YAZARLAR

MEVLÜT TEZEL / ‘Yönetmen misin, psikolog musun, papaz mısın?’

Mirgün Cabas‘ın programına konuk olan oyuncu Nejat İşler, Cannes’da ‘Altın Palmiye’ kazanan 2014 yapımı ‘Kış Uykusu’nda birlikte çalıştığı yönetmen Nuri Bilge Ceylan‘a bir hayli öfkeli olduğunu söyledi.
İşler, setlerde oyuncularla olan diyaloglarının görüntülerini servis etmesi nedeniyle Ceylan’ı sert bir dille eleştirdi:
“İlk benimkini yayınlamıştı. Bana değil ama çok sevdiğim bir oyuncuya inanılmaz şeyler söylüyor ve bunu servis ediyor. Set bizim için kutsal, ibadethanemiz. Orası bizim özelimiz.
Bir oyuncuya söylediklerini servis ediyorsan… Yönetmen misin, psikolog musun, papaz mısın? Nesin ağabey? Tamam, oyunculuk yapmayı çok sevdiğini biliyoruz da o bizim işimiz. Ayıp… Çok sevdiğim bir oyuncuyla ilgili videosunu izledim, öfkelendim.”
Ben bir sinemasever olarak Ceylan’ın çektiği filmlerin kamera arkalarını, sette oyuncular ve çekim ekibiyle arasında geçen konuşmalarını izlemeyi çok seviyorum.
Sinema meraklıları için hazineden farksız belgesel tadında bu set arkası görüntüleri aynı zamanda Ceylan’ın sinema anlayışının özeti gibi.
Eminim sinema öğrencileri başta olmak üzere sinemaya emek veren herkes Ceylan’ın set sohbetlerinden çok şey öğreniyordur. Örneğin usta yönetmen, ‘Ahlat Ağacı’ filminin setinde Bennu Yıldırımlar‘ı eleştirdiği bölümlerde haklı gibi gözüküyor ama oyuncuyu ezer gibi bir havası var.
Yıldırımlar da “Çekim ortamında her şey olabilir, söylenebilir ama bunun yayınlanması etik mi? Bence değil…” demişti.

Aslında bu olay her film ve dizi setinde yaşanıyor. Yönetmen oyuncusundan kameramana ekibindeki herkesten nasıl bir dünya yaratmak istediğini anlatır ve bunları talep eder.
Sonuçta bir film ekip çalışması olsa da sinema bir yönetmen sanatıdır.
Yönetmen setin patronudur. Oscar’lı bir oyuncu bile kendisinden genç ve deneyimsiz bir yönetmen ne derse, onu yapar.
Özellikle sinema zamana karşı yarışılan zor bir iştir. Setteki her aksaklık, her boşa geçen saniyenin bir maliyeti vardır. Ceylan’dan çok daha sert, otoriter yönetmenler de var. Yeri gelince yönetmen oyuncuyla kavga eder.
Ancak tıpkı spor takımlarının soyunma odalarında yaşananların dışarı sızmaması gerektiği gibi sette yaşananlar da ekip arasında özel kalmalıdır. Şurası da bir gerçek; paylaşılan görüntülerde genelde Ceylan’ın gururunu okşayan, egosunu yükselten diyaloglar var.
Sanki Ceylan ‘öğreten adam’, oyuncular ise onun otoritesinde ezilen çalışanlar gibi gözüküyor.
İşler de bu duruma atıfta bulunarak “Yönetmen misin, psikolog musun, papaz mısın?” diyor.
Papaz benzetmesine çok güldüm. Herhalde İşler, sette Ceylan’ı dinlemekten sıkılmış. Öte yandan Stanley Kubrick, Lars von Trier, David Lynch gibi efsane yönetmenlerin Jack Nicholson, Tom Cruise gibi efsane oyuncuları ezip geçtiği, bazen bir sahneyi 144 kez tekrar çektirdiği set ortamları da var.
Bu açıdan yaklaşınca da İşler ya da Yıldırımlar’ın meseleyi çok abarttığını da söyleyebiliriz. Sonuçta oyunculuk da profesyonelliği, kompleksiz olmayı ve yönetmenin eleştirilerini kabul etmeyi gerektirir.
Ama Kubrick gibi efsanelerin sette yaşadıkları tartışmalar belgesel görüntüsü gibi medyaya yansımadı!
Asıl yanıtlanması gereken soru; Ceylan’ın bu görüntüleri paylaşmadan önce oyunculardan izin alıp almadığı?
Yoksa Ceylan, Zeki Demirkubuz’un özgün hikâyesini izin almadan filme çekmesi gibi bir durum mu söz konusu? Oyuncular set görüntülerinin yayınlanmasına izin vermiş olsalar bile tartışmanın bu boyuta ulaşacağını tahmin etmemiş de olabilirler.

DOLANDIRICILARDAN 16 MİLYAR $ GELİR!

Günümüzde dolandırıcılar, internet aramalarında ilk sıralarda çıkmak için Google’a, Facebook’a, Instagram’a vs. reklam veriyorlar.
Bu zahmetsiz dolandırıcılıkta, Google, META gibi şirketlerin başta bahis ve kumar siteleri olmak üzere dolandırıcıların reklamlarını yayımlamakta hevesli olmaları başrol oynuyor!
Reuters’ın yeni ulaştığı belgelerde META içinde ‘finansal dolandırıcılık’ yaptığı tespit edilen küçük ölçekli reklam verenlerin engellenmeden önce en az sekiz kez şikayet edilmesi gerektiği, yüksek bütçeli müşteriler içinse 500’den fazla ihlal kaydı olsa bile reklam verme hakkının sürdüğü ortaya çıktı.
Hatta META’nın iç yazışmalarında yöneticilerin, dolandırıcılık reklamlarını azaltma çabalarının şirket gelirinin yüzde 0,15’inden fazlasını etkilememesi gerektiği yönünde uyarıldığı belirtiliyor!
Şirketin 2024’de toplam reklam gelirinin yüzde 10’unu dolandırıcılık ve yasa dışı ürün reklamları oluşturduğu öne sürülüyor.
Bu da 16 milyar dolara denk geliyor.
Asıl Google’ın dolandırıcılardan elde ettiği gelir sızdırılırsa, ortalık karışır!

NBA AVRUPA’DA KİM OLACAK?

NBA Avrupa ve Orta Doğu Genel Müdürü George Aivazoglou, NBA Avrupa projesinin Ekim 2027’de başlayacağını duyurdu.
İtalyan basınına göre Aivazoglou, NBA Avrupa’da, Roma, Milano (İtalya), Londra, Manchester (İngiltere), Paris, Lyon (Fransa), Madrid, Barselona (İspanya), Berlin, Münih (Almanya), İstanbul (Türkiye) ve Atina (Yunanistan) olmak üzere 12 şehirden birer takımın kalıcı olarak yer alacağını açıkladı.
Basketbolda hiçbir zaman iddialı olmayan İngiltere’den iki takım yer alacak olması adil değil!
Haberde Türkiye’den özellikle Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes’in Avrupa’daki başarılarının bu iki takımı bir adım öne çıkardığı belirtiliyor.
Galatasaray yöneticisi Can Natan, NBA Avrupa projesinde yer alma konusunda kararlı olduklarını söylemiş!
Bence Galatasaray, o treni çoktan kaçırdı!
Uzun yıllardır basketbola büyük yatırımlar yapan, iki EuroLeague şampiyonluğu bulunan Fenerbahçe ve Anadolu Efes varken, yıllardır basketbol şubesine üvey evlat muamelesi yapan Galatasaray’ın Türkiye’den NBA Avrupa’ya ‘kalıcı takım’ olarak dahil olması çok zor ve adil değil.
Bazı Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler basketbolla kendilerini avuttuklarını söylemiyorlar mıydı?
Büyük ihtimalle NBA Avrupa’da da Fenerbahçe’yi izleyeceğiz.

Altyazı

“İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paranın yaptığı sahte insanlar da var.” (Ulan İstanbul)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu