YAZARLAR

NİHAT HATİPOĞLU / Üzülme, Allah bizimle beraberdir

Yüce Allah diledi mi peygamberlerinden bir peygamberi ateşten kurtarır. Ateşi serinliğe çevirir. Diledi mi tufan gönderir de peygamberini tufandan selametle çıkarır. Allah diledi mi firavun ordularından kaçan halkı kurtarmak için peygamberine emreder, elindeki asayı denize vurdurur ve denizi paramparça eder. Firavun da denizde boğulur.
Allah diledi mi köle olarak satılan bir peygamberini kuyudan iktidara taşır. Allah diledi mi bir peygamberine yıllarca sürecek acı bir hastalık verir. Sonra şifa suyu gönderir. Vücudunu temizler, hastalığı giderir. Yüce Allah diledi mi bir peygamberini uyarmak için balığın karnına indirir. Sonra sahile kusturur.
Allah diledi mi bir peygamberine dolunaya parmağını kaldırtır ve böl der. Allah lütfeder ve o peygamber gökteki ayı ikiye böler. Allah diledi mi o peygamberine Sevr denilen mağaraya sığın der. Emreder. O peygamber de mağaraya girer, en sadık dostuyla. Düşmanlar onları takip ederler. Ederler ve ta mağaranın kapısına kadar gelirler. Ancak dar mağaranın kapısında bir örümcek ağ örmüş, güvercin yuva kurmuş, dallar kapıyı kapatmış. Hem de kısa sürede.

SEVR’E GİZLENEN YILAN
Cuma günüdür. Sevr’e girdiler. Mağaranın içinde delikler vardı. Bir yılan, akrep veya çıyanın çıkabileceği delikler. Mağaraya kontrol için giren Hz. Ebu Bekir gömleğini çıkarıp yırtar. Her deliğe bir kumaş tıkar. Hz. Peygamber’e “Buyurun girin ey Allah’ın Elçisi” der. Girer Efendimiz. Mübarek başını Hz. Ebu Bekir’in dizine koyar. Yorgundur, birazdan uykuya dalar. Dışarıda ellerinde kılıçlarıyla onları arayan azgınlar var. Başlarına konulan ödül için bekleyen katiller.
Hz. Ebu Bekir tıkayacağı bir şey bulamadığı için açık kalan deliğe ayağını tıkar; Peygamber’e zarar gelmesin diye. Nitekim orada uykuya dalmış bir yılan uyanır. Hz. Ebubekir’in ayağının yolunu tıkadığını görünce ısırır. Ama Hz. Ebu Bekir ayağını çekmez; yılan Efendimize dokunmasın diye. Ancak canı yandığı için gözyaşlarına sahip olamaz. Damlalar Efendimizin yüzüne damlar. Uyanır Efendimiz ve “Neyin var Ebu Bekir?” diye sorar. “Yılan ısırdı ayağımı” der. Efendimiz mübarek tükürüğüyle sadık dostunun yılanın ısırdığı yeri ovalar. Ebubekir acıyı hissetmez.
Birazdan müşrikler mağaranın kapısındadır. Zira sürdükleri izler mağaranın kapısında sona erer. Ama “Kimse bu mağaraya girmiş olamaz. Girse örümcek ağı yırtılır, güvercin yumurtasını bırakıp uçar. Belki yüzlerce senedir buraya insan girmemiştir” derler. Baktılar göremediler, örümceği yırtamadılar, güvercine mağlup oldular.

SAYI DEĞİL İMAN ÖNEMLİ
Allah diledi mi fil ordularını kuşlarla helak etmedi mi? Sayı değil iman, samimiyet ve irade önemlidir. Nice az ordular kendilerinden kat kat çok orduları yendiler. Silahlı müşrikler mağaranın kapısına gelince Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygambere zarar gelir diye korkmaya başladı. Telaşlandı ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Resulü! Benim hayatımın ne kıymeti var ki! Ama sen ölürsen ümmet helak olur!” Efendimiz güven içinde şöyle buyurdu: Üzülme, endişelenme, Allah bizimle beraberdir.”
“Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber’ diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe/40)

***

ŞEHİT BİR ŞEHİR: GAZZE
Resmi rakamlar bir yana Gazze’de 100 binin üzerinde insanın şehit olduğunu tahmin ediyorum. Gazze’ye yapılan saldırı hem arz-ı mevud (güya Allah’ın Yahudi halkına ele geçirin dediği topraklar) beklentisini hem de Müslümanları Ortadoğu’da yok etme politikasını barındırıyor. Gazze’ye saldırı bir gözdağıdır. Bir cinayet ve soykırımdır, din kırımıdır. Gazze elbette özgürleşecek. Ve Gazze’ye bu felaketi reva gören İsrail elbette bedel ödeyecek.
İnsan olan her yürekte bir acı ve yıkımdır Gazze. Elbette zalimlerin hesabının yanında yüce Rabb’in de hesabı vardır. Ve bu olay “Fiten hadislerinde” açıkça belirtildiği gibi zalimlerin mağlubiyetiyle sonuçlanacak. Er veya geç. Bütün bu acıların yanında teselli olan tek şey Batı’daki uyanıştır. İnsanlar sokak ve caddeleri doldurup katillere lanetlerini haykırdılar. Filistin’in acısına ortak oldular.
Bu durum Batılı siyasileri çok etkilemese de halkları etkileyecektir. Ve inanın büyük olaylara gebe olacaktır. Özellikle yabancı aktivistlerin vicdan ve akıllarının bir tezahürü olarak Gazze’ye ulaşmaya çalışmalarını son derece manidar buluyorum. Elbette yerli olan aktivistlerin de. İslam ve Müslümanlara ilgisiz olanların uyanması önemli bir kazanımdır.

***

KIYAME (KIYAMET) SURESİ UYARIYOR
1. Kıyamet gününe yemin ederim.
2. Kınayan nefse de yemin ederim.
3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanır?
4. Evet, bizim onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan, önündeki zamanı günah işleyerek geçirmek ister.
6. “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye sorar.
7. Gözler kamaştığı,
8. Ay tutulduğu,
9. Güneş ile ay bir araya getirildiği zaman,
10. O gün insan, “Kaçış nereye?” der.
11. Hayır! Sığınacak hiçbir yer yoktur.
12. O gün varıp durulacak yer, yalnızca Rabbinin huzurudur.
13. O gün insana, önceden yaptıkları ve erteledikleri bildirilecektir.
14. Doğrusu insan, kendi aleyhine şahittir.
15. Özürlerini ileri sürse de (kendini kurtaramaz). (Kıyame/1-15)

***

EŞYA DA ALLAH’I TESPİH EDER Mİ?
Evet, duyduğunuz bir ayetin mealidir. İsra Suresi’nin 44. ayetinde “Hiçbir şey yok ki Allah’a hamd ile tespih etmesin, lakin siz onların tespihini anlamazsınız” buyuruluyor. Bilindiği gibi eşyanın zerrelerinde içten hareket vardır. Molekül, atom ve elektron gibi birbirinin içindeki varlıklar, canlı bir yaratıktaki gibi hareket halindedir. Her şey o muhteşem zata işaret eder. Mevlânâ, “Cansızdan, can âlemine girin de âlemin parçalarının ahengini duyun, o vakit cansız şeylerin tespihlerini apaçık duyarsınız” der.
Azrail tek başına mı ruhumuzu alır?
Azrail (AS) 4 büyük melekten biridir. O, yalnızca kendisine verilen emri yerine getirir. Eceli tamamlanmış olan kulların ruhunu alır. Onun emrinde bazı melekler vardır. Bu konuda şu ayet vardır: “Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.” (El-En’an, 6/61)
Kaza namazlarının her namazın arkasından kılınması şart mıdır?
Kazaya kalmış farz ve vacip bütün namazlar kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bunlar için belirli bir vakit yoktur. Ancak düzenli bir şekilde namaz borçlarını tamamlamak için kaza namazlarını vakit namazlarının peşinden kılmayı prensip hâline getirmek güzel bir harekettir.
Yolculukta veya yeraltında madende çalışan bir kimse, cem-i takdim veya cem-i tehir yapabilir mi?
Hac mevsiminde Arafat’ta öğle vaktinde öğle ile ikindi namazlarını, Müzdelife’de yatsı vaktinde akşam ile yatsıyı cem etmenin dışında, Hanefi mezhebinde cem-i takdim veya tehir yapmak caiz değildir. Şafii mezhebinde ise sefer hâlinde cem-i takdim ve cem-i tehir caiz görülmüştür. Gerektiğinde Şafii mezhebindeki içtihatla amel edilebilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu