NİHAT HATİPOĞLU / Sosyal medyada organize İslam düşmanlığı

Sosyal medya, her türlü kavganın, restleşmenin, tezgâhın, operasyonun merkezi olmaya başladı. Gelecekte sosyal medya, birçok iletişimin de adresi olacak. Bundan dolayı bu mecrayı yakından takip etmek, orada dönen olayları göz önünde tutmak lazım. Ülkemizde iletişimin eksen kayması yaşadığını gözlemliyoruz. Bu hususta gözlemlerinden birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum:
ALGI OLUŞTURUYORLAR
Belli isim ve hesaplar sosyal medyada sürekli olarak İslam‘a saldırıyor. Bu çirkin saldırıda her türlü yalanı meşru görüyorlar. İslam’dan olmayan, dinin özünden kaynaklanmayan hususları dinin emriymiş gibi aktarıp algı oluşturuyorlar. Herhangi bir İslam ülkesinde (halkı Müslüman olan ülkede) görülen ve dünyanın her coğrafyasında görülebilir olan bir çirkinliği “İşte İslam böyle” diye takdim edebiliyorlar. Her türlü ahlaksız tertiple takipçilere takdim ediyorlar. Bu hususta hiçbir ahlaki ve bilimsel hassasiyet tanımıyorlar.
İslam düşmanı bu hesapların tahribatına karşı mutlaka tedbir alınmalı ve gerekli cevaplar verilmelidir. Bunca ilahiyat hocaları sessiz kalmamalı. Bu iş belli isimlerle sınırlı kalmamalı. Gerçi bu platformları takip eden gençlerimiz gerekli ve yeterli cevapları veriyorlar. Var olsunlar. Sağlam bir iman ve teslimiyet içinde olan milyonlarca gencimiz, İslam’a layık birer mümin olarak gerekli ve tatmin edici cevapları oradaki bağnaz ve art niyetli zevatlara iletiyorlar.
Felsefeyi din, filozofları peygamber, felsefi doktrinleri kutsal kitap gibi gören malum bazı isimler bu düşüncelerini yaygınlaştırmak için geceli gündüzlü videolar paylaşıp ifsada yol açmaya çalışıyorlar. İslam düşmanı bazı merkezlerin kulu ve kölesi gibi İslam düşmanlığına soyunuyorlar. İslam felsefesi eğitimi gören ilahiyatçıların pozisyon almaları gerekmez mi? Zira bu zevata verilecek bütün cevaplar akaid, İslam felsefesi ve mantık kitabında meknundur (saklıdır).
HADİSLERİ İNKÂR ETTİLER
Kuran-ı Kerim’i ve sahih hadisleri birbirine rakipmiş gibi gösteren bazı aklıevvel kişiler sürekli olarak hadis ve sünnet düşmanlığı yapıp akılları etkilemeye gayret ediyorlar. Ayetleri sebebi nüzulundan, bağlamından koparıp bu utanmazca operasyonlarında kullanıyorlar. 23 yıllık hadis hazinesini toptan inkâr ederek yüce Kitabımızı akıllarına mahkûm etmeye gayret eden bu zevat yarın veya öbür gün Kuran’dan da vazgeçeceklerdir. Bu oyun böyle oynanıyor.
Önce Ebu Hureyre gibi hadis ravisi sahabiye karşı karalayıcı tweetler yazdılar. Sonra hadisleri inkâr ettiler. Sonra İslam hukukçularını karaladılar. Sonra Hz. Peygamber aleyhine şüpheler oluşturdular. Sonra Kuran’a dil uzattılar. Tabii bu yolun sonu Rabb’i inkâra getirecektir. Bunun örneklerini zaten görüyorsunuz. Sonra ateizme veya deizme yelken açtılar. Ahiretlerini berbat ettiler.
DİN DIŞI SAYMA
Dini hassasiyeti var olan bazı isimler ise bütün bu karalamalara malzeme hazırlıyor gibi aslı esası olmayan sözlerle İslam’ı akıl, şuur ve bilim dışı gibi göstererek çirkin faaliyetlere yakıt taşıyorlar. Herkes, hepimiz kullandığımız üsluba, sözlere, yorumlara dikkat etmek zorundayız.
Tekfir etme (yani Müslüman olduğunu ilan eden bazı Müslümanları kâfir ilan etme), din dışı sayma tarih olarak Hz. Ali’ye savaş açan Hariciler kadar azaltılsa da tarihin değişik dilimlerinde ivme kazanmış veya küllenmiştir. Tekfir, Müslüman’dan insan harcamıştır ama hariçten İslam’a insan kazandırmıştır. Bazı ayetleri bağlamından koparıp hem Müslüman’a hem de diğer insanlara zarar vermek İslam’ın emri olamaz. Hz. Ali’yi şehit eden bu anlayıştır. Elbette bu husus üzerinde makul ve sakince konuşulmalıdır.
ATEŞE TOPRAK ATALIM
Sosyal medya kutuplaşma odağı oldu. İnsanların, kurumların, kişilerin veya müminlerin hassas oldukları noktalar vardır. “Kırmızı çizgiler” diyelim. Bunları kaşımak, bunların üzerinden kavga oluşturmak kimseye fayda vermez. Zarar verir. İhtilafları derinleştirir. Tartışılacak bir konu varsa bunu restleşerek yapamayız. Restleşmek, yalan dolan bilgiler ülkeye de, vicdana da zarar verecektir. Hepimiz tutuşturulacak ateşe toprak atmalıyız. Zira birbirimizi yemekten başka bir şey yapmıyoruz. Tartışmanın, muhalefetin bir edebi ve adabı vardır. Bazen dili ısırmak gerekmez mi hata etmemek için?
Dinimizin yüce mesajına zarar verecek dini bilgilendirme ve takdim dine hizmet değil ihanet olur. İslam’ın kaynakları belli. Nasıl anlatılacağı da.
***
ŞEHİTLERİMİZE RAHMET OLSUN…
Gürcistan’da düşen ordumuza ait kargo uçağında 20 askerimiz şehit oldu. Yüce Allah’tan her bir şehidimize rahmet dileriz. Ailelerine sabır dileriz. Şehitler vatanımızın şehitleridir. Onlar birer kahramandır. Şehittirler. Benzeri musibetlerden Rabbim ülkemizi korusun. Kalbimiz, duamız onlarla beraber.
***
HİCRİ YILBAŞI VE HİCRİ TAKVİM NE DEMEKTİR?
Hicri takvim, Hz. Muhammed’in (SAV) Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, Ay’ın Dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve miladi yıldan 11 gün daha azdır. İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh Tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer (RA) döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı. Bu toplantıda Hz. Ali’nin (RA) teklifiyle 622 yılındaki Hz. Peygamberimizin (SAV) Mekke’den Medine’ye hicreti, Müslümanlar için tarih başlangıcı kabul edildi. İlk hicret eden kafile, muharrem ayında hicret ettiğinden dolayı da bu yılın ilk ayı olarak muharrem ayı kabul edildi.
Dua ne demektir? Duada nelere dikkat etmeliyiz?
Dua din literatüründe, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O’na arz etmesi demektir. Duanın ana gayesi, insanın hâlini Allah’a arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir diyalog anlamı taşır. Bir başka deyişle dua sınırlı, sonlu ve gücü sınırlı olan varlığın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibiyle kurduğu bir köprüdür. Özet olarak duanın yöntemi şöyledir: Dua gönülden, gizlice ve alçak sesle yapılmalı, mübarek vakit ve yerler tercih edilmeli, kıbleye yönelerek ve Allah’ın adıyla başlanarak, günahlara pişmanlık duyularak yapılmalı, kabulü için acele edilmemeli, kabul edileceğine inanılarak duaya ısrarla devam edilmeli, sebepler dünyasında yaşadığının bilincine erilerek talep edilen şey birtakım sebeplere bağlıysa önce bu sebepleri yerine getirmeli, yani fiili dua yapılmalıdır. Ayrıca kişi isteğini Allah’a arz etmeden önce Allah’a hamdü sena, Peygamber’e (SAV) salat ve selam getirmelidir.
Kalbimize bazen dini konularla ilgili kötü vesveseler geliyor. Bundan sorumlu olur muyuz?
Sözlükte fısıltı, hışırtı, gizli söz, fiskos, kuruntu gibi anlamlara gelen vesvese; şeytanın kötü bir işin yapılması, iyi bir işin terk edilmesi veya geciktirilmesi ya da eksik yapılması için insanı kışkırtması, aklını çelmesi, nefsin bayağı arzularına uymaya teşvik etmesi anlamında da kullanılır. Vesvese kelimesi Kuran-ı Kerim’de dört yerde geçmektedir. Vesvesecinin (vesvas) şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiş (Nas, 114/1-6). Şeytanın Hz. Âdem ile eşini cennetten vesvese yoluyla çıkardığı bildirilerek müminlerin bu konuda duyarlı olmaları ısrarla istenmiştir (A’raf, 7/20). Hz. Peygamber de müminlere vesvese ile hareket etmemelerini tavsiye etmiş, vesvesenin dini, hukuki bir hüküm doğurmayacağını bildirmiştir (Buhari, Talak, 11). Visvas da aynı anlamdadır. Kişi kalbine doğan düşüncelerinden, eyleme dönüştürülmedikçe sorumlu değildir. Buna göre kalbe doğan vesvese sebebiyle kişinin dinine zarar gelmez. Kişi vesveseden etkilenmemeli, kendisine iyi şeyler telkin etmeli, hatta Felak ve Nas surelerini okuyarak manen kendini güçlendirmeye çalışmalıdır.



