MELİH ALTINOK / Yabancı sermaye neyi sever?


Dünkü yazıda memleketin en zengin patronlarının ağlaşmalarından bahsetmiştim. Zira bir süredir memlekette kaldıkları için ne kadar şanslı olduğumuzu kafamıza kakıyorlar.
Ne kadar katma değer üretirler, ne kadar teşvik alırlar, ne vergi öderler meselelerine girmemiştim ama Putin’in başbakanlığı dönemindeki bir hamlesinden söz etmiştim.
Hatırlatayım:
Rus lider 2009 yılında, kendisini fabrikaları kapatmakla tehdit eden, işçilerin maaşlarını ödemeyen patronları bir masa etrafında toplamış ve önlerine bir anlaşma koymuştu.
Putin’in tüm Rusya‘nın gönlünü alarak ayrıldığı toplantının ardından fabrikalar şakır şakır işlemeye başlamış, maaşlar da yatmıştı.
Kimi okurlar, “Peki o işadamları sonra ne yaptı?” diye soruyorlar.
Aslında her şey gözlerimizin önünde oldu ama anlatayım.
***
Rusya’dan tırtıkladıklarını ABD’ye, Londra’ya, Avrupa başkentlerine taşıdılar.
Yurtdışında milyar dolarları inşaatlara gömdüler.
Futbol takımları aldılar.
Çocuklarını ülkenin en pahalı okullarına kaydettirdiler.
Zengin kulüplerine üye olup dev bağışlar yaptılar.
Tam kaçtıkları Batı‘da saygın, birinci sınıf vatandaş olduklarını hissetmeye başlamışlardı ki önce pandemi, ardından Ukrayna savaşı patladı.
Bir anda “oligark” oluverdiler.
Devletinden mafyasına Batı kapitalizminin yasal-yasa dışı ortakları, azgın köpekler gibi mallarının, mülklerinin, paralarının üzerine çöküverdiler.
Bankalardaki paralarının ne kadarını kurtardılar, ne kadarına erişebiliyorlar, ne yapıyorlar meçhul.
***
Evet, Türkiye Rusya değil.
En çok onlar ağlasalar da dünyanın ve Türkiye’nin zor ekonomik koşullardan geçtiği, her gün yeni bir savaşın beklendiği bu süreçte en zenginlerimiz kârlarına kâr kattılar.
Aşırı serbest piyasanın hâkim olduğu, Batı’nın ekonomik, siyasi ve hukuki sistemine tam entegre olan Türkiye de kendileri için en güvenli liman.
Tereciye tere satmak gibi olmasın…
Bunları, yabancı sermayenin en çok neyi sevdiğini elbette kendileri de biliyor.
İşi para olan adamlara, Batılı para babalarının, kartellerin bir ülkeye yatırım yaparken “demokrasi ve hukuk kriterlerini gözettiği” masalını, soyguna kılıf olarak kullandıklarını falan anlatacak değilim.
Maksat, yemediğimizi de bilsinler.