YAZARLAR

NİHAT HATİPOĞLU / Hazreti İbrahim diyalektiği

Hz. İbrahim’in kavmi ay, yıldızlar ve güneşe taparken aynı anda bunları da sembolize eden putlara ibadet eder ve tapınırlardı. Hz. İbrahim, akıl metodu ve istidlali ile kavmini tek Allah‘a yönlendirmeye çalıştı. Tamamen farklı bir metot izleyerek tabiatın ve putların bir yaratma fonksiyonunda olamayacağını ispat etmeye yönlendi. Böylece her çağdaki İslam âlimlerini de bir metodolojinin kıyısına getirdi. “Akıl ve vahyin bileşkesi” denebilir buna. İman edene vahiyle, iman etmeyene akılla hitap edilmesi gerektiğini öğretti Hz. İbrahim.

ALLAH’A GİDEN YOL
Hz. İbrahim, Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyordu. Ancak kavminin yola gelmesi için onlardan biriymiş gibi davranarak kavminin tapındığı tabiat varlıklarını tartışmaya açtı. Bunu yaparken akıl ve gözlemi esas aldı. Kuran-ı Kerim, Enam Suresi‘nde Hz. İbrahim’in bu akıl dolu metodunu şöyle anlatıyor: “Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. ‘İşte Rabbim!’ dedi. Yıldız batınca da, ‘Ben öyle batanları sevmem’ dedi.” (En’am/76).
Hz. İbrahim zayıf noktadan güçlü olana yol almayı daha doğru buldu. Gök cisimlerinin görünürde en zayıf halkası yıldızlardı. Sonra Ay’a yöneldi: “Ay’ı doğarken görünce de, ‘İşte Rabbim!’ dedi. Ay da batınca, ‘Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum’ dedi.” (En’am/77).
Önce yıldızları, sonra da Ay’ı kadraja aldı ve onların iflah olmayacağını belleklerine işledi: “Güneşi doğarken görünce de, ‘İşte benim Rabbim! Bu daha büyük’ dedi. O da batınca (kavmine dönüp), ‘Ey kavmim, ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım’ dedi.” (En’am/78).
Hz. İbrahim, rasyonalizmin bütün öğelerini bu delillendirmede kullandı. Bize de yöntem öğretti. İnsanların anlayacağı bir dille konuşulması gerektiğini bu örnekte görebiliriz. Hz. İbrahim’in son sözü de dikkat çekicidir: “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (En’am/79).

PUTLARI NEDEN KIRDI?
Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’in puta tapınan insanları Allah’a yönlendirirken takip ettiği yolu şöyle özetliyor: “Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu bulma kabiliyeti vermiştik. Biz onu iyi tanırdık. Hani babasına ve kavmine, ‘Şu sizin tapmakta olduğunuz heykeller de nedir?’ demişti. Onlar, ‘Biz babalarımızı bunlara tapar hâlde bulduk’ dediler. (İbrahim) ‘Andolsun ki siz de babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz’ dedi. Onlar, “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?’ dediler. (İbrahim) “Hayır! Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabb’idir. Onları yaratan O’dur. Ben de buna şahitlik edenlerdenim” dedi. ‘Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım.’
Derken (İbrahim) onların hepsini paramparça etti, yalnızca en büyüğünü bıraktı. Umulur ki ona başvururlar. Dediler ki: ‘İlahlarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir.’ (Bazıları) ‘Onları diline dolayan bir genç var. İbrahim adında biri’ dediler. Dediler ki: ‘Onu halkın gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.’ (İbrahim oraya getirilince) ‘Ey İbrahim! Sen mi ilahlarımıza bunu yaptın?’ dediler. (İbrahim) ‘Hayır! Belki şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun!’ dedi. Bunun üzerine kendi vicdanlarına döndüler ve ‘Gerçekten sizler zalimsiniz!’ dediler. Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler ve ‘Sen bunların konuşamayacağını çok iyi biliyorsun’ dediler.’
“(İbrahim) ‘O hâlde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz?’ dedi. ‘Yazıklar olsun size de Allah’tan başka taptıklarınıza da! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?’ (Onlar) ‘Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin’ dediler. Biz de ‘Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol!’ dedik.” (Enbiya/51-69)
Hz. İbrahim, putların acizliğini de yine akıl ve vahiy eşliğinde kavmine gösterdi. Samimi olup akıl sahibi olanlar inandılar; diğerleri yani bağnaz ve akılsız olanlar yollarına devam ettiler.

‘HADİ GÜNEŞİ BATIDAN GETİR’
Başka bir surede Hz. İbrahim ile Nemrud’un diyaloğuna dair dikkat çekici bir sahne sunulur. Nemrud, “Rabb’in ne yapabilir İbrahim” diye sordu. Hz. İbrahim, “Rabbim öldürür ve diriltir” cevabını verdi. Nemrud kendince kurnazca demagojik bir hamle yapar. Hapishanede idamı bekleyen bir suçluyu getirtir. Ve der ki: “İbrahim bu adam yarın asılacak. Ama ben onu serbest bırakıyorum. İşte böylece diriltmiş oluyorum. Tıpkı senin İlahın gibi.” Sonra “Yoldan geçen birini bana getirin” dedi. Sıradan birini tutuklayıp getirdiler. Nemrud, “Bu günahsız adamı asın” dedi. “Bak İbrahim, ben de İlahın gibi hem diriltiyor hem de öldürüyorum. Hz. İbrahim, Nemrud’u zorlayan şu teklifi yapar: “Rabbim güneşi doğudan getirmektedir. Haydi sen de onu batıdan getir.” Böylece Nemrud’u aciz ve şaşkın bir hâlde bıraktı. Kuran bu diyaloğu şöyle aktarıyor:
“Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabb’i hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ‘Benim Rabbim diriltir, öldürür” demiş; o da, ‘Ben de diriltir, öldürürüm’ demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, ‘Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir’ deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Bakara/258)

İMAN, İNSANI AZİZ EDER
Allah’a ve O’nun Peygamber’ine iman, kişiyi aziz ve mutlu yapar. İnkâr ise kişiyi perişan, mutsuz ve tereddüt sahibi kılar. Öyle ya; bu koca, gizemli ve muhteşem evrenin tesadüfen oluştuğunu düşünen zihniyet sahibi, günün birinde iç âlemine, deruni düşünmeye başladığında mutlaka bir yaratıcının varlığını görür. Kendini sahici selamete atar. Allah’a iman edince O’nun kulunu başıboş bırakmayacağını anlar. Bir kitaba ve öndere ihtiyaç hisseder. Vahiy ve Peygamber’ine tutunur. Böylece dünyasını anlamlandırırken ahiretini de kaybetmez. Ahiretin, dünyada ekilen tohumların devşirme yerinin olduğunu anlar. İman eder, lezzet duyar. Aziz olur. Hayatından zevk alır. İbadetten haz duyar.

***

SÜNNETLER, KILINAMAYAN FARZ NAMAZLARIN YERİNE GEÇER Mİ?

Evet, böyle hadisler var. Peygamberimizin bazı hadislerinde kulun mahşerde hesaba çekilmesi esnasında eksik farz namazlarının nafilelerle tamamlanacağı beyan edilmiştir. (Tirmizi, Salat 305; Nesai, Salat 9).
Şekere Alak Suresi okunup üflenince kişi sevdiğiyle barışırmış, doğru mu?
Böyle bir bilgi ne Kuran-ı Kerim’de ne de sahih hadislerde vardır. Bu tür söylentilere önem vermeyin. Dua ve Kuran-ı Kerim tabii ki gerekir, ama bu yöntemle değil.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu