YAZARLAR

NEBİ MİŞ / ŞİÖ Zirvesi’nden geriye kalanlar

Son yıllarda, ister Batı’nın ister Doğu’nun ağırlıkta olduğu uluslararası zirvelerin genel teması, “eşitlik”, “istişare”, “karşılıklı güven ve fayda”, “farklılıklara saygı”, “ortak kalkınma” gibi ilkeler etrafında şekilleniyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Tianjin Zirvesi’nin teması bizzat bu konular üzerine kurulmuştu. Uluslararası zirvelerde bilinçli olarak üzerinde uzlaşılabilecek temaların seçilmesi nerdeyse bir prosedüre dönüşmüş durumda. Ancak, bu konularda yayınlanan ortak bildiriler çoğu zaman gündeme bile gelmiyor.
Bu zirvelerde liderlerin ikili görüşmeleri, kişisel temasları daha büyük önem arz ediyor. Birçok devlet de lider diplomasisi için bu zirvelere katılıyor.
Dünyada lider diplomasisini en etkin yürüten liderler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilk sıraya yerleştirmek mümkün. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tecrübesi, kişisel karizması, uluslararası toplantılardaki performansı ve sorunların çözümüne yönelik güven oluşturan çabası ve adaletli duruşu fark oluşturuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan pazar günü öğleden önce zirvenin yapılacağı şehre vardı. Pazartesi akşamı Türkiye’ye doğru yola çıktı. Bu kadar kısa bir sürede zirve toplantısının yanı sıra, Çin, Rusya, İran, Pakistan, Ermenistan, Azerbaycan liderleri ile ayrı ayrı görüştü. Ayrıca, Çin Komünist Partisi Genel Sekreterini kabul etti. Birçok görüşme talebine de yeterli zaman olmadığı için olumlu cevap verilmediği söylendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ŞİÖ Zirvesi’nde gerçekleştirdiği çok boyutlu diplomasi ve bu diplomasinin ayırıcı yönünü iyi anlayabilmek için zirve ile ilgili birkaç hususun altını çizmek gerekir.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Tianjin zirvesi bugüne kadar örgütün en geniş katılımlı ve gösterişli zirvesi olarak öne çıktı.
Pekin yönetimi bu zirveyi, ABD liderliğindeki bloklara karşı daha güçlü ve çok taraflı alternatif bir arayışın başarısı olarak sundu.
Putin ve Şi konuşmalarında bu hususları özellikle öne çıkardılar. Çin lideri Şi, örgütün, “insanlık için ortak bir geleceğe sahip yeni bir uluslararası ilişkiler ve topluluk inşasını teşvik etmede önemli bir güç” haline geldiğini söyledi.
Putin ise, ŞİÖ toplantısının Avrasya ülkeleri arasındaki “dayanışmayı pekiştireceğini” ve “daha adil çok kutuplu bir dünya düzeninin şekillenmesine yardımcı olacağını” vurguladı.
ŞİÖ’nün öne çıkan iki ülkesi Çin ve Rusya, Batı ülkelerin ağırlıkta olduğu uluslararası örgütleri çok kutuplu dünya düzeninin inşasında önemli araçlar olarak görüyorlar. Ancak, İsrail’in devam ettirdiği soykırım başta olmak üzere, küresel sorunların çözümünde bu çok kutuplu düzen arayışının gereklerini yerine getirmiyorlar. Jeopolitik rekabeti, kendilerinin merkezinde olduğu yeni bir hegemonya arayışı olarak görüyorlar.
Türkiye ise dünyaya Doğu- Batı ekseninden bakmıyor. Çok taraflı ve kapsayıcı diplomasinin bir gereği olarak farklı örgütlerde yer alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin dönüşünde, Türkiye’nin bu konumunun bir kez daha şu cümlelerle vurguladı: “Ufku soğuk savaş ayazında buz tutmuş bir ülke değiliz. Doğu ile Batı arasında ayrışmanın değil, yeni köprüler kurmanın gerekli olduğunu devamlı söylüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ŞİÖ Zirvesi’nde Çin başta olmak üzere görüştüğü her lider, Türkiye’nin bölgesel ve küresel önemine vurgu yapma ihtiyacı hissetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu’da ya da Batı fark etmeksizin katıldığı her toplantıda hakikati savunan bir diplomasi yürütüyor. Mazlum ve mağdurların hakkını ve hukukunu her platformda savunuyor. 20’den fazla ülkenin katıldığı ŞİÖ Zirvesi’nde de İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımını tüm görüşmelerinde dile getiren tek liderdi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu