YAZARLAR

MEHMET YÜCE / Barış Anlaşması Sonrasında Zengezur Koridorunda Yeni Durum

Trump arabuluculuğunda Azerbaycan ile Ermenistan liderleri arasında Washington‘da gerçekleşen Zirve’de, Azerbaycan ve Ermenistan’ın barış anlaşmasını paraflamaları, Güney Kafkasya‘daki güç dinamiklerini değiştiren bir hamle olarak tarihe geçecektir. Bu adım, 44 günlük vatan muharebesiyle Azerbaycan’ın sahada elde ettiği kazanımlarının masada tescili anlamına gelmektedir.

Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın toprak kazanımlarının resmen tanımasını sağlayan bu anlaşmayı Bakü için mutlak bir zafer olarak görmek mümkündür. Diğer taraftan bu anlaşma Türkiye‘nin aleyhine bir durum oluşturmamakta, aksine Zengezur Koridorunun açılmasıyla özelde Azerbaycan ile Türkiye, genelde Türkiye ile Orta Asya Türk Devletleri arasında doğrudan sağlanacak karasal bağlantı, Türkiye’nin bölgesel ticaret ve lojistikteki konumunu güçlendirecektir. Diğer taraftan Zengezur Koridorunun açılmasıyla hayata geçecek farklı enerji ve ulaştırma ağlarıyla Orta Asya ile kurulacak bağlantı başta Azerbaycan ile Türkiye olmak üzere Türk Devletleri arasında bölgesel entegrasyonun derinleşmesine katkı sağlayacaktır.

Anlaşmanın en dikkat çekici yönü kuşkusuz ABD’ye Orta Koridor ticaret güzergahının bir parçası olan ve “Trump tarafından Uluslararası Barış ve Refah Rotası” olarak yeniden adlandırılan Zangezur Koridoru’nun (ki burası Ermenistan sınırı içerisindedir) 99 yıllık işletme hakkının verilmiş olmasıdır. Bu hamle, ABD’nin, Doğu-Batı ticaret yolları üzerindeki etkisini güçlendirirken Moskova ve Tahran’ın bölgesel gücünü zayıflatmakta ve NATO müttefiki Ankara‘ya yeni imkanlar sunmaktadır.

Anlaşma, Azerbaycan’ın bölgesel ticaretteki konumunu ve Türkiye ile siyasi ittifakını güçlendirecektir. Bu barış anlaşması, Azerbaycan’ı bölgesel bir lojistik ve enerji kavşağına dönüştürme potansiyeline sahiptir. Azerbaycan’ı Ermenistan üzerinden doğrudan Nahçıvan‘a ve oradan Türkiye’ye bağlayacak olan bu güzergah (TRIPP -Trump Barış ve Refah Rotası) üzerinden taşınacak enerji, maden ve tarım ürünlerinden gümrük ve transit gelirleri ciddi şekilde artıracaktır. Ayrıca Karabağ’ın tamamen bu güzergaha entegre edilmesi halinde tarım ve madencilik sektörlerinde yeni yatırım alanları açılmasını ortamı sağlanacaktır. Diğer taraftan savaş riskinin ortadan kalkmasıyla birlikte bölgeye Batı sermayesinin ilgisi artacaktır. Özellikle lojistik, turizm, imalat gibi enerji dışı sektörlerde doğrudan yabancı yatırım potansiyeli yükselebilir. Bu sayede ABD ve AB merkezli şirketler, Koridor boyunca lojistik üsler ve depolama merkezleri kurmaya yönelerek Orta Koridoru daha cazip hale getirecektir. Bu da başta Azerbaycan ve Ermenistan olmak üzere bölge ekonomisine ciddi katkı sağlayacaktır. Son olarak barış ortamının oluşmasıyla toprak bütünlüğünü sağlayan Azerbaycan doğal olarak daha güçlü bir şekilde ekonomik kalkınma hamlesi başlatma imkânı bulacaktır.

Ermenistan’a gelince, yapılan bu barış anlaşması hem güvenlik hem de ekonomik-jeopolitik yönlerden oldukça önemli kazanımlar sunmaktadır. Barış anlaşmasıyla sınırların tanınmasını ve olası çatışma riskinin düşmesi ülkenin güvenlik algısını güçlendirecektir. Ayrıca bu anlaşma, Ermenistan’ın Batı güvenlik mimarisine kısmen eklemlenmesinin kapısını aralama imkanı vermektedir. Diğer taraftan Azerbaycan ve Türkiye ile sınırların açılmasıyla, Ermenistan ekonomisinin bugüne kadar maruz kaldığı coğrafi izolasyon kırılacaktır. Ayrıca Karabağ’ın kaybı, kilise liderleri ile muhalefet üyelerinin hapsedilmesi ve iç kontrollerin sıkılaştırılması nedeniyle siyasi sıkışmışlıkla karşı karşıya kalan Paşinyan için yeni bir açılım imkânı sağlayacaktır.

ABD’nin Bölgede Güçlü Bir Aktör Haline Gelmesi

İmzalanan Anlaşma, ABD’ye, bir taraftan Azerbaycan’ı Nahçıvan topraklarına doğrudan bağlayan diğer taraftan Çin ile Orta Asya’yı Türkiye’ye bağlayan Orta Koridor ticaret güzergahının bir parçası olan Zengezur Koridoru üzerinde güçlü haklar vermektedir. ABD’nin Doğu-Batı ticaret yolları üzerindeki etkisini güçlendiren bu durum, enerji ve ulaştırma projeleri aracılığıyla ABD’nin bölgesel ticari portföyünü güçlendirerek Vaşington’u, Sovyet sonrası anlaşmazlıklarda hakem konumuna getirmektedir. Diğer taraftan AGİT Minsk Grubu’nun feshedilmesine ilişkin bir belgenin imzalanmış olması, geleneksel Avrupa-ABD-Rusya ortak arabuluculuğunun yerini ABD merkezli yeni bir denge modeline bırakıldığı anlamına gelmektedir. Öte yandan Trump’ın barış anlaşmasına imza atması, iki ülkenin kendi aralarında bir çözüm bulma kararlılığı konusunda Moskova’ya güçlü bir mesaj verirken, aynı zamanda dış politika odağını Batı’ya kaydırdıklarının beyan etmeleri şeklinde de algılamak mümkündür. Beyaz Saray Sözcüsü Anna Kelly, yeni geçiş koridorunun “Ermenistan’ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve halkına saygı gösterirken iki ülke arasında engelsiz bağlantıya olanak sağlayacağını” ifade ederek bu anlaşmanın önemini vurgulamıştır. ABD, Rusya ve İran’ın etkisinin zayıfladığı bir bölgede, Türkiye ve Azerbaycan üzerinden kendi egemenliğini pekiştirme stratejisi izleyeceği tahmin edilmektedir.

Rusya’nın Bölgede Azalan Nüfuzu ve İran’ın Endişeleri

Bugüne kadar Moskova’ya karşı dengeli bir politika izleyen Azerbaycan’ın, Anlaşmayla birlikte yönünü daha güçlü bir şekilde Batı’ya çevirdiğini söylemek mümkündür. Bu durum son dönemde Azerbaycan’la gerginlik yaşayan Rusya’yı, Güney Kafkasya’da önemli zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Buna karşın Rusya, anlaşmayı baltalama, bölgesel gerilimi tırmandırma, farklı ittifaklar kurma (örneğin İran ile) veya ekonomik baskı uygulama gibi yollarla duruma müdahale etmeye çalışabilir. Bu da Güney Kafkasya’da yeni bir kaotik durum oluşturabilir.

İran ise Kafkasya’daki konumunu zayıflatabilecek, kuzeye ticaret erişimini engelleyebilecek ve sınırları içinde kendince ayrılıkçı duyguları körükleyebilecek jeopolitik bir tehdit olarak gördüğü Zengezur Koridoruna ilkesel olarak karşı çıkmaktadır. Koridoru, Türkiye–NATO etkisi altındaki bir transit hat olarak gören İran, koridorun hayata geçmemesi için Erivan üzerinde baskı kurarak koridorun “Ermenistan egemenliği” altında kalmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu anlaşmayla Zengezur Koridorunda ABD’nin etkin hale gelmesi, İran’ı endişeye sevk etmiştir. İran, anlaşmayı “kalıcı bölgesel barışa doğru önemli bir adım” olarak memnuniyetle karşıladığını ancak sınırlarına yakın bölgelerde “bölgenin güvenliğini ve kalıcı istikrarını baltalayabilecek” herhangi bir dış müdahaleye karşı sert yanıt vereceğini duyurmuştur. Bu durum İsrail ile olan yakın ilişkilerinden dolayı Azerbaycan’ı suçlayan İran’ın, Azerbaycan’a karşı daha sert tedbirler almaya yöneltebilir.

Türkiye’nin Anlaşmaya Bakışı

Türkiye, bazı çekincelerle birlikte ilkesel düzeyde Azerbaycan ile Ermenistan arasında ABD arabuluculuğunda varılan barış anlaşmasına olumlu yaklaşmaktadır. Konuya ilişkin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Azerbaycan ve Ermenistan arasında kalıcı barışın tesisine yönelik sağlanan ilerlemeden ve bu kapsamda bugün Vaşington’da kayda geçirilen iradeden memnuniyet duyuyoruz” denilmiştir. Türkiye için bu anlaşma, özellikle Zengezur Koridoru’nun açılma potansiyeli nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Bu koridor, Türkiye’yi Azerbaycan üzerinden Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine doğrudan bağlayacak ve ticaret hacminin artmasına katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla Zengezur Koridorunun açılmasıyla Azerbaycan’ın zaferi pekişirken, Türkiye lojistik ve bölgesel entegrasyon hedeflerini ilerletecektir. Daha önce Rusya’nın kontrolünde olması beklenen koridorun ABD liderliğindeki bir konsorsiyum tarafından işletilecek olması, Türkiye adına daha olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Buna karşın bu gelişme Türkiye yönünden bazı riskler de taşımaktadır. Öncelikle ABD’nin Güney Kafkasya’da etkinliğinin artması, Ankara’nın Kafkasya’da başlıca diplomatik aktör olma hedefini kısmen sınırlandırabilir. Diğer taraftan, ABD’nin Kafkasya’da artan etkinliği, Rusya’yı ve İran’ı daha agresif karşı hamlelere yöneltebilir. Bu da Türkiye’nin denge politikasını zorlaştırabilir. Ayrıca Türk Dünyası ilişkilerinde ABD’nin bakışı bir faktör olarak denklemde yer alma durumuyla karşı karşıya kalınılabilir.

Muhtemel Riskler

Azerbaycan-Ermenistan arasında ABD’nin arabuluculuğunda varılan anlaşma, Güney Kafkasya’daki güç dinamiklerini değiştirecektir. Zira bu anlaşma ile Vaşington kilit bir ulaşım koridoru üzerindeki nüfuzunu sağlamlaştırırken, bölgeyi arka bahçesi olarak gören Moskova’nın otoritesi zayıflamıştır. Diğer taraftan, Ermenistan güvenlik garantileri ve ekonomik kazanımlar peşinde koşarken, egemenlik tavizleri ve müttefiklik içinde olduğu İran’la gerginleşen ilişkiler nedeniyle bir takım risklerle karşı karşıya kalmıştır. Öncelikle anlaşmada koridor bölgesinin 99 yıllığına ABD’de kontrolünü bırakılması, Ermenistan’ın egemenliği açısından risk taşıdığından bu durum, özellikle Ermenistan’daki Rus yanlısı muhalefetin daha sert tepki göstermesine neden olacaktır. Bu da Rusya’nın örtük müdahalesi sonucunu doğurabilir.

Diğer taraftan ABD’nin ve Türkiye’nin kazanımlarını dengelemek için İran, Aras Nehri civarındaki askeri faaliyetlerini artırabilir ve Rusya ile daha yoğun işbirliği içine girebilir. Öte yandan bu vesileyle bölgeye nüfuz eden ABD, Türk Dünyası ilişkilerini kontrol altına almak yönünde politika oluşturabilir. Bu da Türk Dünyası Teşkilatı’nın etikliğini sınırlayabileceği gibi, Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’daki artan etkinliğine zarar verebilir. Genel olarak bakıldığında ise ABD’nin barış vesileyle hukuki alt yapı oluşturarak Güney Kafkasya’ya girmesi Çin’i dengeleme politikasının bir aracına dönüşebilir. Çin’in en önemli bir projesi olan “Bir Kuşak Bir Yol” projesini sekteye uğratabilir. Tüm bunlar beraberinde dikkate alındığında oluşturulan bu yapı bölgesel çatışmaya ortamı oluşturabilir. Dolayısıyla imzalanan anlaşma fırsatları ve riskleri beraberinde barındırmaktadır. Gelecek hamleler, yeni senaryolara gebedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu