YAZARLAR

MEVLÜT TEZEL / Louvre’u ‘yakışıklı güvenlik’ mi koruyordu?

Paris‘teki dünyaca ünlü Louvre Müzesi‘nde Napolyon‘un eşine hediye ettiği kolye de dahil olmak üzere paha biçilmez sekiz mücevherin yedi dakika içerisinde çalınması soygunculuk tarihine geçecek bir olay.
Hırsızlar önceki gün sabah 09.30’da binanın güney tarafından, merdivenle ikinci kattaki balkon penceresinden elektrikli aletlerle içeri girdiler.

Cam vitrinleri parçalayarak değerli mücevherleri çaldılar. Alarmlar devreye girdiğinde hırsızlar çoktan scooter’larla kaçıyorlardı.
Dört hırsız kendilerini müzede devam eden tadilatta çalışan işçi gibi tanıtarak içeri girdiler.

İşte güvenlik açığı da burada başlıyor; onları görenler nasıl olsa bir çalışma var diye düşündüler!
“Müzenin güvenliğinden sorumlu kişi bizim TikTok videoları çeken ‘Yakışıklı Güvenlik’ gibi biri olsa gerek” diye espri yapanlar çok haklı.
Müzede güvenlik açığı olduğu daha önce raporlanmış.
Yılda 8.5 milyonu aşkın ziyaretçiyi ağırlayarak adeta para basan müze için yeterli güvenlik bütçesi oluşturulmaması skandal.
Bu soygunun yakında dizisi, filmi çekilir!

***

KEDİYE NAFAKA ÜCRETİ
İstanbul‘da bir çift, boşanma protokolüne kedileri için nafaka ve velayet maddesi ekledi.
İki kedinin velayeti kadına bırakıldı.
Kediler için üç ayda bir 10 bin TL’lik nafaka ödenecek.

Nafaka ücreti her yıl TÜFETEFE oranında artırılacak.
Peki, adam kedileri hafta sonları görebilecek mi? 10 bin TL mi bu kediler ne yiyor?.. Bu tarz sorular aklınıza gelebilir.
Aslında iki kedi için üç ayda bir 10 bin TL çok az!
İstanbul’da her mahallede yeni bir veteriner niye açılıyor sanıyorsunuz?
Maması, kum, muayenesi, iğneleri vs. hesaba katarsanız 10 bin lira az bile!
Hele kediniz bir hastalığa yakalandıysa, operasyon gerekiyorsa 20-30 bin TL’lik oluyorsunuz!

***

TURUNCU MANDALİNALARA NE OLDU?
Eskiden eylül ayında yeşil kabuklu mandalinalar çıkardı. Ekimin sonu gibi alışkın olduğumuz turuncu, sarı mandalinalar tezgâhlarda olurdu.
Şimdi kasım, aralık aylarında da yeşil mandalina yiyoruz.
Peki, turuncu mandalinalara ne oldu?
Ben doğal olmayan sarartma yöntemleri yerine doğal yeşil renkteki mandalinaları tercih ediyorum.

Aslında mandalina erken hasat edilmese…
Mandalinanın içindeki klorofilin parçalanması ve renklerinin sarıdan turuncuya dönmesi için havaların soğuması beklense…
Mandalinaların kimyasal maddelerle sarartılmasına gerek kalmaz. Böylece sarı mandalinanın da doğalını yiyebiliriz.
Ne yazık ki, sonbahar mevsimi artık zamanında başlamıyor.
Gece sıcaklığı 10 derece ve altında olsa mandalinanın olgunlaşması da doğal süreçte gerçekleşecek. Asıl sorun; İklim Değişikliğiyle birlikte Akdeniz İklimi’nin yavaş yavaş Tropik İklim’e dönüşmesi.
Diğer nedenler ise mandalinanın erken hasat edilip, nakliye sırasında olgunlaşmasının beklenmesi…
Sarı ve turuncu olan mandalinaların genelde Avrupa’ya ihraç edilmesi…
En ironik neden ise; doğal olmayan sarartma yöntemlerinin artık maliyetli olması!
Bu sayede daha doğal mandalina yiyoruz ama mandalinalar erken hasat edildiği için tam tatlı olmuyor.
Özetle yine en kaliteli, en doğal turuncu mandalinayı Avrupalılar yiyor!

***

BİR ŞEHİRDE 14 SU FABRİKASI OLUR MU?
Çocukluğumun yaz tatilleri Bursa’nın Değirmenlikızık köyünün buz gibi derelerinde geçerdi. Her yerden su fışkırırdı. Evliya Çelebi’nin de dediği gibi “Velhasıl Bursa sudan ibarettir.”
Bursa’da bir gün suyun biteceği aklımın ucundan bile geçmezdi!
Peki, bu hale nasıl gelindi?
Öncelikle yeşil Bursa ve bereketli Bursa ovası betona çevrildi.
Sonra Uludağ’ın suyunu da 14 su fabrikası, madenler ve vahşi tarımsal sulamayla bitirdiler! Aslında susuzluk Türkiye’nin temel sorunu almaya başladı!

Türkiye’de kullanılabilir yer üstü ve yer altı su potansiyeli yıllık 112 milyar metreküp. Bu potansiyelin 44 milyar metreküpü tarım, 13 milyar metreküpü içme- kullanma suyu olarak kullanılıyor.
Tarımda kullanılan suyun 20 milyar metreküpü israf ediliyor.
Türkiye’de ortalama bir haneden kaynaklı su sızıntıları her yıl 37 bin 850 litreden fazla suyun israfına neden oluyor.
Böylece 11 milyondan fazla evin yıllık kullanımına eşdeğer miktarda su israfı ediliyor. Yani su tasarruflu kullanılsa, belediyeler su yönetimini iyi yapsa, büyük kuraklıklara rağmen Bursa gibi şehirlerin suyu bitmez.
Sanılanın aksine Bursa’da suyun yüzde 10’u evlerde kullanılıyor. Susuzluğun asıl nedeni evlerdeki su israfı değil. Bursa’nın suyunun yüzde 20’sini gıda, tekstil ve otomotivden oluşan sanayi kullanıyor.
Bursa’da 14 su şirketi 4 milyon 415 bin metreküp su ambalajlayıp satıyor.
Su şirketleri ve tarım için çekilen su ise toplam tüketimin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bir şehirde bu kadar çok su şirketinin suyu kullanmasına nasıl izin verilir?
Bu şirketler Uludağ’ın suyunu kendi fabrikalarına akıtıyorlar. Suyun barajlarda toplanmasına engel oluyorlar!
Bu tesislerin sayısı düşürülmeli.
İzmir gibi turistik bölgelerde su kesintileri turizmi de kötü etkiliyor! Susuzluk ekonomiyi de vuruyor. Su her şey demek. İklim Değişikliği’nden en çok etkilenen ülkelerden biri Türkiye! Sadece Bursa ve İzmir’de değil, birçok ilde yerel yönetimler su yönetimini bilimsel bir şekilde yapmalı. Su sızıntı ve kaçakları önlenmeli! Tarımda vahşi sulamanın önüne geçilmeli. Yağmur suyu toplama, atık suların arıtılarak tarımda kullanılması ve vatandaşta suyu bilinçli kullanma konusunda projelere ihtiyaç var.

***

Altyazı
“Günün birinde son yemeğini yiyip, son çiçeğini koklayıp, bir arkadaşına son kez sarılacaksın. Son kez olduğundan haberin olmayacak. O yüzden, sevdiğin her şeyi tutkuyla yapmalısın.” (After Life)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu