MEVLÜT TEZEL / ‘Dara’ hilesi bitiyor

Baklava alırken “Kutunun darasını almıyor musun?” diye sorduğunuzda “Biz almıyoruz efendim” diyorlar.
Ee bir kutu 80-100 gram geliyor. 100 gram fazladan baklava parası ödemiş oluyorsunuz.
Zaten baklavanın fiyatına ambalajı giderini de ekliyorlar.
Sonra da dara almadan tartıp duble kazıklıyorlar.
100 gram baklava 100- 120 TL olsa, kabaca hesapla her 10 satıştan bir kilo baklava parası kazanıyorlar.
Geçen şarküteriden peynir aldım.
Kalıp peyniri vakumlu kalın plastikle kaplamışlar ve sonra da plastik bir kutuya koymuşlar.
Üzerinde gramajı yazıyor ama peyniri o halde tartıyor. Her kalıp peynirden en az 50 gram kazanıyor olmalılar!
Bu dolandırıcılığı özellikle yükte hafif pahada ağır ürünlerde yapıyorlar.
Börek, tatlı, şarküteri ürünlerinin konulduğu ambalajları, kutuları özellikle ağır olandan seçiyorlar.
Elbette darayı hesaptan düşen dürüst esnaflar da var ama sırf daradan kazanmak için kalın kutu kullananlar, ürünleri üst üste plastikle kaplayanlar da var.
Çoğu insanın farkına varmadığı bu üçkâğıtçılık nihayet son bulacak.
Ticaret Bakanlığı‘nın hazırladığı yeni yönetmeliğe göre artık ambalaj ağırlığı fiyata dahil olmayacak.
Satış anında tartılarak alınan ürünlerde, ambalaj ağırlığının (dara) hesaba katılmaması zorunlu hale gelecek.
Eskiden bir mekâna gittiğiniz ne kadar ödeyeceğinizi aşağı yukarı tahmin edebiliyordunuz.
Son yıllarda fahiş fiyat politikaları yüzünden kötü sürprizlerle karşılaşıyoruz.
Fiyat algısı kaybolduğu için insanlar sosyalleşmek, keyif almak için gittikleri mekânlarda acaba hesap ne kadar gelecek diye gerginlik yaşıyor.
Yeni düzenlemede bu soruna da çözüm bulundu.
Artık yiyecek-içecek sunan işletmelerde ise fiyat listeleri dijitalleşecek.
Böylece tüketiciler, dışarda yemek yemeden önce işletmelerin fiyatlarını internet üzerinden karşılaştırma imkânına sahip olacak.
Geç de olsa doğruya ulaştık.
***
DELİL TOPLAMA SORUNU
Ahmet Minguzzi‘nin aile avukatı şöyle isyan etti: “İki fail yakalanıyor dijital verilerine el konulmuyor, bilgisayarlarına ve telefonlarına el konulmuyor.”
“Kan örnekleri üzerinden uyuşturucu ve alkol tespiti yapılmıyor.”
“Evlerinde arama bile yapılmıyor.”
“İddianame hazırlandıktan sonra aslında iki kişi değil, dört kişi oldukları ortaya çıkıyor.”
“Olayın ilk gerçekleştiği parkın kamera kayıtları yok. TÜBİTAK‘a biz başvuruyoruz, görüntüler kurtarılıyor.” Tüm Türkiye’nin konuştuğu bir davada bu eksiklikler yaşanıyorsa diğer davaları siz düşünün!
Delillerin toplanması kolluk kuvvetlerinin görevi ama delillerin peşine Minguzzi’nin avukatı ve ailesi düşüyor.
Yargı sistemindeki temel sorunlardan biri de kolluk kuvvetlerinin delil toplamada yetersiz olması.
Bu sorun birçok ülkede yaşanıyor.
Elbette kolluk kuvvetlerinin iş yoğunluğu fazla ama delillerin toplanması adaletin sağlanmasında hayati önem taşıyor.
Adalet Bakanlığı’nın bu sorunu gidermede son dönemde bazı çalışmaları oldu. Ancak hala delillerin toplanmasında daha aktif bir mekanizmaya ihtiyaç olduğu gözüküyor.
***
‘BEN OĞLUMU SERBEST YETİŞTİRDİM’!
Bir babanın, ilkokula giden kızına zorbalık yapan çocuğun velisiyle yaptığı mesajlaşma sosyal medyada gündem oldu.
Baba şu mesajı atmış:
“Oğlunuz kızımın kafasını sıraya vurmuş. Sonra da bir şey olmamış gibi kızım ağlarken ona gülmüş.” Zorba çocuğun velisi de şu yanıtı vermiş:
“Çocuğum biraz haşin bir çocuk, ben onu serbest yetiştirdim. Kızınız onunla uğraşmadıysa oğlum ona bir şey yapmamıştır…
Ve kızınız onunla uğraşmadıysa oğlum ona hiçbir şey yapmamıştır. Yani biraz kızınız da hata var” İşte eşlerini, sevgililerini döven, yaralayan, öldüren erkekler böyle yetişiyor!
Sabah gazetesinde okullarda zorbalık ilgili geçtiğimiz günlerde güzel bir haber çıkmıştı.
Zorbalığı hafife almamak gerekiyor.
Çocuklarının yaptığı kötülükleri görmezden gelen, hatta bununla övünen aliler var. Daha önce de suçlu yetiştiren ailelerin cezalandırılması gerektiğini önermiştim.
Daha 9-10 yaşındaki çocuğunu ileride güçlü olsun diye bilinçli zorba yetiştiren aileler cezalandırılmalı.
***
KİRACI BÜROYU GÖSTERMEZSE!
Avukat Fatih Karamercan, İzmir’de bulunan bürosunu satışa çıkardı. Kiracı, büroyu alıcıya göstermeyince konu arabuluculuk aşamasına taşıdı.
Taraflar, arabuluculuk aşamasında da anlaşamadı.
Bunun üzerine Karamercan, vekili aracılığıyla İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açarak ihtiyatî tedbir yoluyla kiracının yeri göstermesini talep etti.
Ama sulh mahkemesi, davanın esasını çözer nitelikte tedbir kararı verilemeyeceği için talebi reddetti.
Karamercan, kararı istinafa taşıdı.
Ancak, davanın esasını çözer nitelikte tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesi ile istinaf talebi de reddedildi.
Karamercan, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’ndan uyuşmazlığın giderilmesi için talepte bulundu.
Ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Karamercan’ı haklı buldu.
Kiraladığı taşınmazı satmak isteyen mal sahiplerinin önündeki zorlulukları kaldıran ve alıcılara gösterilemediği için malın daha düşük bedellerle satılmasının önüne geçen emsal bir karara imza attı.
Bir büroyu satmak için düşülen duruma bakar mısınız?
Yıllar süren bir hukuk savaşı!
Son yıllarda fahiş kira artışları yüzünden kiracı lehine kararlar alındı ama bu sefer de gayrimenkul sahipleri zor duruma düştü.
Kira sözleşme bir yıllık da olsa hukuk önünde 10 yıllık ömrü var.
Kötü bir kiracıya denk geldiyseniz 10 yılınız gidiyor!
Kiracı isterse satın alacak kişiye evi, büroyu göstermiyor!
Bu suistimali Kaya Çilingiroğlu gibi ünlüler bile yapıyor. Sözleşmelerde kiracı ve mal sahipleri arasında denge kuracak adil yasalara ihtiyaç var.
***
Altyazı
“Yalnızlıkla aşk anlaşmış gibi. Yalnızlık aşka itiyor, aşk yalnızlığa.” (Annie Hall)