2.1 olduğunu hatırlatayım. Türkiye son sekiz yıldır bu değerin altında kalıyor.