MERT HÜSEYİN AKGÜN / Suriye’yi Bekleyen Yeni Sınama: Geçiş Dönemi Adaleti


Sistematik insan hakları ihlallerinin yaşandığı baskıcı rejimlerden demokrasilere geçişin önemli bileşenlerinden biri de geçiş dönemi adaletinin (GDA) işletilmesidir. Hukuk düzeninin yerini bütünüyle keyfiliğe ve zorbalığa bıraktığı rejimlerin ardından meşru bir devlet otoritesinin kurulması, geçmişin yok sayılmasıyla değil, onun birtakım usul ve kurallar dahilinde aydınlatılmasıyla mümkün olur.
Aksi takdirde toplumu travmatize etmiş, insanların hayatında somut ve aktüel sonuçlar doğurmuş bir dönemin ardından toplumsal bütünlüğün sağlanması mümkün olmaz. Günün sonunda cezasız kalan, onarıcı adaletin işletilmediği suçlar ilk fırsatta yeni sosyal gerilimlerin tetikleyicisi olur, çatışmalar nükseder. Cezasız kalan suçlar toplumdaki bölünmeleri derinleştirerek kurulmak istenen birlikte yaşama ve ortak gelecek idealine zarar verir.
Suriye de hiç şüphesiz GDA’ya konu olacak bir vakadır. Yarım asrı aşan bir süre boyunca hiçbir temsili meşruiyeti olmadan, rızaya değil zora dayanarak iktidarda kalmış Esad rejiminin işlediği suçların (özellikle son 13 yılındaki iç savaştaki insanlığa karşı suç halini almış) ve hak ihlallerinin soruşturulması, zararların tazmin edilmesi ve faillerin cezalandırılması GDA sürecinin temel hedeflerini oluşturacaktır. Başarılı olması halinde bu süreç Suriye’de siyasi istikrara ve barışçıl bir düzenin tesis edilmesine ciddi anlamda katkı sunacaktır. Ancak GDA’nın başarısı, hukukun temel ilkelerine uygun ve benzer ülke tecrübelerinin sunduğu dersler dikkate alınarak yürütülmesine bağlıdır.
Sürecin Yönetimi ve Hakikat Komisyonu Yöntemi
GDA’nın özel yetkili bağımsız bir hakikat komisyonu marifetiyle yürütülmesi Güney Afrika ve Tunus gibi uluslararası örneklerde sıkça başvurulan bir yöntem. Komisyonun yetkilerinin parlamento tarafından (Suriye’de kurulması beklenen Halk Meclisi) çıkarılacak bir yasayla belirlenmesi (yasanın düzenleme aşamasındaki şeffaflık ve katılım yönünden) faydalı olacaktır. Suriye’de de Geçici Anayasal Bildirge’nin son bölümünde GDA için hakikat komisyonu oluşturulacağı, bu mekanizmanın mağdur merkezli ve istişareye dayalı olarak çalışacağı, şehit, gazi ve mağdurlar için hakikati ortaya çıkarıp adaleti tesis edeceği belirtilmiştir.
Ancak komisyonun çalışmalarını etkin şekilde yürütebilmesi için yeterli personel ve finansal kaynak tahsislerinin yapılması gerekiyor. Özellikle başarılı olmuş örneklerde, komisyonlar mali avantajları ile öne çıkıyor. Suriye’nin bugünkü koşullarında, bunun uluslararası destek olmadan hayata geçirilebilmesi mümkün değil. Suriye’deki insani krize sessiz kalmış uluslararası toplumun en azından bu konuda sorumluluk üstlenmesi beklenir.
Diğer taraftan GDA’da delillerin tespiti, takdiri ve toplanması önem arz eder. Bu, Suriye’nin mevcut durumunda sahip olmadığı bir kurumsal kapasite ihtiyacı doğuracağı için adli tıp ve kolluk uzmanlığı alanlarında uluslararası teknik destek alınabilir. Bu bağlamda 2016’da kurulan Suriye’deki savaş suçlarının soruşturulmasına yardımcı olmakla görevli BM Uluslararası Tarafsız ve Bağımsız Suriye Mekanizması (IIIM) ile etkin bir iş birliği kurulmalıdır.
Ayrıca GDA mekanizmasının kamuya açık bir şekilde faaliyet göstermesi hukuk düzenine kaybolan güvenin yeniden kazanılmasına katkı sağlayacaktır. Güney Afrika’da, apartheid rejimi sonrası kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, mağdur ve tanıkların ifadesini aldığı iki bine yakın kamuya açık duruşma gerçekleştirmişti. Mağdurların ve tüm toplumun; faillerin cezalandırıldığına, taşınmazların iadesine ve zararların giderilmesine şahitlik etmesi devlet otoritesine duyulan güveni pekiştirecektir.
Rövanşizm Riski
Ancak GDA süreçleri önemli riskleri de barındırıyor. Geçmişin suçlarıyla hesaplaşma arayışı kontrolden çıkıp bir bütün olarak geçmişin ötekileştirilmesine kayarsa rövanşizm tehlikesi belirebilir. Bu da henüz kurulma aşamasında olan toplumsal barışın ortadan kalkmasına ve ülkenin yeni politik krizler hatta silahlı çatışmalar döngüsüne girmesine yol açabilir. Kimliği ve toplumsal algısı ne olursa olsun şüphelinin masumiyet karinesinden faydalanması, suçun ve cezanın şahsiliğinin gözetilmesi bu tehdidi önceleyecek güvenilir garantilerdir.
Failler, mensup oldukları sosyal gruplardan ayrıştırılarak değerlendirilmeli. Bu özellikle Esad rejiminin belli bir toplumsal kesimle özdeşleştirildiği Suriye için ciddiye alınması gereken bir husus. Örneğin Irak’ta Saddam Hüseyin sonrası “Baas’tan arındırma” politikası mezhep ekseninde tasfiye uygulamasına dönüşmüş, sosyal barışı yok ederek Irak’ı bölünmenin eşiğine getirmiştir. Benzer bir durum Muammer Kaddafi’nin ardından Libya’da da yaşanmıştır.
Dolayısıyla GDA, geçiş aşamasındaki Suriye için toplumsal bütünlüğü, meşruiyeti ve hukuk düzenini sağlamada önemli fırsatlar sunduğu gibi, gereğince yürütülmediği takdirde ciddi riskleri de gündeme getirebilir. Yapılması gereken mağdur merkezli, somut kanıtlardan hareket eden ve bilhassa mağdurların katılım ve gözetimine imkân veren bir sürecin işletilmesidir. İntikamcı anlayışların hassasiyetle dışlanması elzemdir. Bu bağlamda Şara’nın 29 Ocak’taki “Zafer Konuşmasındaki” “rövanşist eylemleri önleyerek sosyal barışı korumayı” taahhüt etmesi ayrıca anlamlıdır.