YAZARLAR

MURAT YILMAZ / Muhalefetin Açmazları

Türkiye siyaseti, muhalefet üzerine odaklanmış durumda… Muhalefetin içinde CHP’deki yolsuzluk, parti içi iktidar ve Cumhurbaşkanı adayı kim olacağı, Cumhurbaşkanlığı seçimine hangi ittifakla gidileceği, İYİ Parti‘nin dağılması ve İYİ Parti’nin bulunduğu siyasi alanda kurulan küçük reaksiyoner sağcı partilerin geleceği ve üçüncü blok arayışı, DEM Parti‘nin muhalefet bloğundan ayrışması ve üçüncü yol arayışı ciddi bir tartışma konusu… Bu siyasi strateji tartışmalarının ötesinde muhalefetin dünyadaki değişen jeopolitik dengeler ve riskler karşısında bir alternatif bir dış ve güvenlik politikası üretilememesi yeni bir büyük problem alanı… Üçüncü olarak değişen Türkiye, bölge ve dünya şartları çerçevesinde bütün ideolojilerin kendini yenileme ihtiyacını karşılayamayan muhalefet, ideolojik bir bocalama yaşıyor… Dördüncüsü MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli‘nin inisiyatifi ile başlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet projesi olarak hayata geçirdiği PKK’nın tasfiyesine yönelik “Terörsüz Türkiye” projesi de muhalefet bloğunu çatlatmıştır.

Muhalefetin yaşadığı bu büyük problemler, siyasi partiler ve siyasi liderler üzerinde ezici bir baskı oluşturuyor. Bu baskının muhalif siyasi parti, liderler ve özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in üzerindeki olumsuz etkilerini siyasi söylemin sertleşmesi, hatta kabalaşması üzerinden gözlemlenebiliyor. Halbuki seçimlere bu kadar uzun bir süre varken muhalif siyasi parti ve liderlerin bu büyük problemleri çözerek seçimlere gidebilmek gibi bir zaman aralığına ve imkanına sahip olduğu da söylenebilir.

Muhalefette en büyük problem CHP’de… Yukarıda saydığımız bütün problemler CHP’yi yatay olarak kesiyor. Bu bakımdan odak noktamız CHP olacak… CHP’de parti içi iktidar mücadelesi, yolsuzluk iddiaları ve Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları iç içe geçmiş durumda. Ekrem İmamoğlu‘nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla beraber CHP içindeki dengeler zamanla değişti. İmamoğlu’nun kullandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi lojistik imkanları, zaman içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu‘nun genel başkan olarak kullandığı CHP genel merkezinin lojistik imkanlarını geçti…. Buna 14/28 Mayıs 2023 seçimlerini Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesi üzerine Ekrem İmamoğlu cüretkar bir şekilde parti içi muhalefete yöneldi.

Kemal Kılıçdaroğlu, partiyi 13 yıl yönetmesinin ve dayandığı sosyal hizbin blok davranışına o kadar güvendi ki, kibirle büyük bir hata yaptı ve 4-5 Kasım 2023’teki CHP Kurultayı divan başkanlığına Ekrem İmamoğlu’nu getirmeyi teklif etti. CHP Kurultayına Ekrem İmamoğlu’nun üstelik kendi teklifiyle divan başkanı olmasının “kediye ciğer emanet etmek”ten farklı olmadığını Kemal Kılıçdaroğlu acı bir şekilde tecrübe etti. Kılıçdaroğlu’nun “haksız” ve “lojistik” imkanlar yüzünden kaybettiğini anlamasına rağmen, bu iddiaları kamuoyuna ve mahkemeye taşımaması, yaklaşan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin kaybetmesinin gerekçesi olmakla suçlanmak istememesinden kaynaklanıyordu. Kılıçdaroğlu hizbi siyasi stratejisini, CHP’nin 31 Mart 2024 seçimlerinde kaybedeceği varsayımıyla zamana bırakarak 1 Nisan 2024 tarihine odaklandı. Bu yüzden yerel seçimlerdeki tasfiyeye de sesini çıkarmadı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun ofisindeki hesap, seçim sonuçlarıyla uyuşmadı.

CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden beklenenden daha başarılı bir sonuçla çıktı. Seçim sonuçlarının bir başka beklenmeyen sonucu ise Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi olarak görülen CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in siyasi aktöre dönüşmesi oldu. Ekrem İmamoğlu hizbinin beklenmedik Kurultay ve yerel seçimler başarısı, bu sefer İmamoğlu tarafında bir kibre ve güç zehirlenmesine yol açtı. Bu yüzden İmamoğlu hizbi, partide hala gücü olan Kemal Kılıçdaroğlu’na hayat hakkı vermeyecek şekilde tasfiye edeceğini ayan etti. Bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu hizbi yeraltına çekilerek bir tür gerilla muhalefeti yürütmeye yöneldi. Ekrem İmamoğlu’na ilişkin yolsuzluk ve CHP kurultayındaki şaibe iddiaları kamuoyuna ve mahkemelere taşınmaya başladı. Böylece CHP’deki parti içi mücadelede giderek şiddetlenen bir ivmelenme yaşandı.

Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel hizbi bu soruşturmayı parti içi muhalefeti kazanmak yerine, muhalefeti tam olarak sindirmek için bir fırsata dönüştürecek yanlış bir siyasi strateji belirledi. Ekrem İmamoğlu’nun lojistiğiyle oluşmuş medya ve sosyal medya ağları, Kemal Kılıçdaroğlu hizbini ve Mansur Yavaş’ı müstakil davranamayacak şekilde baskı altına aldılar. Bu durum Ekrem İmamoğlu’nun tek aday olarak Cumhurbaşkanlığı adayı ve Özgür Özel’in tek aday olarak CHP olağanüstü kurultayından yeniden CHP genel başkanı seçilmesinde işe yaradı. Ancak zamanla bu baskı, parti içi muhalefeti İmamoğlu-Özel ikilisinden tamamen ayıracak bir kopuşa götürdü.

Bu dönemde parti içi muhalefet mahkemelere şikayetlerde bulunurken, Ekrem İmamoğlu’na yönelik davanın genişlemesi ve derinleşmesi İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması ihtimalini fevkalade zayıflattı. Bu durum tabiatıyla CHP içindeki dengeleri değiştirecektir. Bunun üzerine eklenen CHP’nin şaibeli kurultayının mutlak butlan haliyle iptal edilerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığına dönülmesi ihtimali, parti içi mücadeleyi sertleştirdi. Parti içi mücadele sertleştikçe CHP yönetimi ve genel başkan Özgür Özel’in iktidara yönelik söylemi hakaret şeklinde gelişiyor.

CHP’deki parti içi mücadelenin taraflarının birbirlerini tasfiye etmeye yönelmesi, birbirlerine günlerinin sarsılması ve tartışmaya yolsuzluk ve mezhep gibi konuların dâhil olması yüzünden birlik ve beraberlik içinde çözülmesi çok zor görünüyor. Bu iç çatışma hali, CHP’nin kendini yenilemesi, yüzde 50’yi dikkate alacak kuşatıcı bir siyasi dil ve program geliştirmesi ve nihayet altılı masa muadili yeni bir ittifak arayışını zorlaştırıyor. Terörsüz Türkiye projesinin hayata geçmesi DEM Parti’yi CHP ve etrafındaki aşırı sağ partilerden uzaklaştırıyor. Terörsüz Türkiye hedefi, CHP’nin etrafındaki İYİ Parti ve Zafer Partisi gibi milliyetçi partilerle arasını açıyor. CHP’nin DEM Parti ile İYİ Parti ve Zafer Partisi arasında denge kurmakta zorlanacağı açık. Bu durum CHP içindeki ideolojik gruplarda da anlaşmazlıklara yol açabilir.

CHP ve muhalefet cephesi ortak bir program etrafında değil, Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir ittifak oluşturmuş durumda oldukları için, temel siyasi ve ideolojik meseleler tartışıldıkça muhalif cephenin iç tartışmalarının artması beklenebilir. Bu tartışmaların CHP içinde de ideolojik kırılmalara yol açması kaçınılmaz görünüyor. CHP, hizipleşme ve sert siyasi söylemleri aşarak Türkiye’nin temel meselelerini tartışarak yüzde 50’yi ikna edecek bir programla ikna etmeye yönelmedikçe her an yüzde 25’lik ideolojik seçmen kitlesine hapsolması kuvvetle muhtemeldir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu