GÜNDEMMANŞETLER

MHP lideri Bahçeli’den flaş Terörsüz Türkiye mesajı: Devletin pazarlık yaptığını söyleyenler müfteridir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli, “İsrail bölgenin bir numaralı mihrakıdır.” dedi. Bahçeli ayrıca Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili olarak ise “Devletin pazarlık yaptığını söyleyenler müfteridir.” ifadelerini kullandı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bayrak, vatan ve millet sevgisinin ağır sınavından yüz akıyla çıkmayı başaran ve başaracak olan serdengeçti bir anlayışın siyasi ve fikri kubbesidir. Teklemeden, tökezlemeden ve tenakuza düşmeden halkımız lehine hakikatin sesi ve sözü olmak her şeyden evvel kutlu ecdadımıza ahde vefanın gereğidir.

Türk milleti asil ve aziz olduğu kadar vakar ve vefayla donanmış bir millettir. Hiç kimsenin milli ve manevi konular çerçevesinde partimiz ve Cumhur İttifakı’yla boy ölçüşmesi, bilek güreştirmesi veya aşık atması mümkün ve muvafık değildir.
Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili bazı menfi ve münferit çıkışları bir kenara bırakırsak, atılan adımların ne kadar sağlam, ne kadar sağlıklı ve ne kadar samimi olduğu gayet açık şekilde görülebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında huzur ve güvenlik hakim olacak, refah ve istikrar öne çıkacak, milli birlik ve kardeşlik muhakkak köklü içerik kazanacaktır.
Üzerinde yaşadığımız vatan coğrafyasının kaderi husumet ve hıyanet temelinde değil, birlikte yaşamanın muazzez aklıyla, muhterem ahlakıyla tahkim ve tayin edilecektir.

Kavga ve karışıklıktan nemalanan geleneksel kriz odaklarının Türkiye’nin önünü kesmesi, kutlu yürüyüşünü engellemesi asla söz konusu dahi olamayacaktır. Türk milleti kararını vermiş, Cumhur İttifakı çatısı altında toplanan sevdalıları vasıtasıyla haysiyetli iradesini hayatın somut gerçekleri muhtevasında teçhiz ve teşekkül ettirmiştir.

Bölücü terör örgütü PKK’nın silahları yakmasıyla yeni bir evreye geçilmiştir. 27 Şubat İmralı açıklamasıyla gündeme gelen “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonuç vermiş, örgüt fesih kararını ilan ederek silahlara veda etabına geçmiştir.

Bu zorlu etabın herhangi bir provokasyona maruz kalmadan belirlenmiş takvim ve yol haritası kapsamında sonuçlandırılması, en son silahın yakılmasıyla tamamlanması elbette kaçınılmaz bir ihtiyaç halini almıştır.
Terörsüz Türkiye, dünden alınan çetin ve meşakkatli derslerle bugün ve geleceğin emin ve ehil şekilde güvenceye kavuşturulmasıdır.

Türkiye’nin yeni ahval ve durumuna ayak uyduramayanların, baş döndüren gelişmelere hazırlıksız ve dağınık şekilde yakalananların yalan ve iftiralardan medet ummaları, kara kampanyalara hız vermeleri bir bakıma bozulmuş mayalarının gereğidir. Devletin pazarlık yaptığını iddia edenler müfteridir. Al-ver sürecinin işletildiğini, kendisini fesih etmiş bir terör örgütünün yüksek bir aşamaya geçerek yeni kazanımlar elde ettiğini ileri sürmek namertçe bir saptırmadır. Hatta Sevr Antlaşması’nın bir maddesini dahi okumadan süreci makyajlanmış Sevr olarak mimleyenler ve böyle tevil etmeye çabalayanlar utanç çukuruna yuvarlanmışlardır.

Bunun da ötesinde “teğmenleri ihraç ediyorlar, PKK’lıları askere alıyorlar” iddiası düşmana bile taş çıkartan bir ağızdır.
Terörü geçim kapısı görenlerin maması bitmiş, vanası kapanmıştır. Kandan, gözyaşından ve kutuplaşmadan siyaset üretenlerin suyu kesilmiş, umutları kırılmıştır. Türkiye’nin yeni dönemine intibak ve intikal zorluğu çekenlerin, devletin taviz ve teslimiyet döngüsü içinde olduğunu hezeyan ve hezimet içinde açıklamaları paçalarının tutuşmasına ve tükenmişlik sendromuna mahkum olmalarına kanıt ve karinedir.

Bir grup PKK’lının 11 Temmuz’da silahları yakmasının üzerinden çok geçmeden İsrail’in komşu ülke Suriye Arap Cumhuriyeti’nin pamuk ipliğine bağlı halde bulunan huzur ve barış ortamına doğrudan saldırması asla tesadüf değildir.
Üstelik PYD/YPG’nin Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart 2025 tarihli mutabakat zaptının uygulama safhasına geçilmesine ayak diremesi, verilmiş sözlerin tutulmasına yanaşmaması İsrail saldırısıyla aynı kümede ele alınması gereken maksatlı ve marazi bir açmazdır.

Suriye’nin güneyinde Dürzilerle Arap aşiretler arasında fitne yayan, karışıklıktan istifadeyle Şam’ı bombalayan İsrail’in terör örgütlerinden daha aşağı bir seviyeye indiği açıktır. Siyonist vandallık terörsüz Türkiye ve bölge hedefine sabotaj yapmış, Suriye’nin güneyi-kuzeyi boyunca planlanan kaos koridorunu silah zoruyla inşa etmek için vahşet sarmalını genişletmiştir.
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğü ülkemiz açısından ihlali ve inkarı düşünülemeyecek ilkesel tutum ve politikasıdır.

İsrail’in sözde “Davut Koridoru”yla nereye ulaşmak istediği, bu suretle Anadolu sınırlarına dayanmak ve sonrasında da tutunmak için her türlü alçaklıktan istifadeye teşne olduğu her türlü izahtan varestedir. İsrail işbirlikçisi malum bir Dürzi şeyhinin bu yöndeki beklenti ve talebi de son derece tehdit içermektedir. Çatışmaların merkezinde yer alan Suveyda’dan kuzeye açılacak koridor şeytan koridorudur, Suriye’nin bölünmesidir, Türkiye’nin hedef alınmasıdır.

PYD/YPG terör örgütünün Siyonist tuzağa kapılmadan, maksimalist heveslere aldanmadan 27 Şubat İmralı çağrısına müzahir hareket etmesi de en azından kendi hayrına olacaktır.

M.Ö.3000’den buyana coğrafyamıza zehir katan, artan şiddet ve ölçekte huzursuzluk çıkartan Siyonizm’in böyle giderse mazlum milletleri müdafaa onurunu asırlar boyunca vicdanında taşıyan Türk milletiyle karşı karşıya gelmesi mukadderdir.
Suriye’nin yaklaşık 400 kilometrekare toprağı İsrail’in işgaliyle gasp edilmiştir. Haydut devlet İsrail bu topraklar üstünde 10 askeri üs kurmuştur. İsrail bölgemizin ve dünya barışının bir numaralı istikrarsızlık mihrakıdır. ABD’nin adil, hakkaniyetli ve dengeli bir politikayla bölgesel barış ve huzura destek olması, İsrail’in arkasından çekilmesi artık bir adalet ve insanlık gereğidir.
Bunlar oluyorken Birleşmiş Milletler acz içindedir.

Bundan daha fazlası kuruluş amaç ve fonksiyonunu kaybettiği gibi Güvenlik Konseyi de sadece top çevirmekle meşguldür.
Meselenin daha acıklı yanı ise Birleşmiş Milletler fiilen yok hükmündedir. Siyonizm’e ve emperyalizme mızraklık yapanlar küresel adalet ve vicdan karşısında hak ettiklerini bulacaklardır. İsrail durdurulmalıdır, İsrail pişman edilmelidir, İsrail bedel ödemelidir. Bunun ne şekilde olacağını, yol ve yöntemlerinin nasıl sağlanacağını Türk devlet aklı en etkili biçimde temin edecek kuvvet ve muktedirliğe haizdir.

Tehlikelerin bu denli sivrildiği bir dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın Kızılcahamam Kampı’ndaki tarihi çıkışını gölgelemek isteyenler şayet cahil değilse bilinmesini isterim ki dış bağlantılı mankurtlardır. Mensubiyet onurumuzun adresi Türk milletidir. İslam ümmetine dahil olduğumuz bir başka tarihi ve itikadı gerçektir.

LGS’yi bile haksız yere siyasi istismar konusu haline getiren, evlatlarımızın hayalleriyle oynayan muhalefetin kazdığı dipsiz kuyulara nasıl düştüğünü sırasıyla ve mutlaka göreceğiz.

Ayrıntılar geliyor…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu