MEVLÜT TEZEL / Yapay zeka bakan olursa…

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, dünyada bir ilke imza atarak yapay zeka tabanlı dijital asistan ‘Diella’yı (Güneş anlamına geliyor) bakan olarak atadı.
Aslında ‘Diella’ vatandaşların ve işletmelerin devlet belgelerini almasına yardımcı olan e-Arnavutluk platformunda sanal bir asistan olarak hizmete girmişti.
Geleneksel Arnavut kıyafetleri giydirilmiş olan ‘Diella’nın yeni görevi ise kamu ihalelerinin denetimi ve yolsuzlukla mücadele.
Arnavutluk yapay zekada öyle söz sahibi bir ülke değil. ‘Diella’nın kararlarının insan denetimine tabi olup olmayacağı ve olası risklerin nasıl yönetileceği konusunda net bir açıklama da yapmadılar.
Her şeye rağmen Arnavutluk sembolik açıdan güzel bir adım attı.
Birçok uzmanın da hemfikir olduğu gibi yapay zeka gelecekte ülkelerin yönetiminde etkin bir şekilde kullanılacak.
Şu anda bile siyasi analizlerde, askeri stratejilerde yapay zeka kullanılıyor.
Elbette ülkeler güvenlikleri için kendi algoritmalarını geliştirmek zorunda.
Yapay zekanın kararlarında algoritmaları belirleyen insan faktörü çok önemli.
Eğitim, dış politika vs. farklı alanlarda ülkelerin farklı çıkarları doğrultusunda en doğru tahmin ve analizleri yapacak yapay zekalar geliştirilmeli.
Yapay zekaların devlet ve belediye yönetimde kullanılmalarının en büyük avantajı; yolsuzluk, rüşvet, liyakatsizlik gibi insan kusurlarını ortadan kaldırmak olacak.
Tabii yapay zekanın algoritmalarının nasıl yazıldığı ve manipüle edilmemeleri de önemli.
Yapay zeka yolsuzluğu engelleyelim derken yolsuzluğun gizli aracısı da olabilir!
Yapay zekalar için bir anayasaya bile ihtiyaç duyabiliriz!
ENGELLİLERİN KALDIRIM ÇİLESİ
Görme engelli bir çift, ‘seslerin.izinde’ adlı sosyal medya hesabından günlük yaşamda karşılaştıkları zorlukları paylaşıyorlar.
Çiftin son videosu, bir görme engelli için kaldırımda yürümenin ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu bir kez daha bizlere hatırlattı.
Park eden arabalar, motosikletler, scooter’lar, dükkân masaları vs. yüzünden engelli olmayan insanlar için bile kaldırımlarda yürümek zor.
Özellikle engelliler ve çocuk arabalı anneler mecburen yola inmek zorunda kalıyorlar ve bu da kaza riskini artıyor!
2023 verilerine göre ülkemizde toplam 2 milyon 511 bin 950 engelli var.
Bunların 215 bin 76’sı görme, 311 bin 131’i ise ortopedik engelli.
Kaldırıma arabasını, motosikletini, scooter’ını park eden sorumsuz insanlar yüzünden bazı engelliler ev hapsinde gibi yaşamak zorunda kalıyorlar.
Kaldırımlarda insanlara engel oluşturanlara bıkmadan, usanmadan cezalar yazmalı!
DENİZE DÖKMEK!
A Milli Basketbol takımımız Yunanistan‘ı 68-94 gibi ezici bir üstünlükle yenmesi büyük başarıydı.
Cedi Osman’ın potaya asıldığı anlarda Giannis Antetokounmpo’nun basın mensuplarına verdiği poz maçın özeti gibiydi.
Büyük ilgi gören bu fotoğraf, maçtan sonra gece 02.00 sularında Türkiye Basketbol Federasyonu’nun sosyal medya hesabından da paylaşıldı. Fotoğrafa yerleştirilen ‘Merhamet Yok’ anlamına gelen ‘No Mercy’ sözü müthiş galibiyetin oluşturduğu duygu yoğunluğuyla yazılmışa benziyor. Bu paylaşımı Yunanistan, FIBA’ya şikâyet etti.
TBF de paylaşımın bilgileri dışında yapıldığını açıkladı ve paylaşım silindi. Özetle tam ergen işi bir hataya imza atılmış oldu. Ekranda maçın anlatımı da çok iyiydi ama spikerin sonuç belli olduktan sonra birkaç kez “DENİZE DÖKTÜK DENİZE!” diye haykırması da hataydı.
Biz taraftarlar bu espriyi kendi aramızda yapabiliriz.
Muhtemelen sunucu da galibiyetin duygu yoğunluğuyla o sözleri söyledi lakin yaptığı iş duygularına hakim olmayı gerektiriyor!
Profesyonellik rakibinizi incitmemeyi, küçük duruma düşürmemeyi, yani duygularınıza hakim olmayı gerektirir.
Rakibinize saygı göstererek kutlama yaparsanız daha da büyürsünüz!
Adrenali zirve yapmış, ölümüne mücadele etmiş basketbolculardan ders çıkarmamız gerekiyor.
Onlar maç sonunda birbirlerine sarıldılar, yenilen yeneni kutladı vs.
Bu yazı final maçından önce yazıldı. Muhtemelen ve inşallah bugün 12 Dev Adam’ın şampiyonluğunu kutlayacağız.
HABER Mİ, REKLAM MI?
Teknoloji haberlerinde yeni çıkan ürünlerin artıları kadar eksilerinden de bahsedilmeli. Ana akım medyada buna dikkat ediliyor.
Ancak bazı teknoloji sitelerinde, sosyal medya hesapları ve YouTube’da reklam metni gibi haber ve paylaşımlar yapılıyor.
Örneğin sosyal medyada çok övülen yeni iPhone 17 Pro Max’in düşme testlerinde B sınıfı aldığını, telefonun 180 düşüşe kadar dayanabildiğini biliyor muydunuz?
Bu ürün bir önceki modeli ise testlerde sadece 90 düşüşe dayanabilmiş ve C sınıfı almıştı.
Yeni modelde bir gelişme var ama bazı rakipleri 270 düşüşe kadar dayanabiliyor! Avrupa Birliği’nde satılan akıllı telefonlar, dayanıklılık ve pil performansını ölçen standart testlerin sonuçları da keşke haber olsa!
Yeni model enerji verimliliğinde ise aşama kaydetmiş ve A sınıfı elde etmiş. Ancak yeni model onarılma potansiyelinde C sınıfında kaldı.
Rakipleri de genel olarak C sınıfı ve bu da telefonlardaki temel sorun.
Telefon markaları tüketiciler her birkaç yılda bir yeni ürün alsınlar diye ürünlerini dayanıklı yapmıyorlar. Daha da kötüsü onarılma kapasitesini özellikle düşük tutuyorlar.
Avrupa Birliği, markaları bu alanda sıkıştıracak yasalar çıkarıyor ama onlar yine bir yolunu buluyorlar. Ne kadar dikkatli kullanırsanız kullanın telefonunuzu üç-dört yılda bir değiştirmek zorunda kalmanızın sebebi; markaların ‘planlı eskitme’ yöntemiyle ürün üretmeleri.
Altyazı
“Şimdi en insanca şeyi yapacağız. Hak edilmemiş bir özgüvenle nafile bir girişimde bulunacağız. Ve müthiş bir şekilde başarısız olacağız.” (The Good Place)