YAZARLAR

MURAT YILMAZ / CHP’nin Yeni Yönetimi CHP’yi Yenileyebilir mi?

CHP’de mahkemeler ve mahkemelere karşı davaları konusuz bırakmaya matuf kurultaylar etrafında dönen bir hareketlilik yaşandı, yaşanıyor… CHP’nin hukuka karşı kurultay çalımları nispeten sonuç verdi ve “şaibeli kurultay” davalarında CHP şimdilik derin bir nefes aldı. Ekrem İmamoğluÖzgür Özel ikilisi bu mahkemeler ve kurultaylar sürecini, kendi hiziplerinin lehine olacak şekilde yönetti ve parti içindeki muhalif hizip ve isimleri şimdilik adeta ezerek yendiler… İmamoğlu-Özel hizbinin partiye tamamen hakim olmasının orta ve uzun vadede verebileceği zararları göreceğiz… CHP’deki farklılıkların kendilerine parti içinde yer bulamayınca, parti dışına çıkmaları kuvvetle muhtemeldir. CHP tarihi buna benzer ayrılma ve kopmalarla doludur. İmamoğlu- Özel ikilisi kesin galibiyetin hazzı içinde bu riski görebilecek veya idrak edebilecek bir yerde değiller.

Kurultaylarda 13 yıl partiyi yönetmiş eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu hizbinin mahalle, ilçe, il yönetimlerinden ve kurultay delegasyonundan büyük ölçüde “arındırıldığı” anlaşılıyor. CHP TBMM grubu büyük ölçüde Kemal Kılıçdaroğlu tarafından seçildiği için Kılıçdaroğlu hizbinin en güçlü olduğu parti organı, CHP TBMM grubudur. Bu durumun Kılıçdaroğlu hizbinin CHP’den ayrılarak yeni parti kurmaları halinde TBMM’de parti grubu oluşturmak gibi Kılıçdaroğlu açısından avantaj, Özel açısından bir siyasi riski barındırdığını kaydedelim.

İmamoğlu- Özel ikilisi kurultayda sadece genel başkanlıkta değil, parti meclisinde de rakipsiz ve firesiz bir şekilde kazandılar. Bu şekilde parti yönetimine de tam anlamıyla hakim oldular. Beklendiği gibi Ekrem İmamoğlu’nun Silivri Cezaevinde olmasının, İmamoğlu ile Özgür Özel arasında bir anlaşmazlığa şimdilik yol açmadığı görüldü.

CHP Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum sağlayarak parti yönetimi ile Cumhurbaşkanlığı seçim ofisini ve gölge kabineyi birbirinden ayırdı. Cumhurbaşkanlığı seçim ofisi mekan olarak da eski CHP genel merkezini kullanacak. Gölge kabinede gölge bakanların yanında, gölge bakan yardımcıları ve gölge kurul üyelerinin de olacağı ifade edildi. Kurultay sonrasındaki gölge kabine henüz açıklanmadı, gölge kabinenin haftaya açıklanması bekleniyor. Bu durumda CHP yönetimi Cumhurbaşkanlığı sistemini dikkate alarak iki başlı bir yapıya dönüşmüş olacak. Eskiden de gölge kabine vardı ancak eski gölge kabine ve parti yönetimiyle içiçeydi. Şimdi ikisi birbirinde kadro, mekan ve toplantı tarihleri itibarıyla da ayrışacak… Genel başkanın bir hafta parti yönetime bir hafta da İmamoğlu’na vekaleten Cumhurbaşkanlığı Aday ofisinde gölge kabineye başkanlık etmesi bekleniyor.

Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut 11 Aralık 2025’de CHP Sözcü Zeynel Emre ile birlikte bir araya geldiği gazetecilere, ‘gölge bakan’ ve ‘bakan yardımcılarının’ görev alacağı ‘gölge kabine’ye ilişkin, “CHP’nin parti içerisindeki mücadelesi genel merkezde, toplumun sorunlarını ve bu sorunların çözümünü anlatacak yapı da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nde olacak. Bu dönem iki ayrı güçlendirilmiş yapı göreceksiniz” dedi.

‘Gölge kabine’deki üye sayısının mevcut bakanlık sayısı kadar olacağını da vurgulayan Bulut, “Geçmiş dönemde Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) görev alan arkadaşlarımızın çoğu burada olacak. Bu dönem gölge kabinenin tüzük gereğinin atanması sadece Parti Meclisi’nden olmayabiliyor, dışarıdan da olabilir” diye konuştu.

CHP Parti sözcüsü Zeynel Emre de Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’ni “Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan bir organizasyon” olarak değerlendirdiklerini söyledi. Emre, böyle bir organizasyonda tek öznenin cumhurbaşkanı adayı olmayacağını vurgulayarak, “Politika kurullarından, gölge kabineden, sözcüsünden, çalışmasından, Türkiye’ye bir rol model göstermiş olacağız” dedi.

CHP’nin bu hazırlığının bir amacının da Ekrem İmamoğlu’nu gündemde tutmak olduğu açıktır. CHP’deki bu yeni yapılanmayı CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilen Ekrem İmamoğlu’nun da istediği anlaşılıyor.

CHP’deki genel merkez yönetimi ve Cumhurbaşkanlığı aday ofisindeki gölge kabine şeklindeki ikili yönetimin iki başlılık, liderlik, otorite ve uyum sorunları doğurup doğurmayacağı veya zengin bir kadroyla sinerji yaratıp yaratmayacağı önümüzdeki dönemin takip konularından biri olacaktır.

Haftaya ilan edilecek gölge kabineyi bir yana bırakarak parti meclisine ve genel merkez yönetimine bakacak olursak, parti meclisindeki üye sayısının artmasının parti meclisine güç katmaktan ziyade gerçek anlamda fikir söyleme ve tartışmayı engelleyecek bir temsil işlevine dönüşmeyle sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu durumu, kurultay öncesinde partinin programının hazırlanmasında da görmek mümkün… Artık bu tür siyasi metinler parti içinden siyasi kadrolardan değil danışman ve ajans çalışanları gibi profesyonellerden çıkıyor. Bunun CHP gibi parti içi siyasi kültür ve kadrosunun güçlü olduğu bir partide nasıl sonuçlar doğuracağını göreceğiz. Bu parti içi katılım bakımından bir daralmaya yol açacaktır. Ancak CHP yönetimi ve kurmayları, belki de Cumhurbaşkanlığı sistemin bir mecburiyeti olarak %50+1!i yakalayabilmek için CHP’nin güçlü parti siyasi kültürünün dışında kalan kesimlere hitap edebilmenin yolunu bu formülde arıyor

CHP İmamoğlu davasında adı geçen parti yönetimindeki isimlere, 6’lı masadan CHP’ye katılanlara, Bihlun Tamaylıgil gibi CHP’de farklı kademelerde görev yapmış isimlere yer vererek partide eski yeni, dışarıdan gelenlerle “partiyi bekleyenler” arasında bir denge tutturmaya çalıştığı görülüyor. Ekonomi yönetiminde sağdan gelen isimlere yer açıldığı anlaşılıyor. CHP’nin yenilenen parti programı ve dış politika anlayışının emekli büyükelçi Namık Tan’ın temsil ettiği uyumlu Avrupa Birliği ve radikal batıcılık dışında bir perspektif geliştirdiği söylenemez. CHP dünyadaki yeni gelişmeler, Batıdaki bölünme ve Avrupa’nın içine girdiği kriz yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.

CHP Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel ile yakaladığı rüzgarın partiyi yenileştireceğini ve yenileyeceğini varsayıyor ancak CHP eski genel sekreterlerinden Kamil Kırıkoğlu’nun 1977’de tespit ettiği realite üzerine 50 yıl koyarak devam ediyor:

“CHP ihtiyar bir partidir. Çekilen bütün rahatsızlıklar bu ihtiyarlıktandır.”

CHP 1960’larıda ve 1970’lerde o zamanın nitelikli aydınlarıyla çalışarak CHP’yi gençleştirmeye ve yenilemeye çalıştı. Mesela Kamil Kırıkoğlu bir koldan Türkiye’nin parlak aydınlarından İdris Küçükömer ve Sencer Divitçioğlu ile temastaydı. Bülent Ecevit başka koldan Turan Güneş, Ahmet Yücekök ve “mülkiye cuntası” bunun için çok çalıştılar peki sonuç ne oldu? Bakın bu mücadelenin içinde yer alan Cahit Kayra ne diyor?

“O gün Eyüboğlu ile yaptığımız konuşma sırasında Ecevit ve CHP hareketinin neden başarısız olduğunu görüştük. Notlar almışım, demişiz ki: “Başarısızlığımızın nedeni “iç çekişmemiz”. Bu yorum Bülent Ecevit’in “Mücadele, içe dönüktür” kuralını gündeme getiriyor. Ancak “Neden iç çekişme?”nin açıklaması gerek. Bunu şöyle açıklamışız: “Ülkenin büyük sorunları var. Biz bunları göğüsleyebilecek, çözecek güce sahip değiliz. Bunun için gerekli entelektüel gücümüz ve böyle bir güçle donatılmış “kadromuz” yok. Bu yüzden çözemeyeceğimiz sorunları bırakıp, iç çekişmelere dönüyoruz. Böylece hem kendimizi aldatıyor, hem de belki, kamuoyunu oyaladığımızı sanıyoruz” (Cahit Kayra, 1938 Kuşağı, s. 515.)

CHP bugün ne kadrosunda ne danışmanlarından ne de etrafında bu evsafta aydınlara sahip. Anavatan Partisi kökenli ve yolsuzlukla yargılanan bir müteahhit ailesinden gelen ve gittiği üniversite dahi tartışmalı olan bir ismin etrafında teşekkül eden bir partiden yeni dünyaya ve yeni Türkiye’ye uygun bir kadro ve program beklemek ne kadar gerçekçi? Hasılı CHP hala ihtiyar bir parti ve eski evin arsasını bir müteahhite vererek kurtulacağını ve yeni bir hayata kavuşacağını zanneden bir “yılkı atı” gibi siyaset meydanında dolaşıyor…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu