NEBİ MİŞ / Körfez turu ve ilişkilerde stratejik derinleşme

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üç ülkeyi kapsayan Körfez turunun son ayağı Umman‘dı. Erdoğan, bu ülkeye en son 2005 yılında Başbakanlığı döneminde gelmişti. Yirmi yıl aradan sonra geldiği Maskat’ta Sultan Heysem bin Tarık tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Umman dış politikası, bölgesel çatışmalardan uzak ve daha çok tarafsızlık üzerine şekillenmiştir. Modern Umman’ın kurucu babası Sultan Kabus, Ocak 2020’de vefat ettiğinde elli yıldır iktidardaydı. Yerine gelen Heysem de Kabus dönemi politikalarını devam ettirmektedir. Diğer Körfez ülkelerinin aksine Umman, toplum olarak daha geleneksel, iç politikada istikrarlı, dış politikada ise bölgesel rekabetten uzak durmaya çalışmaktadır. İkili ilişkilerde uzlaşmacı bir politika takip etmektedir. Umman, Ortadoğu‘nun diğer ülkelerinde olduğu gibi, yeraltı kaynaklarına bağımlılığı azaltarak ekonomisini son yıllarda çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Erdoğan’ın ziyaretinin gündeminde ikili ilişkilerde, sanayi, ekonomi, savunma, ticaret gibi konular varken, bölgesel düzeyde de Gazze’de ateşkesin devamı, yardımların koordinasyonu ve iki devletli çözüm bulunmaktaydı.
Devlet başkanları düzeyinde, karşılıklı ziyaretler az olsa da bölgesel konularda birçok konuda iki ülkenin bakış açıları örtüşmektedir. Bu ziyaret sırasında, 16 farklı belgenin kabul edilmesi iki ülke arasındaki stratejik bağları daha da güçlendirecektir. Körfez ziyaretinde, ekonomi ve kalkınma, enerji başlıklarının yanında, güvenlik ve savunma konularının da ön sırada olduğunu vurgulamaya gerek yok. Ülkeler, artan belirsizliklere ve güvenlik risklerine karşı savunmalarını güçlendirmenin ve çeşitlendirmenin yollarını aramaktadır. Körfez turuna savunma sanayii şirketlerinin üst düzey yöneticileri katıldı. Dolayısıyla, her üç ülkeyle imzalanan kâğıtlarda savunma sanayii ürünlerinin önemli bir yer tuttuğunu öngörebiliriz.

EUROFIGHTER TEDARİKİ
Türkiye savunma sanayii ürünlerinde ihracatçı bir ülke olarak küresel savunma ürünleri pazarında her geçen yıl konumunu yükseltirken, kendi savunma kapasitesinin eksikliklerini de çok yönlü olarak tamamlama yoluna gitmektedir. Bilindiği gibi Türkiye, Avrupa menşeli savaş uçağı olan Eurofighter tedariki konusunda önemli bir mesafe kaydetti. Almanya uzun bir süre onay konusunda dirense de en nihayetinde yakın dönemde şerhini kaldırmak zorunda kaldı. Ancak Almanya’nın onayı geciktirmesi maalesef Türkiye’ye zaman kaybettirdi.
Türkiye kendi milli uçaklarını envantere alana kadar, savunma sistemini dışarıdan alımlarla güçlendirmeye çalışıyor. ABD ile F-16 ve F-35 müzakereleri bir süredir devam ediyor. Ancak, müzakerelerin sonucunun ne yönde şekilleneceği muğlaklığını koruyor.
Dolayısıyla, Türkiye daha fazla zaman kaybetmeden Eurofighter tedarikini hızlandırmak istiyor. Alımlarla geniş bir filolar kurulması hedefleniyor. Üretici ülkelerle anlaşma hemen imzalansa bile üretim süreçlerinden dolayı teslimat için genelde beklemek gerekiyor. Bundan dolayı da Türkiye, şu anda Katar, Umman ve İngiltere gibi ülkelerin elinde olan Eurofighter’lardan hemen almak ve teslimleri hızlandırmak için müzakere yürütüyor. Bu ziyaret kapsamında, Katar ve Umman ile bu alımların konuşulduğu gündeme gelince Türkiye’de bazı çevreler hızlı bir şekilde “ikinci el” tartışması başlattılar. Halbuki, daha alınacak uçakların yaşı ya da ne kadar kullanıldığı ile ilgili bir bilgiye sahip değiller. Ayrıca, bu sektörle ilgili “ikinci el” tartışmasının abesle iştigal olduğunu işin uzmanları söylüyor. Aslında Türkiye’nin Umman ve Katar’la bu konudaki müzakerelerini bir tür “araya girme” ya da “devretmek” gibi görmek gerekir. Katar ve Umman’ın bu uçakları tedariklerinin yeni olduğu ve neredeyse kullanmadıkları biliniyor.
Körfez ülkeleri ile Türkiye’nin ilişkileri her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu ziyaret sırasında “devletten devlete satış” anlaşmalarının yapılmış olmasını ilişkilerde yeni bir boyut olarak görebiliriz.



