MELİH ALTINOK / Duvara karşı

CHP otobüsünün görüntülerini izliyorum da trafik polisinin üzerine otobüs sürmek de nedir arkadaş?
Bereket, kadıncağızın refleksleri iyiymiş de koca otobüsün altında kalmaktan son anda kurtuluyor.
Adli kontrolle serbest bırakılan şoför ifadesinde, “Program akışına yetişmek için anayol yerine önündeki yolu kullandık. Polisler otobüsü durdurmak istedi. Ancak otobüs ağırlığından dolayı fren mesafem uzun olduğundan duramadım. Programa geç kaldığımızdan dolayı da milletvekilleri ve parti genel başkan yardımcılarımız yola devam etmemi söylediler. Ancak bir müddet sonra aracı durdurdum” demiş.
Evet, şoförü azmettirmişler. Adamın yükü de ağır, bir otobüs dolusu “dokunulmaz”. “Bir şey olmaz, sür üstüne” demişlerdir. Altı üstü Genel Başkanları Özgür Özel’in “Yıkın geçin” dediği polislerden biri! Otobüsün içindeki atmosferi siz hayal edin artık. Bir de bu trafik canavarlarının ülkenin direksiyonunda olduğunu…
Türkiye kim bilir nerede, hangi duvara toslar.
Bereket ortak akıl, Türkiye çok partili hayata geçtiğinden beri sandıkta devreye giriyor. Belki vites küçültüyor, yerel seçimlerde falan motor freniyle mesajlar veriyor. Ama ülkeyi Ukrayna’da olduğu gibi perte çıkartacak kaza riskini her seferinde bertaraf ediyor.
Ancak bu duvara karşı gidişat, çarpışmanın yakın vadede CHP için kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Bakalım genel merkezin freni boşalmış yeni yönetimi, CHP’yi nereye çarpacak ve ana muhalefeti kaç parçaya bölecek?
***
TRUMP’TAN ERDOĞAN’A ÖZEL ELÇİ
Başkan Trump, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne atanan Tom Barrack’ı tanıtmak için geçtiğimiz günlerde kameraların karşısına geçmişti.
Trump’la çalışmaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren ve kendisine teşekkür eden Barrack, “Türkiye, dünyanın en kadim medeniyetlerinden biri. Trump’ın barış ve refah hareketini arayan bir yer” demişti. Turkey yerine, Türkiye demesi de dikkat çekmişti.
Barrack’ın sözlerine Trump da “İyi bir ülke; lideri de iyi” diye karşılık vermişti.
“Darülharp” sınırlarında gördüğü Ankara’ya daima kıdemli ajanlarını gönderen Washington’un bu kez diyalog hedefiyle atama yapması, bir işadamını tercih etmesi önemli bir değişim.
Gerçi, “Barack Obama’nın da adı Hüseyin’di, yersen” diyeceksiniz ama Elçi Barrack’ın Lübnanlı olması da avantaj.
Trump’ın telefonlarına direkt çıktığı bir dostunu Ankara’ya göndermesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme trafiğinin eskisine göre daha yoğun olacağını gösteriyor.
***
İMAMOĞLU’NUN KAYYUMU DA ÇALIŞMIYOR
İmamoğlu yolsuzluk soruşturmasında tutuklandığında, “İmamoğlu hakkındaki ağır ithamlar ile bu işlerle alakası olmayan milyonlarca İstanbullu CHP seçmeninin iradesi ayrı tutulmalı. İBB Meclisi’nde başkanlık seçimi yapılmalı. Seçilen kişi İstanbul’un başına geçmeli. Ve 6 yıldır kaynakları heba edilen, işlemeyen İstanbul’a acilen can suyu vermeli. Bir an önce. Günden güne köhneleşen İstanbul’un kaybedecek vakti kalmadı” demiştim.
Dün İzmir’den aktardığım Hindistan manzaraları üzerine okurlardan gelen, “İstanbul farklı mı ki?” diye soran fotoğraflar gösteriyor ki, İmamoğlu’nun yerine atadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi Nuri Aslan da çalışmıyor.
Beşiktaş’tan Kadıköy’e sokaklarda çöp dağları büyüyor. Asfaltlar patates tarlasına döndü.
6 yılda köhneleşen İstanbul bir 4 yıl daha dayanabilir mi, bilmiyorum.
***
PARA GÖRÜNCE DAYANAMAYANLARDA BUGÜN
Adana’nın Sarıçam ilçesinde davetliymiş gibi girdiği düğünlerde pasta yiyen şüpheli, para sayma bahanesiyle 100 bin liralık hırsızlık yapmış. Önce kameralara sonra polise yakalanan şüpheli, “Paraları görünce dayanamadım” demiş.
Görüntülerden yeteneği olduğu anlaşılıyor ama belli ki son günlerde televizyon izlememiş. İzlese para görünce dayanamayanlardan feyiz alır, yanına hiç olmazsa güvenlik kameraları için bir bant alır, soran olursa da ya “burnumu karıştırırsam”, “düğün pastasını üstüme dökersem” diye kendini savunabilirdi.