MEVLÜT TEZEL / Kim bu hakemler, hangi maçları yönettiler?

TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu gündeme bomba gibi düşen şu açıklamayı yaptı:
“Üst klasman hakem yedi, üst klasman yardımcı hakem 15, klasman hakem 36, klasman yardımcı hakem 94.
Bunların içinde 10 hakemin 10 binin üzerinde bahis oynadığı, bir hakemin tek başına 18.227 kez oynadığı, 42 hakemin ayrı ayrı 1000’in üzerinde futbol müsabakasında bahis oynadığı, bazı hakemlerin tek bir seferlik maç oynadığı tespit edilmiştir.”
Hacıosmanoğlu’nu ve soruşturmayı yürütenleri canı gönülden kutluyorum.
Şimdi ne olacak?Hacıosmanoğlu, soruşturma beş yılı kapsadığını, bu hakemlerin disiplin kuruluna sevk edilip, talimatlara göre gerekli cezaları alacaklarını söyledi.

Eğer bu hakemler, kendi yönettikleri maçlara, bahis oynamışlarsa mal varlıklarına el konulmalı.
Bu hakemlerin eş, akraba ve yakınlarının da banka hesap hareketleri incelenmeli.
Üst klasman, üst klasman yardımcı, klasman ve klasman yardımcısı tam 145 hakemin bahis oynaması büyük skandal!
“YAPI var” diyenlerle dalga geçenler, bakalım şimdi ne diyecek?
Bu kadar çok hakem arasında organize hareket edenler, bahis örgütlerinin esiri olanlar da mutlaka vardır.
Bu hakemlerin kimler olduğu ve hangi maçlarda ne tür bahisler oynadıkları, en çok hangi takımların maçlarında görev aldıkları ve hangi skora ne şekilde etki ettikleri tek tek açıklanmalı.
***
KAYBEDENİN OLMADIĞI YARIŞMA
Eskiden TV kanallarında birçok bilgi yarışması yayımlanırdı. ‘Passaparola’, ‘Ben Bilirim‘ vs.
Rahmetli Bülent Özveren‘in sunduğu ‘Ben Bilirim’ yarışmasını izlerken kardeşimle yarışırdık.
‘Bir Kelime Bir İşlem’ en zorlu yarışmaydı kâğıt kalem, hesap gerektirirdi.
Bu yarışmalar arasında en uzun soluklu olanı ise; hala atv‘de devam eden ‘Kim Milyoner Olmak İster?’.
Eskiden gazetelerde sayfalarca bulmaca yayınlanırdı.

Eskisi kadar olmasa da buna devam eden gazeteler var.
Bulmaca ve bilgi yarışması sever bir toplumduk.
Şimdi daha çok TV kanalı var ama bilgi yarışmalarının sayısı az!
Neden böyle bir girizgah yaptığıma gelince; TV’de zap yaparken A Para‘nın yeni yarışma programı ‘Sır Küpü’ne denk geldim.
Tam bilgi yarışmaları ve bulmaca severlerin seveceği bir yarışma ‘Sır Küpü’.
Ekrana 60 küsur sorunun yer aldığı büyük bir bulmaca yansıtılıyor.
Doğru yanıtların arasında şifre kelimeler gizlenmiş.
Amaç bulmacaya saklanmış anahtar cümleyi bulmak.
Yarışmayı izlerken bir bulmacayı çözerken hissettiğim keyfi aldım.

‘Sır Küpü’nü A Para TV’nin deneyimli Program Müdürü Oğuz Bayram sunuyor. Dinamik, esprili sunumuyla dikkat çeken Oğuz Bayram, bundan sonra sunuculuk teklifleri alırsa şaşırmam.
Yarışmayı asıl ilginç ve anlamlı kılan ise sloganda gizli:
“Kaybedenin olmadığı yarışma programı”!
Örneğin benim izlediğim bölümde yarışmacılardan Eylül Karabaş, Türkiye haritasından Adıyaman’dan Yavuz İlkokulu’nu, diğer yarışmacı Orçun Aydın ise Hatay’dan bir okulu seçti.
Ve yarışmayı Eylül Hanım kazanınca ödül olarak Yavuz İlkokulu’na eğitim seti ve kitaplar yollandı.
Kaybedenin olmadığı yarışmada her okulun hakkı baki.
Sadece kazanacakları günü bekleyecekler.
Salı ve perşembe günleri saat 19.00’da ekrana gelen ‘Sır Küpü’nü hazırlayanlar gerçekten yaratıcı ve anlamlı bir fikirle ortaya çıkmışlar. Çünkü kazanan sadece okullar ve öğrenciler oluyor.
Yarışmacılar ve izleyiciler de hem bilgilerini sınıyorlar hem de bulmaca çözmenin keyfini yaşıyorlar.
***
DUVARLARIN DİLİ OLDU, SANATA DÖNÜŞTÜRDÜ
Eserleri dünya müzelerini süsleyen, Türkiye’nin soyut resim alanında yetiştirdiği en yetenekli sanatçılardan biri olan Burhan Doğançay vakti zamanında şöyle demişti:
“Şimdi duvarlar tertemiz. Çünkü her gencin bilgisayarı var. Yazacaklarını buralara yazıyorlar. 1970’li yıllarda İstanbul’da bir santimetrekare yer yoktu duvarlarda.”
Doğru bir tespit. Şimdi duvarlar boş, fikirler sosyal medyada mücadelesine devam ediyor.
Duvarları toplumun aynası olarak görüp bunu resimlerine ve kolaj çalışmalarına yansıtan Doğançay’ın aramızdan ayrılışından bu yana 12 yıl geçti.
Geçtiğimiz hafta Yıldız Holding’in Çamlıca Kampüsü’nde Doğançay ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirildi.
Söyleşide, Doğançay’ın yaşamının anlatıldığı “Fısıldayan Duvarlar” belgeselinin yönetmeni Eylem Kaftan ile Doğançay Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı

Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Duran, sanatçının ilham dolu yaşamını ve belgeselin perde arkasını katılımcılarla paylaştı.
Resim sanatı denince ilk akla gelen Osman Hamdi Bey ile Doğançay’ın ortak bir yönü var.
İkisi de babaları tarafından Fransa’ya hukuk öğrenmeye yollanıp memlekete ressam olarak dönmüşlerdi.
İyi ki ressam olmuşlar.
1943-50 yılları arasında Gençlerbirliği’nde futbolcu olan, duvarları görebilmek için dünyayı dolaşırken bıçaklanma gibi tehlikeler atlatan Doğançay’ın eserleri gibi hayatı da ezber bozucu.
‘Fısıldayan Duvarlar’ belgeseli de Doğançay’ın hakkını verecek derecede kapsamlı ve doyurucu olmuş.
Belgeselde Murat Ülker de ‘Mavi Senfoni’ eserinin Yıldız Holding koleksiyonuna dahil olma hikâyesini anlatıyor.
2005-2010 arasında satılan en pahalı Türk tablosu olma unvanına da sahip olan “Mavi Senfoni” tablosu 2009’da Ülker tarafından, 2,2 milyon liraya satın alınmıştı.
Neyse ki, Doğançay hayattayken onurlandırdığımız nadir sanatçılardan biriydi.
Türkiye ve dünyanın birçok şehrinde sergileri açıldı.
1960’lardan 2000’lere uzanan toplumsal değişim rüzgârları fonunda sanatçının 114 ülkede çektiği duvarların fotografik arşivini sunan belgeseli fırsatınız olursa izleyin.
Eğer Doğançay’ın ‘Mavi Senfoni’, ‘Big Bucks’, ‘Escape Goat’ gibi önemli eserlerine yakından bakmak istiyorsanız Doğançay imzalı eserlerden oluşan seçkiyi, Çamlıca Kampüsü’ndeki Sergi Salonu’nda 17 Kasım tarihine kadar randevu alarak görebilirsiniz.
***
ALTYAZI
“Tıpkı bir adamın, asker olamayınca muhbir olması gibi, bir insan sanatçı olamazsa eleştirmen olur.” (Birdman)




