MHP lideri Devlet Bahçeli’den CHP’ye 3S uyarısı!

MHP lideri Devlet Bahçeli gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Yolsuzluğu aydınlatmak yerine savunmaya geçen CHP’ye eleştiren Devlet Bahçeli; “CHP’nin istikrarsızlığı, tarihsel çizgisinden derin kopuşu Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyecektir.” dedi.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ
“Mesele şahsımın memnuniyetinden daha çok makul ve sonuç odaklı çalışmaların süreklilik içinde icrasıdır.
TBMM’de tesis edilen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 18’inci toplantısını yapmıştır.
Dinleme ve istişare aşaması geride kalmıştır. Komisyonun üç değerli milletvekili İmralı’da PKK’nın kurucu önderiyle görüşmüştür. Şimdi sırayı geçiş sürecini ilgilendiren Komisyon raporunun yazımı almıştır.
Bundan mütevellit, yasal düzenlemelerin ikmali için TBMM’de ortak bir iradenin tecelli edeceğine inanıyorum. Sürecin siyasi, demokratik ve hukuki boyutunun süratle yapılabilmesi için bugüne kadar sergilenen özverinin aynısıyla devamını temenni ediyorum.
Silaha ve şiddete dayalı sistematik terör döneminin kapanması için milli irade kıyamdadır, hiç olmadığı kadar yapıcı ve destekleyici bir kıvamdadır.
Geniş ve gerçekçi bir mutabakat ortamı vardır.
Terörsüz Türkiye hedefi dahilinde görüşü ve düşüncesi olan herkes neredeyse dinlenmiştir.
Demokratik mekanizma tam ve eksiksiz çalışmıştır.
Tayin ve tespit edilecek yol haritasıyla 2026 yılından itibaren Terörsüz Türkiye vasat ve varlık bulmalıdır.
Zaman kalmamıştır. Son düzlüğe geçilmiştir. Milletimiz heyecanla barışı kucaklayacaktır. Toplumsal huzur egemen olacaktır.
Bundan dolayı da müsterihim. Komisyona üye veren her partinin sorumluluk ahlakıyla hareket ettiğini değerlendiriyor, hepsine teşekkür ediyorum.”

CHP’YE ELEŞTİRİ: AZİZ ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ PERİŞAN ETTİNİZ
“CHP, maalesef tarihin yanlış yerinde duruyor.
CHP’nin mahkeme kapılarına düşmesi öncelikle bir hukuk konusudur. Buna rağmen bu partinin iç denge ve düzene kavuşması temennimdir. Ne var ki CHP’de işler sarpa sarmıştır.
CHP yönetimine karşı yapılan yolsuzluklardan arınma çağrısı doğru bir çağrıdır.
Dün Sayın Kılılçdaroğlu’nu ağlayarak ve tezahüratlar eşliğinde uğurlayanlar, şimdi kapıyı göstermektedir.
Görülen odur ki, CHP üç S’li bir alanda bocalamaktadır: Söğütözü, Saraçhane ve Silivri.
Rüşvet, yolsuzluk ve irtikap davaları Aziz Atatürk’ün partisini mahvı perişan etmiştir.
CHP yönetiminin her önüne geleni suçlaması doğru ve omurgalı bir tavır değildir.
Aynada başka bir şey görmek istiyorlarsa aynayı değil aynanın karşısındaki görüntüyü değiştirmeleri akla yatkın en makul tercihtir.
CHP’nin istikrarsızlığı, tarihsel çizgisinden derin kopuşu Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyecektir.
Bu partideki iç çalkantı kendi meseleleridir.
Buna dair yorum yapmak bize düşmez ve bizim işimiz değildir.
Ancak CHP’nin hesabını vermesi gereken, hatta yüzleşmesi kaçınılması olan korkunç bir rüşvet ve yolsuzluk suçlaması vardır.
Hazırlanan iddianamenin içeriği gerçekten de çok ciddidir.
Yüzleşmek için özgüven, gerçekleri kabullenmek için de siyasi ahlak ve dirayet gerekmektedir.
Yüzyılın en vahim yolsuzluğunun aydınlanması ve adaletin tecellisi şarttır.
Bizim de Türk yargısına güvenimiz tamdır.
Sayın Özgür Özel’in savcı ve hakimlerimizle uğraşması, her vahim iddiayı siyasileştirerek karalaması doğru değildir.
CHP’nin içinde bulunduğu durum Türk siyaseti, bu partinin geleneği ve geleceği açısından ise esef vericidir, yürek yaralayıcıdır.”
CHP NEREDE HATA YAPTI?
“Bu sorunun öncelikle muhatabı ve cevap vermesi gereken CHP’nin bugünkü yönetim kadrosudur.
Son iki yıl içinde gerçekleşen 4. Kurultay’da da Genel Başkanlığa seçilen Sayın Özgür Özel’i kutluyor, bundan sonraki siyasi mücadelesinde aklıselim ve teenniyle hareket etmesi temennisiyle başarılar diliyorum. Bu temennimi kendisini arayarak bizzat ilettim.
Hukukun bağlayıcılığına ve kararına saygı duymalıdır.
39’uncu Kurultaylarında diyor ki, Cumhuriyet’in muhafızı, Atatürk’ün askeriyiz. Sormak lazımdır ki, Atatürk’ten geriye ne bıraktılar? Cumhuriyet’in yegane gücü olan cumhura ne zaman saygı duydular? İmralı’ya bile gitmekten korktular, kaçtılar; esasa değil de usule itirazlarını da ürkek ve yavan sözlerle açıkladılar. Türkiye’nin en önemli sorunun çözümünde kaçak güreştiler. Ümit ederim ki gerçeği görecek basirete kavuşurlar ve minder dışına çıkmazlar.”

GAZZE’DEKİ KATLİAMLAR
“Birleşmiş Milletler’in üye ülke sayısı 193’tür. Bunun 159’u Filistin’i tanımıştır. Bu önemli bir gelişmedir. Soykırımcı İsrail tecrit edilmiştir. Bu yılki Genel Kurul’da pek çok ülke Filistin’i tanımıştır.
Akan kan durmalı, Gazze’nin Gazzelilere ait olduğu herkesçe kabul edilmelidir. İki devletli çözümden başka yol kalmamıştır.
1967 sınırlarına haiz olmak kaydıyla başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğünü sağlamış Filistin devleti kabul edilmeli, Birleşmiş Milletler’e de tam üye yapılmalıdır.
Bunun yanı sıra soykırımcılar mutlaka hesap vermelidir.
Gazzeli bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, savunmasız insanların hakkını hukukunu savunmak bir insanlık görevidir, bir vicdan ve merhamet seferberliğidir.
Gazzeli mazlumların sesine ses olan, feryatlarına tercümanlık yapan, dünyaya da insani felaketin korkunç yüzünü süreklilik içinde haykıran Türkiye’nin tez ve söylemleri nihayet geniş kabul görmüştür.
10 Ekim 2025 tarihli ateşkes kararının hilafına İsrail’in saldırılarına devam etmesi, Lübnan’a musallat olması, Suriye’yi karıştırmak için istihbarı, siyasi ve operasyonel müdahalelerde bulunması hiçbir kitaba ve hukuk kaidesine sığmayan canavarlıktır.
Devlet mimarisi kisvesindeki terörist eylem ve saldırganlık derhal son bulmalıdır.”
TARİHİMİZİ UNUTURSAK, GELECEĞİMİZ UÇURUMDADIR
Ben de olan biteni gördükten sonra ATV’de yayımlanan Kuruluş Orhan dizisinin senarist ve yapımcısı Sayın Mehmet Bozdağ’ı arayarak, gösterimdeki bu dizinin Türk tarihi ve Anadolu coğrafyası açısından öğretici, uyarıcı ve uyandırıcı bir işlevi olduğunu söyledim.
Bu ve buna benzer dizilerin çoğalmasını ve milletimiz tarafından da merak ve ilgiyle izlenmesini diledim.
Tarihimizi unutursak, geleceğimiz uçurumdadır.
Bizi biz yapan, bizi köklerimize, kimliğimize, inancımıza bağlayan hasılı tıpkı bir meşale gibi yanan milli ve manevi değerlerimizin tahribine göz yumarsak bu coğrafyadaki hayat ve varlık haklarımıza kast edilmesi mukadderdir.
Hangi ad, amaç ve unvanla olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde farklı egemenlik alanlarının doğuş ve doğruluşuna müsamaha gösteremeyiz.



