YAZARLAR

NEBİ MİŞ / Gençlerin potansiyeli ve jenerik genellemeler

Geçtiğimiz yıllarda lise ve üniversite giriş sınavları açıklandığında “sıfır puan alan” öğrenciler üzerinden medyada bir tartışma başlatılır, eğitim sistemi üzerine buradan büyük genellemeler yapılırdı. Hatta sadece duyduğu bu haber üzerinden eğitim sistemi eleştirisini ve kendi çözüm önerisini bir çırpıda geliştiriverenler hiç de az değildi.
Bu yıl, “sıfır puan alan” tartışması yerine “tam puan alan” öğrenciler ve İmam Hatip okullarının sınavlarda yükselen başarısı üzerinden bir siyasi kampanya başlatıldı. Siyasi ve ideolojik rekabet için elverişli bir konu olarak düşünüldüğü için muhalefetin önemli figürlerinin de içinde olduğu siyasetçiler manipülasyona başvurdular. Yine yalan yanlış açıklamalar yaparak, gençleri siyasal ajandalarına alet etmek istediler.
Yani ister “sıfır puan” ister “tam puan” olsun fark etmiyor, bir şekilde gençleri siyasal gündemlerinin malzemesi haline getirmek için gayret ediyorlar. Örneğin, yıllardır İmam Hatip okullarının eğitim kalitesi düşük diye siyasi propaganda yaptılar. Hakikatin öyle olmadığı anlaşılınca hemen tam puan alan öğrenciler üzerinden başka bir yalana sarıldılar.
Gençlerle ilgili ölçülebilir konularda ortaya atılan yalanları, manipülasyonları, deformasyonları bir şekilde çürütmek mümkün. Hakikat er ya da geç ortaya çıkıyor.
Ancak sırf muhalefet aktivizminin bir gereği olarak gençleri eleştirilerinin tüketicisi olarak konumlandırmak gençlere uzun dönemli zarar veriyor. Son yıllarda gençleri, “bencil”, “kaygılı”, “umutsuz” olarak etiketlemek yaygınlaştırıldı. Hatta bu eleştiriler trend haline getirildi. Gençlerle ilgili bir cümle kurulacaksa ilk olarak onların “kaygılı” ve “umutsuz” olduğu söylenerek söze başlandı.
Türkiye’de gençlerin bu “kaygı” ve “umutsuzluğu” meselesi salt siyasi pozisyona indirildi. Gerçekten gelecek kaygısı duyan ve umutsuzluk hisseden gençlerin böyle hissetmelerinin kök nedeni ile çok ilgilenilmedi. Hatta bu konuda araştırma sonuçlarını açıklayanlar bile hakikatin tamamını göstermeye yanaşmadı.
Gerçekten de gençlerle ilgili yapılan araştırmalarda “kaygı” bir bulgu olarak karşımıza çıkıyor. Ama bu kaygı halini ortaya çıkaran faktörlerin tek bir kök nedeni yok. Dünyada gençlerle ilgili araştırma yapan birçok kurum var. OECD, BM, Dünya Bankası, AB gibi kurumların gençlikle ilgili alt birimleri periyodik rapor yayınlıyorlar.
Yapılan tüm araştırmaların raporları incelendiğinde gençlerin “kaygı” ve “endişe” haline ilişkin farklı düzeylerde bulgu var. Yani bu bulgular sadece Türkiye’ye has bir durum değil. Dünya raporlarına bakıldığında gençlerle ilgili “bireyselleşme”, “sosyalleşme azlığı” ve “kaygı” gibi bulguların en önemli kök nedeni, dijitalleşme ve sosyal iletişim ağları üzerinden şiddeti öne çıkaran olumsuz içeriklerin daha fazla dolaşımda olması. Hatta birçok Avrupa ülkesi, gençlerin sosyal medya kullanımına yaş sınırı getirilmesi ile ilgili yasal düzenlemelere gidiyor
Buna ek olarak, aynı zamanda sosyal mecralar üzerinden idealleştirilen (ama gerçekte öyle olmayan) hayat sunumları da gençlerin gerçeklik algısını zedeliyor. İdealleştirilen hayatlarla, yine farklı içeriklerde tüketilen şiddet görüntüleri gençler üzerinde bir gerilim hattı oluşturuyor. Gerçeklik ile hayaller arasındaki mesafe ve baskı, kaygı ve umutsuzluğa katkı yapıyor.
Yani tüm dünya bu sorunları konuşuyor. Ama bizde olduğu gibi değil.
Gençleri önemsediğinizi söyleyerek gençlerle ilgili sorunları iktidara ve siyasete yükleyerek jenerik genellemeler yaptığınızda iyi bir şey yapmış olmuyorsunuz. Onların “kaygı duydukları alanları çoğaltırsak bu bizim siyasetimize yarar” diye düşünüyorsanız gençlere doğrudan zarar veriyorsunuz. Bu düşüncenin gençlere zarar verdiği gibi size de bir faydası olmaz. Kendi siyasi umutsuzluğunuzu ve endişenizi gençlere hamletmeyin.
Bugün savunma sanayii şirketleri başta olmak üzere yüksek teknolojili ya da stratejik alanlarda faaliyet gösteren firmalarda yüz binlerce genç hayata başlıyor. Türkiye’nin yüzünü ağartacak, gurur duyacağımız işlere imza atıyorlar. Yine son yıllarda uluslararası sıralamalarda öğrencilerimizin başarıları giderek artıyor. Yani çalışıp, başaran dinamik bir gençlik potansiyelimiz var.
Sürekli olarak gençlerin endişelerini artıracak açıklamalar yerine başarı hikâyelerini, gelecek potansiyellerini konuştuğumuzda ve sorunları sahici bir düzlemde tespit ettiğimizde gençler için iyi bir şey yapmış oluruz.
Bugünlerde gençler, üniversite tercihlerini yapıyorlar. Onların geleceklerine olumlu katkı sağlayacak önerilerde bulunalım. Hakikati konuşalım. Gençlerin potansiyeline güvenelim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu